recep tayyip erdoğan mitolojisi

entry70 galeri6 video1
    40.
  1. antik çağda hades ve aresle kardeş olan yunan tanrısı türkiye kurulduktan sonra yunanlılar türkleri hiç sevmediği için yunanlılar tarafından türklere azap getirmesi için türkiyeye gönderilen her kılığa girebilen ve manevi değerleri kullanarak insanların 'bir kısmını' yönetebilen tanrıdır.
    0 ...
  2. 39.
  3. recebiel, bilel, burakel, eminel, sümeyyeldir.
    1 ...
  4. 38.
  5. tayyip erdoğan ve eşi emine erdoğan hanımefendi bir gün umre'ye gitmişler, tam 500 koruma ile o mübarek kabe'yi tavaf ederlerken hacerül esved taşı dile gelmiş,

    "ey muhammed, kalk bak, sen ve bedrin aslanları gaza ederken dahi bu kadar kalabalık değildiniz..."

    tabi bu sözler tayyip erdoğan'ın hoşuna gitmiş, onunla birlikte kabeyi tavaf edenler onun büyüklüğüne bir kez daha şahit olmuşlar...
    8 ...
  6. 37.
  7. birgün allah ve yüce efendi yolda gidiyorlarmış.
    allah; 'tayyip bak ben buraları sadece senin yüzü suyun hürmetine yarattım' demiş.
    tayyip mağrur ama meraklı; 'allah baba, yüzümün güzelliği tüm insanlığın malumu ama suyu derken neyi kastettin, daha açık ol lütfen' demiş.
    allah; 'tabi ki abdest suyu, yoksa abdestinden şüphen mi var' demiş.
    4 ...
  8. 36.
  9. 35.
  10. tarih 28 şubat 1997'yi göstermekteydi.

    müminler sincan merkez camiinde cuma namazlarını eda etmeye hazırlanıyorlardı ki, nur yüzlü biri yollarını kesti ve camiye girmemeleri konusunda onları uyardı, akabinde 1 saat sonra faşist türk ordusunun tankları sincan caddelerinden geçti ve sincan'daki merkez camiine girerek tutuklayacak mümin aradılar, lakin bulamadılar.

    halkı meydanlarda toplayan askerler, cami cemaatinin nerede olduğunu sordular.

    laik görünümlü ve şapka takanlar bir de başı açık olanlar cami cemaatini görmediklerini söylediler. ama takva sahipleri ve başı örtülü olanların yüzlerinde huzur dolu bir tebessüm vardı.

    evet, müşrikler cami avlusunda cuma namazını eda eden yüzlerce mümini göremiyordu, ama kalp gözü açık müminler onları görebiliyordu.

    işte o gün askerler sincan'da tek bir mümini bile tutuklayamadan geri döndüler.
    zira allah dostu bir mümin cemaati arkasına almış onlarla birlikte namaz kılmış, onları faşist türk ordusundan korumuştu, allah cc de bu niyeti görmüş, o müminlerin üzerlerini görünmezlik zırhıyla kaplamıştı.

    işte o müminlerin görünmezlik zırhıyla kaplanmasına vesile olan cemaatin önderi, bugün 1.5 milyar müslümanın tüm islam ümmetinin önderi olmuş olan recep tayyip erdoğan'dı.
    7 ...
  11. 34.
  12. devir, tayyip erdoğan'ın istanbul belediye başkanı olduğu devir. zorlu bir uçuş ve atlatılan bir dolu tehlikelerden sonra hollanda havayolları klm'e ait bir airbus yolcu uçağı atatürk havalimanına inebiliyordu.
    uçağın pilotu hava meydan kontrol salonunda başından geçenleri anlatırken birden televizyona dikkat kesildi, televizyonda uzun boylu, genç ve yakışıklı bir adam bir toplantıda uzun uzun birşeyler anlatıyordu.
    hollandalı kaptan şaşırmışçasına izliyordu tv'deki adamı.
    birkaç dakika sonra tv'deki adam ekranlardan ayrılmıştı.

    hollandalı pilot şaşkındı, "kim bu adam" diye kekeleyerek sordu.

