bursa'da yediğim en güzel yemeği yapan annenin evladı.. "kardeşim" derken koftiden demiyormuşum, onu öğrendim dün iftarda.. acıma ölmek üzereyken aldı götürdü beni yuvasına, zaten kokulardan doydum ben.. uzun zaman sonra "anne yemeği" yemiş olduk sayesinde..
insansın ya demek istediğim ayrıyeten kendini özleten yazar. kardeş mardeş demiycem artık otur oturduğun yerde de yüzünü görelim 5 saatlik yol 2 ye düştü diye seviniyoduk şimdi yüzünü gören cennetlik demeye başladık.az kaldı bu sefer geliyorum kulaklarını çekmeye.*
elindeki portatif fotokopi makinesi ile o sanayi sitesi benim bu organize senin, kredi kartı pazarlamak için dolaşan halihazırda bıyıkları yeni terlemiş süt oğlan süt bankacı.. büyüklere saygı eheh..
uzuuuun bir süreden sonra tekrar sözlük semâlarında gözüken...
artık bu şartlarda burada duramam, nihahaha.
"olsa da yeseniz" akımı öncüsü, çılgın planların adamı.
sözlükte benden daha yakışıklı olan tek kişi. kıymetini bilin derim. şeker gibi maşallah...hem sevgilisi de yok ahahahahah, beceriksiz...ulan ben 75132003462562065. hÂtunu terketmişim sen hÂl 100 lü basamaklardasın. ayıp lan...rezil...
ha ayrıca kendisi yobazdır. gözlerinin rengi bile yeşil, puhahahha...
insanlığına, yazarlığına diyeceğim yok da babalığı konusunda şüpheliyim. *
witch:
peki bişi sorcam çocuklar nerde?
RwM!...:
hakkatten yaa
RwM!...:
o diil de bizim çocuklar vardı
RwM!...:
noldu
witch:
ben seninleler sanıyodum?
RwM!...:
alla alla
RwM!...:
neyse hiç bulandırmayalım ortalığı madem
RwM!...:
hazır kaybolmuşlar
RwM!...:
şşş
witch:
ahahahahha
"sendika, dernek, vakıf" gibi her dem anket/form'larda "diğerleri" olmaya mahkum kişilerin sığınağı, "ender gelişen ankaragücü atakları"ndan bomba transferle kardeş takımın şehri bursa'ya yapılan yolculukta, kara-limanında hiçbir taraftarın karşılamamasıyla kendi kendini üzüntülere gark eden, terminal otobüsünde şoförün dostuna "beşiktaşlı mıyım lan ben, niye aramıyorsun hiç" şeklindeki ironik serzenişinin tamamlayıcısı hayata sahip bir tür canlı...
eski hayatının sonu, yeni hayatının başı, kısaca hayatının ortalamasındayken an itibariyle bu beden, geçmişe sünger çekmiştir. sünger içki geçirdiğinden* eski hayatına içki vasıtasıyla ulaşmamak için içkiyi de bıraktım... gayri kabulu rücu değil, sünger sertleştiğinde dönerim yine...
* evet sünger gibi içmek diye bir deyim vardır. taa ki sıkana kadar...
soğuk havalarda yakıp ısıttığım sigaranın, sıcak havalarda fazla içmemden olsa gerek, saniyesinde satıp, ses tellerimden birisini felç etmesinden mütevellit onu da bıraktım. oysa ki daha bebeğim doğarken hastane kapısında bana eşlik edecek, beşiktaşımız şampiyonlar ligi kupasını kaldırırken kendisini satıp puro içerken trip atacaktı... onun da sırası var, o da heveslenmesin hiç...
olm bak baştan söylüyorum, bişi falan istemicem, öyle içimden geldi.. yok lan yok, vallaha içmedim, kafam yerinde.. o zaman nerden esti ya? bak şurdan;
hani böyle "kardeşim" dersin ya insana, hani böyle söz falan verirsin, bak sen benim kötü günlerimde hep yanımda oldun, ben de her kötü anında yanıbaşında bitiveririm minvalli cümleler kurarsın.. çok az insan hakkında böyle düşündüm devrem.. biri de sendin.. sende yanılmadım hiç..
