Pek çok insanın (bkz: Prensesin Uykusu) filmini izleyecek olmasının biricik sebebi.
ayrıca şunu farkettim ki ben bu adamları paylaşamıyorum, kıskanıyorum. bu filmden sonra popülariteleri artacak diye ödüm kopuyor. Eskiden çok az insan tanıyor, bu kadar az dinlenmeyi haketmiyorlar diye hayıflanırdım, şimdiyse isimleri duyulmasın, kimseler bilmesin istiyorum.
Çağan Irmak yapmış yine yapacağını, güzel de yapmış.
ülkemizde bana göre tartışmasız en kaliteli müziği yapan en güzel bir gruptur. insan biraz dinledikten sonra sever ve özellikle işin içine alkol de girerse bağıra bağıra söylenesi şarkıları vardır. (bkz: kirli suyunda parıltılar) (bkz: sen kendinde ol yeter) ve daha neler neler. ilahtır, insanı kendinden geçirir, senelerce sıkılmadan dinlenir. bambaşka bişeydir kısacası. (bkz: yolunuz açık olsun)
yazmakta geciktim ama, aralık ayında ankara passage pub'da güzel bir konser verdiler. elbette ordaydık dostum! şimdi de konsere dair izlenimlerime geçeyim.
konser günü önce bilkent'e akabinde odtü'ye söyleşiye geldiler. bilkent'in durumu, fotolardan gördüğüm kadarıyla içler acısıydı. salondaki izleyiciler 10 taneydi, bilemedin 15. eşek hoşaftan ne anlar diyerek bu konuyu kapatıyorum.
odtü söyleşisi ise çok keyifliymiş. gidemedim ama reddgiller her yaptıkları işin yakinen takip edilmesinden memnun olduklarını belirtmişlerdi söyleşi sonrası. akşam da passage'a geçtiler.
passage pub sürekli gittiğimiz, güzel bir mekan. sakarya gibi bol apaçi ve türkü bar yoğunluklu bir bölgede böyle bir seviyeyi tutturmuş olmaları zaten takdire şayan. gelgelelim, en arkadaki yerimizden kalkıp biraz önlere doğru ilerlemeye çalışınca sevgili arkadaşlarımla birlikte ezilme tehlikesi atlattık. dip dibe, göt göte! öeehh diyerek daha fazla çabalamadan yerimize döndük. nefret ettiğim if tarzı kalabalık passage'da da vardı. buna nasıl bir çözüm bulunur, bilmiyorum. daha geniş bir mekanda ferah feza bir konser olmalıydı diyeceğim ama ankara'da geniş, bu konsepte uygun ve öğrenci dostu bir mekan kaldı mı, emin değilim.
bir diğer sıkıntılı nokta, biletlerin neden sadece konser günü satıldığıydı. günler öncesinden sorduğumuzda, istanbul'dan bilet getirileceği (?) gibi garip bir şey söylemişti passage elemanları. istanbul dışındaki şehirlerde çaldıkları programlarda, mekan doldurabilme gibi bir kaygısı kalmamış bir gruptur bence redd (bunu dert ediyorlar manasında demiyorum, ama artık kemik bir kitleleri olduğu için ticari olarak da durum böyle). dolayısıyla garip geldi ne bileyim.
redd elemanları, sahnede çen çen konuşan insanlar değiller malumunuz. ama grup elemanları genel olarak keyifsizlerdi sanki. asla performanslarına dair bir aksamayı ya da yavaşlığı kastetmiyorum ki bilakis coşturdular. ama manyak gibi gelmelerini bekleyip konserlerine gittikten sonra farklı bir aura beklemiş de olabiliriz. bu da bizim beklentimizin yüksekliğiyle alakalı olabilir mi, bittabi olabilir. hah bir de, doğan duru'nun şarkı aralarında söylediği hiçbir şeyi arkalardan duyamadık maalesef.
redd izleyicisi de tıpkı redd gibi coşturdu desem yamuluyor olamam. alkolün de etkisiyle, o enerji birbirimize geçti sanki. şahsen tanımadığım zibilyon tane insanla el ele tutuşarak daire olup electric boogie yaptığım başka bir konser hatırlamıyorum. bilhassa bu nokta aramızda kalsın istiyorum sevgili sözlük.
konser sonlarında "dünya" diye çığırmamızla "dünya"yı çaldılar ve çok mutlu ettiler. ancak konser bitip de sahneden inmelerinden sonra "bis" diye bağırdık, tekrar gelip bir tek parça çalsalardı muhteşem olacaktı. yapmadılar, üzdüler. ama sahnede uzun kaldılar diyebiliriz, yol yorgunluğu v.s. ya da bis isteğimizi duymamış olmaları da olası. kendilerini seviyoruz vesselam, bir dahaki konsere artık.
piçler için özet: redd çok iyi bir gruptur, dinleyiniz, dinletiniz.
türkiye'nin gelmiş geçmiş en güzel, en iddaalı müzik gruplarındandır bence redd. önce sadece dinlemekle yetindik sonra da twitter çıktı başımıza takip ettik, tanıdık. benden söylemesi bu adamlar harbiden sağlamlar, iyiler ve bu işi kesinlikle biliyorlar. **
türkiye'nin en orijinal müzik gruplarından biridir.
siyasi düşünceleri yüzünden bir çok müzik kanalıyla anlaşamasalar da kaliteli insanların dinlediği, kaliteli bir müziğe sahipler.
bütün albümlerini şiddetle tavsiye ederim.
çok kaliteli bir grup olmanın yanında fikirleri, hayata bakış açıları de çok mantıklıdır bu grubun.
şarkı sözleri o kadar mantıklı gelir ki; iki dinlemeden sonra bakarsınız, artık bir redd dinleyicisi olmuşsunuzdur.
kağıt misali üst dudağını kapatmak için, çıkış yaptıklarından bu yana bıyığında değişikliğe gitmemiş güzel sesli soliste sahip, çağan ırmak'ın "prensesin uykusu" adlı filmine bir soundtrack ile katkıda bulunmuş grup.
28 ocak 2011 de bronx pi sahne performansları ile bir kez daha hayran bırakan gruptur. seveni sevmeyeni çok olabilir ama yaptıkları işe şapka çıkartmamak elde değil.
yeni başlayanlar için öncelikli dinlenmesi gereken parçaların bazıları;
"aşk tesadüfleri sever" adlı filmde bir soundtracke müthiş bir soundtracke imza atmış gruptur.
nefes bile almadan'dır şarkının adı.
...
sarmaşıklar gibi sardın kalbimi,
değiştirdin kanımı koydun zehrini.
örümcek gibi ördün zihnimi,
düşündükce daha çok isterim seni.
nefes bile almadan seviyorum seni,
içimde dolaşan alkol gibi.
sana gitgide sarhoş oluyorum,
ruhumu kaybetmiş gibi.
sadece senin için yaşıyorum,
nefes bile almadan seviyorum seni.