    "o adam türkiye'nin en büyük kentinin başkanı" diye yanıtladılar.

    holandalı pilot da daha da şaşırmıştı, nasıl yani? nasıl başkan olabilirdi bu.

    hollandalıya neden bu kadar şaşırdığını sordular.

    hollandalı pilot anlatmaya başladı.

    bilmem kaç bin feet'te uçuyorduk, hava şartları kötüleşti, ben uçağın kontrolünü kaybettim, bu arada yardımcı pilotum da bayılmıştı ki yanımda beyaz ve geniş kıyafetler içinde bir adam belirdi. arapça birşeyler söylüyordu, birkaç dakika bu böyle devam etti, daha sonra uçağı kontrol edebildim.
    akabinde adama dönüp sordum "kimsin sen" diye, "ben ümmetimin dostuyum" dedi, "uçakta benim ümmetimden tam 40 kişi vardı" diye devam etti.

    uçağı sağ salim buraya indirdiğimde bir süre durdum düşündüm, uçak ve yolcular bu adamın yol göstermesi ve duaları ile kurtulmuştu.

    işte hollandalı pilotun bahsettiği bu kahraman recep tayyip erdoğan'dı...

    sadakallahülazim...
    6 ...
  13. 36.
  14. 35.
  15. buyrun;
    (bkz: şah fırat operasyonundan diriliş te bahsedilmesi)

    süleyman şah'ın kabrinin nakledileceği kaç yüzyıl önce söyleniyor.

    ve bu kutlu vazife de sayın erdoğan'a nasip oluyor.

    evet, o gün söylenen;
    "neslimizden birileri gelir mezarımızı burada komaz" sözü bugün gerçek oldu.

    süleyman şah'ın kabri vatan toprağına getirildi.

    allah getirenden de müjdeleyen den de razı olsun...
    https://www.youtube.com/watch?v=ZeuRUXYmtz0
    3 ...
  16. 35.
  17. kim tarafından yazıldığını dikkate almak gerek. gerçekçi birisi yazmışsa zaten mtolojisi olamaz.

    ama ak yalak birisi yazmışsa 10 cümlede bir şununla karşılaşırız..

    " ve ona öyle bir cevap verdi ki, tüm dünya titredi."
    1 ...
  18. 34.
  19. bir gün karadeniz'de büyük bir fırtına kopar, gemiler batar... haberciler genç armatörün yanına giderek:

    "ey efendimizin güzide evladı, karadenizde fırtına çıktı, gemiler battı, senin gemin de battı" derler.

    genç armatör huzur içinde gülümseyerek "elhamdülillah" demekle yetinir.

    sonra başka bir haberci çıka gelir,

    "şehzademiz, karadenizde fırtına çıktı, gemiler battı, bir tek senin gemilerin batmadı" derler.

    ulu kişilik yine huzur içinde gülümseyerek "elhamdülillah" der.

    gencin meclisinde kendini suret-i haktan gösteren bir gizli paralelci varmış. bunu duyunca hemen dışarı çıkıp "bunca müslümanın gemisi battı ama kendisininki batmadı diye seviniyor" diye tevatür üretmeye başlamış. bu laflar gencin bendelerinin de kulağına gelmiş elbette. gencin kimin rahle-i tedrisinde yetiştirildiğini bilen sadık dostları umursamamış ama kalbinde hastalık olan bir kişi vehme kapılmış. gencin yanına gidip, tutumunun gerekçesini sormuş. genç demiş ki:

    "bana herkesin gemileri battı, seninki de battı denildiğinde kalbimi yokladım. bir üzüntü görmedim. zira henüz sıfırlayamadığım milyarlar aklıma gelmişti. sonra herkesin gemileri battı, seninki de batmadı denilince yine kalbimi yokladım. bir sevinç görmedim. zira alt tarafı bir gemicikti. servetimin yanında bir ehemmiyeti yoktu. iki durumda da "babam sağ olsun" diyerek şükrettim" der.

    o genç, sucukçu muhasebecisinin mahdumu bilal oğlandı...
    9 ...
  20. 33.
  21. Cevab veremedi tarzı osuruk hikayeler dizisi. Üç dakikama yazık oldu.
    0 ...
  22. 32.
  23. sucukçu muhasebecisi kaçak saray'ın kantinine uğrar. bakar ki asker "necdet" kantinde sucuklu tost yapmaktadır. sucukçu muhasebecisi "necdet"in yanına gider:

    "kolay gelsin. ver bakalım bana da bir sucuklu kaşarlı karışık. bakalım benden iyi yapabilecek misin?" der.