iyi günde yan yana olup, kahkahalarla gülüp ve ufak bir fiskeyle yıkılanlardan olmadık.. yalan dostlukları, sahte methiyeleri görünce daha bir fark ediyor insan.. cıvık cıvık böyle.. (bak tiksindim şimdi lan) işte tam da o anlarda daha bir sarılıyor insan, sahip olduğu gerçek(!) dotlara..
hep derdin, "lan şu koduğumun okulunu bitirip de bi gelemedin ankara'ya.." diye.. uzakta kalıyorduk, dayıyamıyorduk sırtlarımızı birbirimize.. (dayamak ne la? allah belamızı versin aq.. pişman mısın? hihihi..) gün geldi, sen attın kapağı bursa'ya.. temelli hem de.. bundan sonra her şey daha iyi olur, çılgın atarız, sabahlar olmaz tertip..
öyle işte.. içimden geldi yazdım, o kadar.. "vefa, istanbul'da bir semt adı (değilmiş!)" bunu anladım ben..
götü istanbul'a attıktan sonra kendinden haber alınamayan.. demiyim demiyim diyorum, ama yok, illa küfür istiyor.. en son bi hamama gidip... (neyse lan bak yazmıyorum gerisini) (haa unutmadan, bu entryi okuyup da aramazsan tümer metin'den beter ol lan ipne) -ehaha-
kendisini büyük transfer niteliğiyle takıma aldık, ama fos çıktı.. maçın başında bi on beş dakka koştu, gerisi yalan.. "devre sol iç yan çapraz bağlarımda esneme var" , "olm çok yoruldum lan ben" bahaneleri arasında.. maçtan sonra ceylan gibi seke seke koşturması ile bütün foyası meydana çıktı ama.. olsun her şeye rağmen kendisi biricik cancişimdir..
bursa topraklarında ikame etmeye başlayan kardeş yarısı.. bir başka deyişle -sayın müdürüm- * bursa'ya geldi de bana mı geldi? evet aq bana gelmiş.. her öğlen yemek yemeler.. yok iş çıkışı almalar.. romantik akşam yürüyüşleri.. noluyoruz lan diyesim geliyor, susuyorum hep, demiyorum bi şey.. hele bi cuma günü gelsin de.. ertesi gün tatil olduğundan mütevellit, benim malikanemde konuk edeceğim kendisini.. henüz koltukta uyumamakta ısrarcı, ama du bakalım.. hayırlısı olsun.. *
perdenin ardından gelen seslerle kafası bozulan yazar.
lan o değil de o başlığa ben de birşeyler karaladım, bizim de adımızı çıkarmasınlar yazarı. hatta bizim yanyana kadeh kaldırmışlığımız, oyyy oyy oy sarılmışlığımız bile var. lan olum durun bak, benimkli platonik, gothic varken bakmıyor yüzüme. kime diyorum, şşşttt durun lan valla bak...
ne günlere kaldık ya. kimisi çıkar "ulusözlükte kızıl devrim yapıldı" der kimi çıkar "ulusözlükte din karşıtlığı var" der, kimisi çıkar "berke sinemi seeviiyooooo" der... ki içlerinde en saçması ve en adisi bu sonuncusu. lan sanane? tamam berke sinem'i seviyor ama sanane bundan? veya bize ne bundan gelip burnumuzun dibine sokuyorsun? kameralar önünde yüzüğünü atıp yine kameralar önünde geri takan nihat doğan türevleri yüzünden zaten televizyon izleyemiyoruz bari burda rahat bırakın be.
şurda ortaya çok sağlam sövmek isterdim ya başlık elvermiyor. ortaya... nasılsa ses de ortadan geliyor. konuştuğum kişinin bir yüzü yok ki yüzüne karşı söyleyeyim.