reenkarnasyon ve ruh gerçektir

entry1 galeri0
    1.
  1. Ay'ın doğudan doğduğunu görüyorsunuz. Ay'ın batıdan doğduğunu görü
    yorsunuz. iki ayın simsiyah gökyüzünde birbirlerine doğru yaklaşmasını,
    bir süre sonra birinin diğerinin arkasından geçmesini izliyorsunuz. Eviniz
    den milyonlarca kilometre uzakta Mars 'tasınız; kızıl Mars çölünün öldürü
    cü kuru sağuğundan ancak dünya teknolojisinin kınlgan, zanmsı örtüle
    riyle korunuyorsunuz. Korunmasına korunuyorsunuz ama uzay geminiz
    onarılınayacak derecede hasar gördüğünden çaresiz bir durumdasınız. Bir
    daha asla Dünya'ya, dostlarınızın, ailenizin yanına ve geride bıraktığınız
    yerlere dönemeyeceksiniz.

    Fakat galiba bir umut var. Kullanılmayacak durumdaki taşıtınızın ile
    tişim bölümünde Teleelone Mark IV model bir ışınlayıcı ve kullanım kıla
    vuzu buluyorsunuz. Işınlayıcıyı açıp huzmesini Dünya'daki Teleelone alıcı
    sına yönlendirip gönderme kabininin içine girerseniz, ışınlayıcı çabucak ve
    acı vermeden bedeninizi moleküllerine ayıracak, her bir zerrenin kopyasını
    çıkarıp Dünya'ya ışınlayacak; depolan gerekli atomlarla iyice dolan alıcı
    neredeyse aynı anda gönderilmiş yönergelere uygun olarak sizi meydana
    getirecek! Işık hızıyla Dünya'ya, az sonra pür dikkat Mars maceralannızı
    dinieyecek sevdiklerinizin kolianna fırlatılmış olacaksınız.
    Hasarlı uzay aracına son bir kez göz atınca Teleelone'un tek umu
    dunuz olduğunu anlıyorsunuz. Kaybedecek hiçbir şeyiniz olmadığından,
    göndericiyi açıyor, doğru şalterleri kaldınp kabine giriyorsunuz. 5, 4, 3, 2 ,
    1 , IŞINLA! Önünüzdeki kapıyı açıyorsunuz v e Teleelone alıcısının kabinin
    den Dünya'nın güneşli, tanıdık ortamına adım atıyorsunuz. Mars'tan, uzun
    mesafeli Teleelone düşü şünüzün ardından sağ salim eve döndünüz. Kızıl
    gezegendeki korkunç akıbetten kıl payı kurtulmanızın şerefine bir kutlama
    yapmak kaçınılmaz oldu; aileniz ve dostlarınız bir araya toplanınca onları
    son gördüğünüzden beri nasıl da değişmiş olduklannı fark ediyorsunuz.
    Ne de olsa aradan yaklaşık üç yıl geçti ve hepiniz biraz daha yaşlandınız.
    Kızınız Saralı'ya baksanıza, artık sekiz buçuk yaşında olmalı. içinizden "Bir
    zamanlar kucağımda oturan küçük kız bu mu?" diye geçirdiğinizi fark edi
    yorsunuz. itiraf edin onun kimliğini hafızanızı yoklayıp çabucak tespit ede
    mediniz, ama yine de kuşkusuz bu odur diye düşünüyorsunuz. Boyu iyice
    uzamış, biraz daha büyümüş , çok daha fazla şey biliyor. Aslında şu anda
    onun vücudunda bulunan pek çok hücre onu son gördüğünüzde yoktu.
    Fakat büyüyüp değişmesine, hücrelerinin yerlerine yenilerinin gelmesine
    karşın o, üç yıl önce veda öpücüğü verdiğiniz aynı küçük kız.