    "necdet" telaşlanır,

    "aman efendim, benim yaptığım tosttan ne hayır gelir? asıl işimi doğru düzgün yapamadığım için, "askerlik yatma yeri değildir" diyerek beni bu işe verdiler. sizin gibi askerliği boyunca koca kantini döndüren, sonra da sucuk fabrikasını şaha kaldıran bir kişiden iyi tost yapmam ne mümkün?"diye yanıt verir.

    bu cevap sucukçu muhasebecisinin çok hoşuna gider. asıl niyeti olan kantinin kasasını yoklamayı bile unutarak "necdet"i ödüllendirir ve işinin başına geri döner...
    6 ...
  24. 32.
  25. tayyip erdoğan, gezi olayları ve paralel yapının kumpasları ile boğuşmaktan yorulmuş, birkaç gün inzivaya çekilmek için ankara'dan ayrılmıştı.
    bu ufak tatilinde de tebdil-i kıyafet dışarı çıkmış, doğa gezisi yapmaktaydı.
    derken karşısına sürüsünü otaran bir genç çoban çıktı, tayyip erdoğan çobanın yanına gitti ve seslendi.

    -kolay gelsin delikanlı.
    +sağolasın beyim.
    -napıyorsun nasıl gidiyor,
    +vallahi allaha şükür beyim, çalışıyoruz hayat gailesi.
    -iyi maşallah, delikanlı, sen tayyip erdoğan'ı tanıyor musun?
    +tanımam mı beyim, tanırım elbet.
    -nasıldır tayyip erdoğan?
    +allah ondan razı olsun beyim, nasıl olsun, o milletin adamıdır, mazlumun yanındadır, allah onu başımızdan eksik etmesin.
    -peki sen tayyip erdoğanla tanışmak ister misin?
    +istemem mi beyim, isterim elbet, onla tanışmak onun elini öpmek bu memlekete yaptıkları için teşekkür etmek isterim.

    tayyip erdoğan bu söylenenlerden çok memnun kalır ve başındaki kasketi çıkararak çobana döner.

    -madem tayyip erdoğanla tanışmayı istiyorsun tanış bakalım.
    +de git işine bey, sen kim erdoğan kim, dalga geçme benimle.
    -yahu tayyip erdoğan karşında işte.

    çoban ısrarla kendiyle dalga geçildiğini iddia eder, ama o sırada bir helikopter onlara doğru gelir ve iniş yapar, helikopterden inen hakan fidan, tayyip erdoğan'a mini bir brifing verir. çoban utanır, karşısındaki resmen tayyip erdoğandır.
    gider bir kez daha tayyip erdoğan'ın ellerinden öper, hakan fidan'ın da ellerinden öper ve onlara buz gibi ayran ve lavaş ikram eder.

    +özür dilerim beyim, affet tanıyamadım seni cahilliğime ver.

    işte o sırada tayyip erdoğan hakan fidan'a döner ve şunları söyler.

    "sayın müsteşarım, görüyorsun benim aziz vatandaşım ne kadar masum ve iyiliksever ve bizleri karşılık beklemeden seviyor. işte bu milletin sırtı evelallah hiç yere gelmez, o yüzden varsın geziciler oyun oynasın, varsın paralelciler kumpas yapsın, bize dağdaki çoban kardeşimiz bir lokma ekmek, bir yudum su verdikçe türkiye cumhuriyeti'nin bayrağı hiç yere düşmez..."

    o sözler biterken çoban hakan fidan'a, hakan fidan da çobana bakıyor ve her ikisi de ağlıyordu.

    sadakallahülazim...
    10 ...
  26. 31.
  27. tayyip erdoğan ak saray'ın botanik bahçesinde gezinmektedir, o sırada cumhurbaşkanlığı muhafız alayı askerlerinin bir araya toplandığını ve birşeyler yaptıklarını fark eder, onlara doğru seyirtir. bir bakar ki 7-8 tane asker birbirleri ile güreş tutmaktadır.
    erdoğan askerlerin yanına gider ve "kolay gelsin" der.
    tayyip erdoğan askerlere ne yaptıklarını sorar, askerler de birbirleri ile güreş tuttuklarını böylece zinde kaldıklarını söylerler, tayyip erdoğan "aranızda en iyi güreşçi kim" diye sorar, herkes mersinli onbaşı nevzat'ı gösterir.
    tayyip erdoğan nevzat'ı yanına çağırır ve sorar;
    "ey onbaşı, benime de güreş tut, beni yenebilir misin?"
    asker cevap verir,
    "aman sayın cumhurbaşkanım, sizi bütün dünya bir oldu yenemiyor, ben nasıl yenerim..."
    bu cevap tayyip erdoğan'ın çok hoşuna gider, nevzat'ı ve diğer askerleri ödüllendirerek ak saray'a ve zorlu uğraşına geri döner...
    9 ...
  28. 30.
  29. Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal tıraşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar.Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı…

    Berber: ” Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah’ın varlığına inanmıyorum.”

