Steam yaz indirimlerinde sona yaklaşırken en çok satanlarda 2. Sıraya yükselen oyun. %67lik indirimle 1150 tlden 379,5 tlye düşmüş. Alınır mı arkidişler. Öte yandan forza, gow, ac walhalla, re village, kelden ring falan da kararsız bırakıyor.
at sürme simülatörü olan tırt oyun.
valo gibi dünyanın üzerinden en çok emek harcanmış, en özgün oyunu varken bu saçma oyunu oynayan gamerım diye gezinmesin.
Çok konuşulunca merakımdan torrent ile repack 84gb civarı indirdim. Kurulunca 140gb falan yer kapladı sanırım, grafikleri ultraya çekip iki defa oynadım fena değil ama yani ordan oraya habire yürütüyor uzun sürüyor. bir süre sonra bunalttı beni o kadar mesafe yürümek, günlerdir bir daha açmadım. Belki devam ederim.
Gereksiz pahalı bir oyun. Tamam grafikler falan iyi de. Arkadaş Steam de 700 liradan satılıyor. Ben o 700 TL ye gider PS 4 ün taksidini verirdim. Değmez.
Buraya ikinci entrymi oyunu bitirdikten sonra tekrar girmek istedim. Oynamayanlar için spoilerlar içerir benden söylemesi. Öncelikle şunu söylemek istiyorum, 12-13 yaşıma kadarki dönemi saymazsak hayatımda hepi topu 3 kez gözyaşı dökerek ağlamışımdır. Bunu övünmek için söylemiyorum, üzücü bir olay yaşadığımda genelde dışarı vurmuyorum tek olsam bile, sarhoş olurum ertesi güne geçer, geçmezse 1 gün daha sarhoş olurum geçet. Neyse şimdi beni daha önce ağlatan olayları anlatmadan, bu oyun beni neden ağlattı neden bu kadar duygusal bağ kurdum ondan bahsetmek istiyorum.
--spoiler--
ilk olarak oyunda arthur'un ölmesi değil öleceğini bilerek yaşaması beni en çok etkileyen durumdu. Benzer duyguları "bir idam mahkumunun son günü" kitabında da hissetmiştim ama bu kadar derin değildi çünkü orada hugo'nun yarattığı bir karakteri okuduk. Ancak burada arthur'un karakterini kısmen de olsa biz yarattık ve bence öleceğini bilerek yaşayan bir insan ile çok güzel empati yaptırdılar bize. Ben şahsen arthur'un tüberküloz teşhisinden sonra kimseye falso bir hareket yapamadım ana görevler haricinde. Ve ayrıca arthur'un hayat hikayesini de oyun ilerledikçe yavaş yavaş öğrendik ve gerçekten adamın annesi, babası, karısı, oğlu, sevgilisi hepsi çok acıklı hikayelerdi.
Hayat hikayeleri dedik, oyundaki her karakterin hikayesi o kadar dramatik ki hepsine ayrı ayrı üzüldüm. Bu kadar yıkık insanın bir araya gelip aile gibi yaşamalar ve samimiyetleri çok içten ve iyi aktarılmıştı. Sadece ana karakterler değil, oyun içinde çeşitli bölgelerde bulup okuduğunuz mektuplarda yaşanan hikayelerden bile koca koca filmler çıkar. Burada bir örnek vermek istiyorum. Oyunda haritada gezerken yıkık bir kaleye denk geldim ve kalenin bodrum katında bir silah görünüyordu. indim silahı ararken bir mektup buldum mesela ve mektupta şu yazıyor;
"Confederate soldiers under General Quincy Harris attacked Fort Brennand at night.
Climbed trees to fire down into the fort then battered and broke through the north gates. All survivors being executed and bodies burned.
I am next.
First Lieutenant Ronald Alger"
mektubu okurken sahneyi saniye saniye kafamda yaşıyordum sanki. Oyunun içi bu şekilde yüzlerce dramatik hikayeyle dolu ve ben okuduğum her hikayeye üzülüyordum.
Karakterlerin oyun sonunda yaşadığı hayatlar, arthur'un eksik kalmışlığı, sadie adler ve john'un intikam için birlikte hareket edip duygularımıza tercüman olması. Dutch'ın (birinci oyunda gördüğümüz) pişmanlığı ve intiharı... film yapılsa çok epik ve kült bir film olurdu bu senaryo.
Benim oyunda en çok duygulandığım iki sahne var: birincisi her oynayan gibi, arthur'un rahibe ile olan konuşma sahnesi. Diğeri de çetenin aşçısı pearson'ın oyu dan bir müşterisini çok mutlu bir şekilde uğurlayıp müşteri çıktıktan sonra çok acı bir sinirle kasa çekmecesini vurarak kapatması ve kafasını yavaşça kaldırıp duvardaki -bütün çete üyelerinin olduğu- fotoğrafa bakıp ağlaması. Gerçekten çok müthiş sahnelerdi benim için bunlar.
--spoiler--
Sonuç olarak biraz uzun da olsa duygularımı yazıp paylaşmak istedim. Çevremde bu oyunu oynayan ya da oynayacak birileri olmadığı için mecbur internete döküyorum duygularımı.
Bir oyundan ziyade interaktif bir sinema filmi olarak düşünebilirsiniz. Oyunun size hissettirdikleri ile fiyatı arasında inanılmaz uçurum var. Bedavaya dağıtılıyor gibi bir şey.
Ben hayatımda bu oyun kadar beni bilgisayar başına kilitleyen bir şey görmedim. Durumu şöyle açıklayayım, öğle saat 2 de başladım ve akşam saat 11 de bıraktım. Aslında bırakmayadabilirdim çünkü oyundan hiç sıkılmadı ama kendime yazık ettiğimi düşündüğüm için kapattım bilgisayarımı. Oyunun hikayesi, diyaloglar, grafikler, karakterler, görevler... gerçekten bunun üzerine bir oyun yok tarihte.