    işte o anda fark ediyorsunuz: "Ben gerçekten de üç yıl önce bu küçük
    kıza veda öpücüğü verenle aynı kişi miyim? Sekiz yaşındaki bu çocuğun
    annesi miyim, yoksa gerçekten bundan önceki günlere ve yıllara ait anıla
    nma -ya da anı gibi görünen şeylere- karşın yaşama birkaç saat önce adım
    atmış yepyeni bir insan mıyım? Yoksa bu çocuğun annesi az önce Mars
    gezegeninde bir Teleelone Mark IV kabininde parçalara aynlıp öldü mü?
    "Mars'ta öldüm mü? Hayır, Dünya'da hayatta olduğuma göre tabii
    ki Mars'ta ölmedim. Ama Mars'ta belki birisi, yani Saralı'nın annesi öldü.
    Öyleyse ben Saralı'nın annesi değilim. Ama onun annesi olmam lazım!
    Teleelone'a girmemin tek amacı yuvama, aileme geri dönmektil Ama hep
    unutuyorum; belki de ben Mars'ta Teleelone'a hiçbir zaman girmedim. Eğer
    bu olay gerçekten olduysa, o zaman başka birisi girdi. Şu lanet makine bir
    ışınlayıcı -ulaşım aracı- mı, yoksa marka isminin de çağnştırdığı gibi, iğ
    renç bir ikiz yaratma makinesi mi? Saralı'nın annesi Teleelone deneyimin
    den sağ olarak çıktı mı çıkmadı mı? Çıkacağını sanıyordu . Kabine intihar
    edecek birisinin teslimiyetiyle değil, umut ve beklenti içinde girmişti. Kabul
    edilmeli ki davranışı özveriliydi, çünkü Saralı'nın yanında onu sevip koru
    yacak birisi olması için girişimde bulunuyordu; fakat aynı zamanda bencil
    ceydi, çünkü saplandığı beladan kurtulup düze çıkmaya çalışıyordu ya da
    ona öyle geliyordu. Öyle geldiğini ben nereden biliyorum? Çünkü oraday
    dım; Sarah'nın, bu düşünceleri aklından geçiren annesi bendim; Saralı'nın
    annesi benim ya da bana öyle geliyor."
    Sonraki günlerde moraliniz bir yükseliyor bir bozuluyor; bir yandan
    içiniz ferahlayıp neşeyle doluyar bir yandan kuşkular içinizi kemiriyor ve
    kendinizle hesaplaşıyorsunuz. Kendinle hesaplaşmak. Belki de diyorsunuz,
    annesinin geri döndüğünü sanan Saralı'nın sevincine katılınam doğru değil.
    Kendinizi biraz sahtekar gibi hissediyorsunuz ve Saralı'nın aslında Mars'ta
    olanları anladığı gün neler düşüneceğini merak ediyorsunuz. Noel Baba'nın
    gerçek olmadığını öğrendiğinde aklının nasıl karıştığını, size nasıl kınldığını
    hatırlıyorsunuz. Özbeöz annesi bunca yıl onu nasıl böyle kandırabilmişti?
    Şimdi, size, benlik ve ruh üzerine bir keşif yolculuğu yaşatacağını vaat
    ettiği için, keyfi bir zihinsel merakın ötesinde bir beklentiyle Aklın G'özü
    adlı kitabı alıp okumaya başlıyorsunuz. Dediğine göre, ne ve kim olduğu
    nuza dair bir şeyler öğreneceksiniz.

    Kendi kendinize düşünüyorsunuz:
    Şu anda bu kitabın on ikinci sayfasını okuyorum. Hayattayım; uya
    nığım; sayfanın üzerindeki sözcükleri gözlerimle görüyorum; kitabı tutan
    ellerimi görüyorum. Ellerim var. Bu elierin benim olduğunu nereden bi
    liyorum? Saçma bir soru. Ellerim kollarıma, onlar da bedenime bağlı. Bu
    bedenin benim olduğunu nereden biliyorum? Onu ben denetliyorum. Ona
    sahip miyim? Bir bakıma sahibim. Başkalarına zarar vermediğim sürece,
    bedenirole istediğimi yapabilirim

    Hatta bir tür hukuki mülk bu; hayatta olduğum sürece onu yasal olarak birisine satamam, kanunen bedenimin sa
    hipliğini ancak öldükten sonra, ömeğin bir tıp fakültesine devredebilirim.