    Adam: ” Peki neden böyle diyorsun?”

    Berber: ” Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta insan olur muydu, terk edilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimseye acı çektirmez, birbirini üzmezdi.Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum…”

    Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berberin dükkanına geri döndü.

    Adam: ” Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok”

    Berber: ” Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir berberim.”

    Adam: ” Hayır, yok. çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.”

    Berber: ” Hımmm… Berber diye bir şey var ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?”

    Adam: ” Kesinlikle doğru! Püf noktası da bu! Allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa, bu gitmeyenlerin tercihi. işte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni sadece bu!”

    Berbere unutamayacağı bir ders verip onu Allah ile tanıştıran bu adam Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değil...
    4 ...
  30. 29.
  31. Antik bir kasımpaşa danrısı oldugu söylenmekte.
    Ne bok oldugu belli olmayan bu danrı icin orospu cocuklugu tanrısı denmekte.
    kötülük tanrisi hadesin erdoganious un sağ kolu oldugu söylenir. Ayrica bu kasimpasa danrisinin aptallardan olusan büyük bir ordusu varmis. herkes bu ordudan cok korkarmis.
    cahillerden korkulmasi gerektigi de bu mitolojiden gelen bir çıkarımdir.
    4 ...
  32. 28.
  33. yıl 1960 menderes hükümeti devrilmiş. menderes mahkemeye yargılanmaya başlar ve savunmasını yapar. yine günlerden bir gün mahkeme heyeti menderes'e savunma için söz vermişken menderes arkasına döner bakar ve mahkemeyi izleyen bir çiftin kucağında küçük çocukla göz göze gelir. işte o an gözleri parlar menderes'in. bir süre sonra menderes ve yol arkadaşları için idam kararı çıkar.

    aradan birkaç sene geçtikten sonra, menderes'in kabri başında çocuklarıyla beraber dua eden bir aile görülür. ailedeki herkes ellerini açmış menderes için dua eder. duaları bittikten sonra adam karısına döner: rabbim bizlere bir daha onun gibisini göstercek mi ki hanım" diyerek gözleri dolu dolu hanımına sorar. hanımı da küçük çocuğunun başına elini koyarak: "inşallah bey inşallah rabbim bize yine o günleri gösterecek" der. işte o anda ailenin yanına tonton mu tonton, ak sakallı, nur yüzlü yaşlı bir adam gelir. hemen dikkatini cin gözlü küçük çocuk çeker. ona bir oyuncak verir: kepçe. eğilir, çocuğun başını okşayarak sorar küçük çocuğa: "adın ne bakalım senin küçük çocuk? küçük çocuk da heme cevap verir: "recep tayyip amca" yaşlı adamın gözleri o anda çakmak çakmak olur.

    adı recep tayyip olan bu küçük çocuk, menderes'in mahkeme salonunda göz göze geldiği küçük çocuktur.
    2 ...
  34. 27.
  35. Kucukken çocukar oyun uzun essek oynuyorlarmiş fakat o oynamazmiş nedeeeeen çocuklaar çunku o kimsenin önünde eğilmezmiş.(voouuaaaaooauuvvv)
    (bkz: Atatürk mitolojileri)
    2 ...
  36. 26.
  37. muhasebesini tuttuğu küçük sucuk işletmesini kaplayan baharat kokusuna bir türlü alışamamıştı. dünyalık sıkıntısı olmasa durumu biraz daha katlanılabilir olurdu ama heyhat!... tamirciye gidecek parası olmadığı için külüstür aracının düşmek üzere olan tamponu telle tutturmuştu...

    oysa parayı bulmak için neler yapmamıştı ki? islam'a göre ters olmasına rağmen kısacık şortlarla futbol oynamıştı yıllarca ama bir türlü dikiş tutturamamıştı... beş vakit namazında kendisini bu sıkıntılardan kurtarması için allah'a dua ediyordu. çevresi kendisi gibi imanlı ama parasız insanlarla doluydu. bir şey yapmalıydı ama ne?

    bir gece rüyasına ak sakallı bir dede girdi. dedenin büyüklerden olduğunu tahmin ettiği için hemen eline sarıldı. fakat eline sarılmasıyla dedenin şamarı suratına aşketmesi bir oldu... "dedem nedir bu yaptığın?" dedi. dede "gafletinin ve cehaletinin cezasıdır ey oğul! her gün rabbimize paraya, saraylara kavuşmak için dua ediyorsun ama dinimizin sunduğu imkanlardan yararlanmayı ihmal ediyorsun" dedi. şaşırdı... "dedem nedir gaflete düştüğüm imkanlar?" diye sordu. dede "ey oğul sen rızkın onda dokuzu ticarettedir hadis-i şerifini bilmiyor musun?" dedi. "biliyorum dedem ama ticaret yapacak sermayem yok" diye yanıtladı mahzun genç. o anda bir tokat daha yedi. dede "ey gafil, allah'ın dini dururken başka sermayeye mi ihtiyacın var? din ticareti yapsana!... hem sende istidat görüyorum. din ve dünyalık yolunda mugalata yapmak sevaptır. mugalata üstüne ol..." dedi ve bir nur içinde kayboldu.

    mahzun genç kan ter içinde uyandı... artık yolunu nasıl bulacağını biliyordu.

    o sucukçu muhasebecisiydi...
    7 ...
  38. 25.
  39. 80'li yıllar.

    bir çocuk sokakta oynayan arkadaşlarına imrenerek bakıyor.

    arkadaşları telli arabalarını süslemiş, misketlerini çıkarmış oynuyorlar, ama bu fakir çocuğu aralarına almıyorlar.

    çocuk üzgün bir şekilde evlerinin önünde duran sokak terliklerini alıp diğer çocukların yanına gidiyor, sokak terliklerini araba yapıp oynamaya başlıyor. diğer çocuklar alay ediyorlar tabi bununla.

    derken çocuğun babası geliyor ve yere çömeliyor, başlıyor çocukla birlikte terliklerle arabacılık oynamaya.
    diğer çocuklar imreniyor bu sefer, çünkü onların babaları onlarla bir kez bile oynamış değil.

    işte o gün anlıyor küçük bilal, o gün anlıyor baba sevgisinin her şeyin üzerinde olduğunu.

    babacığı ile geçirdiği 1 dakikanın dünyanın en pahalı oyuncaklarından daha değerli olduğunu.

    ve bugün diyor ki;
    "iyi ki ben tayyip erdoğan'ın çocuğuyum..."

    işte böyle bir adam yönetiyor şimdi türkiye'yi.

    çocuklara baba, yaşlılara evlat, yoksula yetime koruyucu.

    o tayyip erdoğan,

    ezilenlerin gür sesi o,
    suskunların hür sesi o,
    göründüğü gibi olan,
    gücünü milletten alan,
    mazlumlara sırdaş olan, gariplere yoldaş olan bir adam o...

    http://www.youtube.com/watch?v=J8PrCM2VNWs
    4 ...
  40. 24.
  41. tayyip erdoğan ,bir gün, kılık değiştirerek bir seyahate çıkar.
    basit bir köylü kıyafeti giyer.
    köy köy,kasaba kasaba dolaşır.

    bir ara çok yorulur ve dinlenmek ister.
    gözüne bir kulübe ilişir, oraya varır. bu kulübede yalnız yaşayan kadıncağızdan,içecek soğuk bir şey ister. kadın ter içindeki tanımadığı bu tanrı misafirine ayran ikram eder.
    köylü kıyafetindeki erdoğan, ihtiyar kadının sunduğu ayranı doğru dürüst içemez.
    çünkü her yudumda ağzına birkaç tane saman çöpü gelir.

    erdoğan, ayranı yudumlaya yudumlaya içtikten sonra kadına sorar:
    -nine,ayranın çok lezzetli ama içindeki şu saman çöpleri niye?
    kadıncağız tatlı tatlı gülümser.
    -a evladım! ter içindesin . eğer bu soğuk ayranı saman katmadan verseydim bir yudumda içecek,belki de hasta olcaktın. kıyamadım sana!

    bu söz, erdoğan'in çok hoşuna gider ve ziraat bankası genel müdürünü arayarak fakir kadına kulübesinin civarındaki araziyi alması için 5 yıl geri ödemesiz kredi verdirir, ayrıca tarım ve hayvancılık bakanına da talimat vererek kadına 5 tane hollanda ineği hibe ettirir.
    4 ...
  42. 23.
  43. tarih, hicretten sonra 1435 yılının 14 ü. sabaha karşı günün ilk ışıkları müslümanlar üzerine doğuyordu. o gün henüz sabah ezanı okunmadan telefonlar ardı ardına çalmaya başlamıştı. arayanlar deccalin ortaya çıktığını ve müslüman havarilerin birikimlerini yerle yeksan etmeye hazırlandığını haber veriyorlardı.

    müslüman havariler yıllar boyu tevekkül içinde çalışıp çabalayıp kazandıkları analarının ak sütü gibi helal olan az bir miktar dünyalığı deccalin gazabından nasıl koruyacaklarını bilmiyorlar, bu yüzden de adeta korku ve telaş girdabına kapılmışlardı.

    kutlu hazretleri hiç telaş etmemişti. hemen imam olan oğlunu aradı ve "sıfırla" dedi. evet evet.. bugüne kadar müslümanlar ve küffar alemi için ve dahi müslüman matematikçi kaşif harezmi için sıfır etkisiz bir elemandı. keşfedilmişti fakat ne amaçla keşfedildiği adem oğlu tarafından yıllarca sorgulanan o sihirli sayıya anlamı ancak yüklenebilmişti. yok yok, bu inanan havariler için nice derslerle doluydu.

    o günden sonra herşey sıfırlandı ve insanlar sıfır rakamının ilmine erdiler. deccal ise ininden çıkamaz hale geldi. çok kısa bir sürede havariler yine bolluk ve bereket içinde mutlu yaşamlarına geri döndüler.
    5 ...
  44. 22.
  45. tanrı: tayyipus
    tanrıça: emineus
    para tanrısı: bilalus
    troll tanrıçası: sümeyyeyus

    ..
    1 ...
  46. 21.
  47. terörist devlet israil'in gazze'de yaptığı zulüm sonrası gözlerini kaybeden filistinli bir genç tedavi için gata'ya getirilir.
    gata'da türkiyeli doktorların gayretleri ile genç hayata döndürülür, lakin kaybettiği gözleri için yapacak bir şey yoktur.

    birkaç gün sonra recep tayyip erdoğan hastaneye ziyarete gelir, filistin'den getirilen yaralıları ziyaret eder, gözlerini kaybeden gencin de odasına girer ve doktorlardan bilgi alır.

    tayyip erdoğan'ın sesini duyan genç birden yatağından kalkar ve "ya resulullah, ya resulullah" diyerek tayyip erdoğan'ın boynuna sarılır. kimse bu duruma bir anlam veremez. tayyip erdoğan da gence şifa dileyerek hastaneden ayrılır.

    tabi bu durum gata'nın laik ve kemalist komutanlarının hoşuna gitmemiştir. derhal bir tercüman bularak gencin odasına giderler ve tayyip erdoğan'ın sesini duyunca neden öyle davrandığını sorarlar.

    genç anlatmaya başlar.
    "israil askeri ve uçakları bulundukları yeri bombalarken birden şiddetli bir şimşek çakar ve bir ses duyulur. bu ses tüm içtenliği ile kafirun suresi'ni okumaktadır, gaipten gelen ses kafirun suresini okur ve israil ordusu derhal geri çekilmeye başlar"

    işte bu gencin gazze'de duyduğu ses, gata'da odasında genci ziyaret eden tayyip erdoğan'ın sesidir.
    tayyip erdoğan gazze'li mazlumların yardımına bir hızır gibi yetişmiş ve yüzlerce müslüman'ın hayatını kurtarmıştır.

    tabi bunu duyan gata'nın laik ve kemaliz komutanları bu olaya inanmazlar, ama yine de müttefikleri olan israil'e ve mossad'a durumu aktarırlar ve mossad'da olayı doğrular ve bundan kimseye bahsedilmemesini tembihler.
    bu bilgi bir sır olur ve genelkurmay'ın kozmik odasına saklanır, ergenekon soruşturması kapsamında genelkurmayın kozmik ve atayiz odalarına giren tayyip'in aslanları da bu bilgiye ulaşır ve bunu milletimizle paylaşırlar...
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük