(güneydoğuda da zamanında benzerleri yaşandı evet bu değişim onları da kapsar ama onların fotoğrafı yok elimizde)
ya da
ergenekon soruşturmasında da ortaya çıkan, 1978'deki aşağıdaki haberde belirtildiği üzere şehir içinde gizli askeri cephanelik oluşturma yöntemlerine ilelebet son verilebilecek demokratik bir yargı düzeni kurulması:
mayınlı arazileri 49 yıllığına israile vermek için evet.
ülkenin her tarafını yabancı şirketlere rahat rahat satabilmek için evet.
akp de babası bakan veya milletvekili olan çocukların 18 yaşından küçük iken şirket sahibi yapmak ve yurtdışında okutmak için evet.
çiftçilere ananıda al git demek için evet.
sigaraların en az 15 tl den satılması için olması için evet.
akp gibi düşünemeyenlerin fişlenmesi için evet.
darbe anayasasından bile daha kötü bir anayasa için evet.
zaten hayırcılarda hep akp şöyle akp böyle, evet diyen fetullahçıdır diyerek vs düşüncelerini empoze etmeye çalışıyorlar. onların için en büyük sorun değişikliğin akp tarafından hazırlanmış olmasıdır. eğer chp hazırlamış olsaydı böyle bir tasarıyı mutlaka evet derlerdi. onlar için önemli olan ideolojilerdir. bu pakete evet demenin akp ye oy vermek olduğunu sanacak kadar sığ düşünceli, her evet diyeni fetulahçı diye damgalayacak kadar en kral cemaatçiden daha yobazdırlar.
seçim barajı, dokunulmazlık, yök. evet bunların varlığının hala sürdüğünü bilmem beni evete bir adım daha yaklaştırıyor ne de olsa bende bir demokrasi sevdalısıyım. şafak türküsü çalıyor ağlıyacağım birazdan böhühüh.
"arkadaşlarımızın mevcudiyeti islami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. bu açıdan adliye mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. yani bunlar gelecek adına bizim o ülkelerde garantimizdir. bizim varlığımızın bunlar nabzıdır.
zayiata meydan vermeyin.
daha bunun neye ihtiyacı var, nasıl takviye edilmeli, bu demeli, sürekli o araştırılmalı, daha bir takviye edilmeli, fakat mevcuttan da bir ölçüde taviz verilmemeli derken yani fevkalade korumaya alınmalı, katiyyen zayiata meydan verilmemelidir. bu açıdan bizim ister bu dairede, ister diğer dairede arkadaşlarımızın korunması çok önemlidir. bu koruma mevzuunda işte arz ettiğim gibi belki işin esnekliğinden istifade edilebilir.
esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın"
"adliyede, mülkiyede mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. yani sizi gören, 'bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar' demeli."
"taa ilerilere gitmeli, can damarları içinde dolaşmalıyız. cepheleri öğrenmeleri lazım arkadaşlarımızın. hukuk sistemini didik didik etmeliler. sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım. biz de çalışıp onları istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz."
"dikkatli olmalıyız. erken harekete geçersek, tepemize binerler. durmadan hazırlanmalıyız.. zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz. devlet memuru arkadaşlarımız kahramanlık yapamazlar. erken vuruş yaparlarsa dünya başlarını ezer.. bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır."
Darbe anayasasına hayır dedikleri için topluca işkence gören Güneydoğu'daki yüzlerce köyden sadece biri Zilan. 12 Eylül 1982 tarihinde Batman'ın Kozluk ilçesine bağlı Yeniçağlar (Zilan) köyünde yaşananlar, cuntanın bölge halkını devletten nasıl uzaklaştırdığının en somut örneklerinden biri. Köyde yaşayan bölgenin tanınmış âlimlerinden Molla Ali Yaz ve 28 talebesi, karakolda günlerce işkence gördü.
Köy imamı Abdulvasi Yaz, "hayır"a öncülük ettiği gerekçesiyle camide yere yatırılarak dudaklarında sigara söndürüldü. Cunta bununla kalmadı; köy meydanına topladığı halkın önünde, köyün iki kanaat önderlerinin sakalını birbirine bağladı, sopayla sakallara vurarak yoldu.
Türkiye'de sık sık yaşanan darbelerde yaşanan acılar hale hafızalardaki tazeliğini koruyor. Bu acıların yaşandığı beldelerden biri de Güneydoğu'nun sakin ilçelerinden Kozluk'un Zilan köyü. Zilan'da 30 yıl önce yaşanan acılar bugünkü gibi taze. Dönemin tanıklarının gözyaşları içinde anlattıkları bugün bile insanın yüreğini burkuyor.
Buna göre köyde ilim ve irfan faaliyetleri yürüten Şeyh Muhammedê Zîlî'nin de etkisiyle halk islam'a hizmet ediyor, siyasi hareketlerden uzak durmaya gayret gösteriyordu. 1980 darbesinden hemen sonra köyde bulunan ve bölgenin en büyük islam âlimlerinden Molla Ali Yaz, gözaltına alınıp iki gece Bekirhan Jandarma Karakol Komutanlığı'nda 28 talebesi ile birlikte işkence gördü.
Onlarca talebenin eğitim aldığı medrese cunta tarafından kapatıldı. 12 Eylül anayasa referandumu halkın iradesine sunuldu. Medresesi kapatılan, âlim ve talebeleri gözaltına alınan köy halkı referandumda hayır oyu kullanma kararı aldı.
Ancak bu karar Zilan'a pahalıya mal oldu. Köyün etrafı jandarma birlikleri tarafından sarıldı. Camiden köy halkının meydanda toplanması için duyuru yapıldı. Bu sırada evde hasta bulunan köy imamı ve medrese âlimi Molla Ali Yaz, rütbeli subaylar tarafından emir verilerek köy meydanına getirilmesini istediler. Hocanın bir haftalık evli olan oğlu Abdulvasi Yaz, kendisinin hasta olduğunu ve kalkamayacağını ısrarla söylemesine rağmen rütbeli subay tarafından yumruklanarak susturuldu.
"KANAAT ÖNDERLERiNiN SAKALINI BiRBiRiNE BAĞLAYIP YOLDULAR"
Bunun üzerine Abdulvasi Yaz, babasını sırtına alıp askerler ile beraber okul meydanına getirdi. Meydanda yine babasının ayakta duramayacağını bu nedenle oturtulması gerektiğini söylemesi üzerine orada bulunan başka bir sorumlu subay kendisine "Sen kim oluyorsun sen çok konuşuyorsun" dedi. Kendisi de babasına eziyet verileceğini bildiğinden kendini köy imamı olarak tanıttı. Bunun üzerine sorumlu subay "Biz zaten seni arıyorduk." dedi. Ve onu okulun içine götürdüler. Ayaklarını tüfeğinin kemerine bağladılar. iki asker göğsünün üzerinde oturdu. Başucunda duran subay da "Referandumda hayır çıkması için neden propaganda yaptın" diye sigarayı yakıp "Senin propaganda yapan dudaklarını yakacağım." dedi. Ve defalarca sigarayı dudaklarında söndürdü. imam Yaz'ın dudakları tamamen yanmıştı. Ayaklarına sopa ile vurmaya başladılar. Ayaklarının altı yara olmuş su toplamış, darbelerden dolayı sağ ayak serçe parmağı kırılmıştı. Bağırmaları dışarıdaki köylüler duysun diye bayılıncaya kadar dövmeye devam ediyorlardı. Dışarıya çıkarılırken köyün en yaşlılarından Hasan Öztürk ile Hüseyin Kaya'nın sakallarının birbirine bağlandığını gördü. Ve değnek ile sakallarının arasına vurarak kopartıyordu. Defalarca tekrarladılar bu durumu.
Sakalları bir birine bağlanan iki kişiden Hasan Öztürk geçtiğimiz yıl vefat etti. Hüseyin Kaya ise referandumda oy kullanmayı bekliyor. Kaya, darbe anayasasına 30 yıl önce olduğu gibi bir kez daha hayır diyeceğini belirtiyor.
biraz balik yiyin beyniniz gelissin, sonra tekrar dusunun; yargi bagimsizligi, kuvvetler ayriligi olaylarini gelismis beyinlerinizle tekrar bir yorumlayin. hala evet diyorsaniz biraz daha balik yiyin.
dün akşam bizim sağlam cumhuriyetçilerden birisiyle yaptığım görüşmede aldığım cevaptır..
"olum babam darbe sonrasında yapılan işkencelerde vefat etti, ben nasıl hayır derim?, şimdi biliyorum bu hayır demem belki daha kötü olacak ama bu benim intikamım gibi bir şey.."
herkesin bir haklı gerekçesi vardır..