    Bu bedene sahipsem, bu bedenden başka bir şeyim o zaman. 'Bedeni
    me sahibim' derken, 'Bu beden kendi kendisinin sahibidir' demek istemi
    yorum; muhtemelen anlamsız bir iddia olurdu bu . Yoksa başkasının sahip
    olmadığı her şey, kendisinin sahibi midir? Ay herkese mi aittir, yoksa hiç
    kimseye ait değil midir? Yoksa Ay kendisine mi aittir? Bir şeyin sahibi ne
    olabilir? Ben olabilirim ve bedenim, sahip olduğum şeylerden yalnızca bi
    ridir. Her durumda ben ve bedenim birbirleriyle çok yakından bağlantılı
    görünüyor, ama bir o kadar da ayn. Ben denetleyenim, o ise denetlenen.
    Çoğu zaman.
    Öyleyse Aklın G'özü, böyle bir durumda bedeninizi daha güçlü veya
    daha güzel ya da daha kolay denetlenebilen başka bir bedenle değiştirip
    değiştiremeyeceğinizi sorguluyor.
    Siz bunun imkansız olduğunu düşünüyorsunuz.
    Ama kitap, bunun tam manasıyla hayal edilebilir ve dolayısıyla ilke
    olarak mümkün olduğu konusunda ısrarlı.
    Kitabın ruh göçü veya reenkarnasyondan bahsetme niyetinde olup ol
    madığını merak ediyorsunuz, ancak bu merakı öngören kitap, reenkamas
    yonun ilginç bir düşünce olduğunu ama aynntılannın daima karanlıkta
    bırakıldığını ve çok daha ilginç şekillerde gerçekleşebileceğini kabul ediyor.
    Beyniniz, denetimi altına alabileceği başka bir bedene nakledilirse ne olur?
    Acaba bunu bedenierin değiştirilmesi olarak düşünemez misiniz? Elbette
    sayısız teknik sorun ortaya çıkacaktır, ama amacımızı göz önüne alırsak
    bunlan görmezden gelebiliriz.
    Beyniniz başka bir bedene nakledildiği takdirde siz de onunla birlikte
    gidersiniz gibi görünüyor (değil mi?) . Peki siz bir beyin misiniz? Şu iki cüm
    leyi düşünün ve hangisinin size daha gerçek gibi göründüğüne karar verin:
    Benim bir beynim var.
    Ben bir beyinim.
    Bazen akıllı insanlardan 'beyinler' diye söz ederiz ama sözcugun gerçek
    anlamıyla böyle demek istemeyiz. Onlann iyi çalışan beyinleri olduğunu
    söylemektir amacımız. Sizin iyi çalışan bir beyniniz var, öyleyse bu beyne
    sahip olan siz kimsiniz ya da nesiniz? Bir daha soralım, bir beyniniz varsa,
    onu bir başkasıyla değiş tokuş edebilir misiniz? Beden değişimi sırasında
    siz de beyninizle birlikte gidiyorsanız, bir beyin değişimi sırasında sizi bey
    ninizden nasıl ayırabilirler? Bu olanaksız mı? Belki değildir, göreceğimiz
    gibi. Unutmayalım, kısa süre önce Mars'tan döndüyseniz, o zaman eski
    beyninizi orada bıraktınız, değil mi?

    Bir beyne sahip olduğunuz konusunda hemfikir olduğumuzu varsaya
    lım. Bir beyne sahip olduğunuzu nereden bildiğinizi hiç durup düşündünüz mü? Beyninizi hiç görmediniz, değil mi? Beyninizi aynada bile göremezsiniz
    ve hissedemezsiniz. Ama elbette bir beyne sahip olduğunuzu biliyorsunuz.
    Bunu biliyorsunuz, çünkü bir insan olduğunuzu ve bütün insanların be
    yinleri olduğunu biliyorsunuz. Bunu kitaplarda okudunuz ve güvendiğiniz
    kişiler size böyle olduğunu söyledi. Tüm insaniann karaciğerleri de vardır
    ve belki biraz garip gelecek ama beyniniz hakkında bildikleriniz karaciğeri
    niz hakkında bildiklerinize benzer. Kitaplarda okuduklarımza inanırsınız.
    Yüzyıllar boyunca insanlar karaciğerin ne işe yararlığını bilmediler. Yanıtını
    bulmak için bilime gerek duyulmuştu. insanlar be!inlerinin de ne işe ya
    radığını her zaman biliyor değillerdi. Aristoteles beynin, kanı serinleten bir
    organ olduğunu söylemişti ve elbette beyin diğer işleYlerini yerine getirir
    ken bir yandan da gayet etkin bir şekilde kanı soğutur. Karaciğerlerimizin
    kafataslarımızın içinde, beyinlerimizin ise kaburgalanmızın altında bulun
    duğunu varsayalım. Bizler dünyaya bakıp onu dinlerken, karaciğerlerimizle
    düşünüyor olduğumuz fikri aklımıza yatar mıydı sizce? Düşünmeniz gözle
    rinizin arkasında, kulaklarınızın arasında bir yerde gerçekleşiyor gibi görü
    nüyor, ama bunun nedeni beyninizin orada bulunması mı, yoksa kabaca
    kendinizi çevrenizi gördüğünüz noktaya yerleştirmeniz mi? Beyinlerimizle,
    şu yumuşak grimsi, karnabahara benzeyen şeylerle düşünüyor olduğumu
    zu hayal etmeye çalışmak da en az karaciğerlerimizle, şu yumuşak kızılımsı
    kahverengi, ciğerotunun yapraklannın şeklini andıran karaciğerlerimizle
    düşünüyor olduğumuzu hayal etmek kadar ha\·salamızı zorlaınıyar mu?
    Olduğunuz şeyin yalnızca canlı bir bedenden (ya da canlı bir beyin
    den) ibaret olmaması, bir ruh veya tin de olması fikri çok eski gelenekiere
    dayanmasına karşın çoğu kişiye bilimdışı geliyor. "Ruhların bilirnde yeri
    yoktur ve asla bilimsel dünya görüşüyle uyuşmazlar. Bilim bize ruh diye bir
    şeyin olmadığını öğretiyor. Bilim sayesinde artık hayaletlere, cinlere perile
    re inanmıyoruz ve kuşku duyulan, bedende yerleşik bir ruh -makinedeki
    hayalet*- fikri de ruhunu teslim edecek" demek isteyebilirler. Ne var ki,
    tamamen fiziksel bir bedenden farklı bir varlık olduğunuz konusundaki
    fikirlerin bazı çeşitlemeleri, kolayca alaya alınmayacak ya da çürütülme
    yecek kadar sağlamdır. Hatta bunların bazı uyarlamalan aslında bilimin
    bahçesinde yetişmektedir.

    Dünyamız, ne sadece gizemli ve hayaletimsi ne de yalnızca fiziğin ya
    pıtaşlanndan oluşan şeylerle doludur. Sesiere inanıyor musunuz? Ya saç
    kesimine? Böyle şeyler var mı? Bunlar nedir? Bir fizikçinin lisanında bir
    delik, şu egzotik kara delik değildir; bir peynir dilimindeki delik örneğin
    nedir? Bu fiziksel bir şey midir? Bir senfoni nedir? Amerikan Milli Marşı
    zamanın ve uzarnın neresinde yer alıyor?

    Kongre Kütüphanesi'ndeki birkaç kağıdın üzerindeki mürekkep izlerinden başka bir şey değil mi yoksa? O
    kağıtları yok etseniz bile "Amerikan Milli Marşı" var olacaktır. Latince, ha
    len var ama artık yaşayan bir dil değil. Fransa'nın mağara adamlannın dili
    ise artık yok. Briç oyununun geçmişi yüz yıl bile değil. Briç ne türden bir
    şey? Ne bir hayvan, ne bir bitki ne de bir maden.
    Bu saydığımız şeyler, kütlesi olan fiziksel nesneler ya da kimyasal ka
    rışımlar değil, ama aynı zamanda 1t sayısı gibi sabit, zamanda ve uzarnda
    yer alamayan tümüyle soyut nesneler de değiller. Doğum yerleri ve geçmiş
    leri var. Değişebilirler ve onlara bir şeyler olabilir. Bir canlı türünün, bir
    hastalığın ya da bir salgının yapabildiğine benzer bir biçimde oradan oraya
    gidebilirler. Bilimin bize, birilerinin ciddiye almak isteyebileceği her şeyin,
    zamanda ve uzarnda dolanıp duran parçacıklardan oluştuğunu ve tanım
    lanabilir olduğunu öğrettiğini düşünmemeliyiz. Bazı kişiler sizin, hareket
    eden bir atom yığınından oluşan canlı, fiziksel bir organizmadan başka bir
    şey olmadığınızı farz etmenin basit sağduyulu bir fikir (ya da doğru, bilimsel
    bir düşünüş) olduğunu ileri sürebilir, ama aslında bu görüş duygu içerme
    yen ayrıntılı bir düşüncenin değil, bilimsel hayal gücünün eksikliğini ortaya
    koymaktadır. Herhangi bir canlı varlık olmanın ötesine geçen bir kimliğe sa
    hip benlikZere inanmak demek, ille de hayaletiere inanmak demek değildir.
    Her şeye rağmen siz, Saralı'nın annesisiniz. Ama Saralı'nın annesi siz
    misiniz? Acaba o, Mars'ta öldü mü, yoksa Dünya'ya geri mi gönderildi?
    Size göre Dünya'ya döndü ve tabii ki o da ışınlay,cıya girerken Dünya'ya
    geri döneceğini sanıyordu. Haklı mıydı? Belki haklıydı, ama geliştirilmiş
    yeni Teleelone Mark V'i kullanmanın sonuçlan konusunda ne söyleyebi
    lirsiniz? Sağlıklı hücrelere zarar vermeyen bilgisayarlı tomografi teknikle
    rinin mucizesi sayesinde aslını yok etmeden bir kopyasını elde edebilmek
    tedir. Saralı'nın annesi -Saralı uğruna ve dinleyenleri etkileyen bir hatibin
    sözleriyle başına gelen felaketi tüm aynntılanyla dünyadakilere anlatmak
    için- kabine girip düğmeye basmaya hala karar verebilir; fakat kabinden
    çıkıp kendini yine Mars'ta bulacağı ihtimalini de düşünmektedir. Birisi -bir
    kişi- aynı anda iki ayrı yerde gerçekten bulunabilir mi? Ne olursa olsun
    uzun süreliğine değil, çünkü çok geçmeden her ikisinin farklı anılan, farklı
    hayatlan olacaktır. Her hangi iki insanın olduğu kadar birbirlerinden farklı
    olacaklardır

    Sizi siz yapan nedir ve sınırlannız nelerdir? Bir bölümüyle yanıt belli görü
    nüyor; siz, bilincin merkezisiniz. Fakat bilinç nedir acaba? Bilinç, zihnimi
    zin en açık ve aynı zamanda en gizemli özelliğidir. Bir yandan, tecrübeleri
    edinen, algılan ve duyumları alan, acıyı hisseden, fikirleri bulan bilinçli birer rnüzakereci oluşumuzdan daha kesin ve aşikar olan başka ne vardır ki?
    Diğer yandan, bilinç ne olabilir acaba? Fiziksel bir dünyadaki canlı fiziksel
    bedenler böyle bir olguyu nasıl yaratabilirler? Bilim, önceleri gizemli görü
    nen, örneğin rnanyetizrna, fotosentez, sindirim ve hatta ürerne gibi pek çok
    doğal olgunun sırnnı ortaya çıkardı; ama bilinç kesinlikle bunlara benzemi
    yor. Öncelikle, rnanyetizrna, fotosentez veya sindirim gibi belli bazı olgular,
    ilke olarak, doğru araçlara sahip her gözlernci için eşit derecede erişilebi
    lirdir, ama herhangi bir bilinç olayı, uygun niteliklere sahip olan ayncalıklı
    bir gözlernci gerektirir; bu gözlerncinin olguya erişimi tümüyle benzersizdir
    ve hangi araçlara sahip olurlarsa olsunlar, başkalannın erişiminden daha
    iyidir. Bu veya başka sebeplerle henüz sağlam bir bilinç kurarnı mevcut
    değildir. Hatta böyle bir kurarnın nasıl olması gerektiği konusunda bir fikir
    birliği bile yoktur. Bazılan işi 'bilinç' sözcüğüyle adlandınlabilecek gerçek
    bir şey olduğunu reddetrneye kadar vardırmışlardır.
    Yaşarnlanrnızın böylesine bildik bir özelliğinin, tanımlama çabalanna
    bunca zamandır direnrnesi, bize onunla ilgili görüşümüzün hatalı olduğu
    nu düşündürtüyor. !htiyacımız olan şey, yalnızca daha fazla kanıt, daha
    fazla deneysel ya da klinik veri değil; kelimenin gündelik hayatımızdaki an
    lamının izin verdiği her tür tarife uygun tek ve bildiğimiz bir olgunun, yani
    bilincin var olduğunu farz etmemizin yolunu açan varsayımlan dikkatle
    yeniden düşünmeye ihtiyacımız var. Dikkatler ne zaman bilinç üzerinde
    yoğunlaşsa kaçınılmaz bir şekilde sorulan şaşırtıcı sorulan bir düşünün.
    Öteki hayvanlar da bilinçli mi? Bizimkine benzer bir bilince mi sahipler?
    Bir bilgisayar ya da robotun bilinci olabilir mi? Bir kişinin bilinçdışı düşün
    celeri olabilir mi? Bilinçdışı acılara, duyulara ya da algılara sahip olabilir
    mi? Bir bebek doğduğunda ya da öncesinde bilinçli midir? Rüya görürken
    bilinçli miyiz? Bir insan bir beyinde birden fazla bilinçli özne ya da ego ya
    da benlik banndırabilir mi? Bu sorulara sağlam yanıtlar vermek kesinlikle
    bilinç konusunda çeşitli sorunlan olan adayiann iç koşullan ve davranış
    kapasiteleri hakkında yapılacak deneysel keşiftere bağlıdır büyük ölçüde;
    fakat böyle her deneysel bulgu söz konusu olduğunda, bilinç meselesiy
    le ilgisi nedir, neden diye sorabiliriz? Bunlar, doğrudan deneysel sorular
    olmayıp, kavramsal sorulardır; bu sorulara düşünce deneyleri yardımıyla
    yanıt bulabiliriz.
    Bizim sıradan bilinç kavrarnırnız kabaca 'içerden' ve 'dışardan' ifadele
    riyle anlatılabilen birbirinden ayn iki etken kümesine bağlı görünmektedir.
    Bilincirniz içerden, apaçık ve her yere sirayet eden bir şey gibi görünüyor:
    Biliyoruz ki çevrernizde pek çok şey oluyor ve hatta biz tamamen farkında
    ve bilincinde olmadan bedenlerimizin içinde bir sürü şey olup bitiyor, ama
    hiçbir şeyi, bireysel olarak bilincinde olduğumuz şeylerden daha yakın bir
    şekilde bilerneyiz. Bilincinde olduğum şeyler ve onlann bilincinde olma bi
    çirnlerirn, ben olmak denilen şeyi belirler
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük