siz; insanı zorla komunist, zorla ateist, zorla alkolik yapansınız..
lütfen artık bağırmayınız. her insanın sizi sevmek zorunda olmadığını, size dalkavukluk yapmaya zorlanmayacağını hazmediniz. güvercin aşamanızda herkesi seven, saran, kollayandınızya hani.. yine öyle olun lütfen.
ilk önce bağırmaktan vazgeçin ama. bulunduğunuz konum nedeniyle eleştiriye en açık mevkide olduğunuzu anlayınız. birkaç puan için bu milletin birbirini yemesine seyirci kalmayınız. elinizde tüm türkiye halkının sevgisini elde edebilecek güç varken ucuz siyasi rollere bürünmeyiniz...
yaptığınız açılımların arkasında durunuz. kürt açılımı yapıyorsanız abdullah gül'ü örnek alınız. alevi açılımı yapıyorsanız; ne yazıkki bu hususta bir referans gösteremeyeceğim. her neyse alevi kesimini dışlamaktan haz duyan kesime de azcık sesinizi yükseltiniz. sizi bu konuma getirenin amerikadaki'nin düşünceleri değil sizi siz yapan değerlerin olduğunu unutmayınız.
sana ne kadar tesekkur etsek azdir. cahilliginle aptalliginla bencilliginle bize bu guzel gunleri gosterdin. heryerde eskiden birbirine dusman olan insanlar var artik tek dertleri sensin. 2023 diye diye cok kafa siktin be haci simdi gelecek ayi dahi gorecegin mechul hem senin hem de partinin. 11 yil uyuttun milleti bunun icin tebrik ederim ama artik bitti. hizlica hayatinin sonuna dek tikilip kalacagin delige dogru yuvarlanmaktasin. yolun acik olsun dunya lideri (!).
sayın dediğime bakma makamının elzemindendir. sayılacak bir insan değilsin.
her neyse çok sağol yardımların için. elin gavurunun yıllardır sen ve senin gibilerle ayrıştırmaya çalıştığı gençliği birleştirdin. çok iyi bir iş çıkardın. bu millet maskeni düşürdü artık ne polisin ne de kiralık köpeklerin bu halkı durdurabilir bu saatten itibaren.
bence tezelden işi gücü bırak bu halk seni alaşşağı etmeden git evinde otur.
Allah size peygamber sabrı vermiş. Seçildiğiniz günden beri insanca yaşamaya, muamele görmeye başlayan fakat buna rağmen utanmadan sizi diktatörlükle, zorbalıkla itham edenlere karşı gösterdiğiniz sabır, iyi niyet takdire şayandır.
sayın başbakan it le köpekle uğraşma. malum sarhoşun mektubu okunmaz. sen işine gücüne bak. bir iki çapulcu birleşip sana saldırırlar böyle uzaktan havlayan itle gibi. devam et.
ülkemizde adaleti, demokrasiyi, insan hak ve hürriyetlerini yeniden tesis edebilmek için verdiğiniz onca mücadele her defasında bazı karanlık odaklar ve onların siyasi uzantılarınca batalanmaya çalışılmışsa da başarılı olunamamıştır. ve halkınız bu gerçekleri görüp size ve partinize daha da bağlanmakta, sizden daha çok hizmet beklemektedir.
geçtiğimiz zamanda tanık olduğumuz gibi her kim size karşı terbiyesizlik, köpeklik, adilik, kansızlık yapmışsa adalet onların cezasını verir ancak türk halkı da o aşağılıkları arasına almayacak, onları her zaman vicdanında cezalandıracaktır. yaşananların sizi ve halkı yıpratma çabasında olduğunu biliyoruz ve görüyoruz ki başarısızlıkla sonuçlandı şiddet, vahşet.
cahiliye devri yamyamları gibi her şeyi reddeden, yalanlayan, iftiralar atan, saldırganlık gösteren bünyeler bu yanlışlarından tez vakitte sizin çabalarınız ve bu halkın da desteği ile dönecekledir. bundan eminiz.
mektup geç gider diye yıldırım telgraf yolunu seçiyorum.
bu ülkenin başına gelebilecek en büyük felaketsin stop,
kıyametin küçük alametlerinin tamamının başısın stop,
tez elden diğer tarafa geç, menderes seni özlemiş stop.
Açıkçası pek beklemiyordum böyle olmasını, bu halktan bi cacık olmaz oyları da artarak devam eder hatta diyordum. ama gerçekten, düşüştesin tayyip, dibe yaklaşıyorsun, çıkışı olmayan bir dip.
Abi, önce o elini indir bir kere...
sonra sakin ol azcık, çok bagırıyorsun... çok ta bagırsan, efendi gibi yavaş ta anlatsan bizim tv nin sesi kadar duyacagız...
bi de onlaaaaar, bunlaaaaaaar diye milleti bölme ..o zaman bölücülere niye bok atıyorsun?
-şu an için belki biraz alakasız yerden ama- jack london'ın the iron heel adlı kitabından bir bölüm benden senin için gelsin :
"cehennem ateşine inanmıyorum, ama böyle anlarda inanmadığım için pişmanlık duyuyorum. hayır, böyle anlarda neredeyse inanacağım geliyor. mutlaka bir cehennem olmalı, çünkü sizin işlediğiniz cinayetleri cezalandırmak için daha uygun bir yer düşünemiyorum. siz var olduğunuz sürece, evrende bir cehenneme mutlaka ihtiyaç vardır."
türkiye cumhuriyeti şeriat mahkemesi'ni kuran başbakan! cezalandırılmanı istemek için sadece "cinayetlere" ihtiyacımız yok, sen her yerden batıyorsun.
cehenneme inanmayı sırf sizin için istiyorum rte ve yandaşları. hesap vereceğiniz günü görmeyi çok istiyorum.
sayın erdoğan;
bu yeni süreçte kabinede yapılan değişiklik gündemi sadece yeni bir operasyona kadar oyalar. bu ülkenin din ekseni etrafında yiyici- baskıcı iki iktidarı arasında kalan halk ; sizin şu an yaşadığınız panik ve çaresizliği sayenizde yıllardır yaşıyor. bu sefer mağdur olan : alkolik dedikleriniz, kızlı erkekli dedikleriniz, camide bira içtiler dedikleriniz, topraklarına suriyeli insan azmanlarını soktuklarınız, alevi olduğu için aşağıladıklarınız, rum kimliğine afedersiniz diye küfür ettikleriniz, gösteride gözünü çıkarttıklarınız, yalan söylemedi diye sürdürdüğünüz müezzin, oğlunuzla, kızınızla, eşinizle, yakınlarınızla aynı paralelde zenginleşemeyen halk, liselere dönen üniversitelerde eğitim almak zorunda kalan öğrenci, yıllarca üniversitede okuyup asgari ücretle iş arayan mezun, atanamayan öğretmen, anasına hakaret edilen çiftçi...
yıllar önce yazmışız sayın başbakan...
bu halk gücünü yokluktan, açlıktan, özverisinden alır. aç ta kalır, eziyet te çeker, şehit te olur.. bu ülkenin asıl gücü ne ekonomisi, ne stratejik önemi, ne amerikası, ne din'i, ne ırk'ı , ne dil'i, ne akp si ne de cemaatidir. bu ülke gücünü halkından alır.
çingenesiyle, lazıyla, kürdüyle, alevisiyle, ateistiyle,eşcinseliyle, kedisiyle köpeğiyle, ağacıyla...
izin versenizde sizi güzel bir tokatlasam.. kendinizi bir yarı tanrı gibi hissetmenize sebep olan dalkavuklarınıza inat. yeniçeriler ayaklandı kelle isterler. ne ironi ama di mi? yeniçeriler üzerinden yine din- siyaset yorumları yapıp milyonlarca yurttaşınızı kırıyordunuz. gönül kırıyordunuz..
şimdi dua dileniyorsunuz..
bu ülke için güzel şeylerde yaptınız elbette. bu millet için yaptığınız her harcama helal olsun. bu millet için yaptığınız her iyi hizmet için allah razı olsun.
artık sona geldik. giderken bu ülkeye son bir güzellik yapıp devlete çöreklenmiş şer odaklarını tasfiye ediniz. oğlunuzu şeffaf bir şekilde sorgulatıp aile şerefinize şüphe düşürmelerine izin vermeyiniz. getirdiğiniz suriyelileri cennet vatanımdan def ediniz.(lütfen)
ve en önemlisi eşiniz hanımefendiyi gittiğiniz hiçbir yere götürmeyiniz. kameralarda sadece siz görünün lütfen.
umarım herşey bu ülkenin hayrına olur.
kendinizi aklayana kadar size sayın demeyeceğimden, başbakan;
size tam 3 yıl önce yalvarmışım ve demişimki:
"sizi bu konuma getirenin amerikadaki'nin düşünceleri değil sizi siz yapan değerlerin olduğunu unutmayınız."
şimdide diyorumki:
bu şekilde yine halkı ayırmaya devam ederseniz egale edilmesi için işbirliği yaptığınız saddam'dan beter olacaksınız.
ben bu halkı sizden iyi tanırım erdoğan. bu halk gaza gelir adam öldürür ama zamanı geldiğinde yarım ekmeği paylaşmasını da bilir. o yarım ekmekten bari gözünüzü çekiniz.
Son iki gündür, ama aslında bu son iki haftadır, sizi düşündüm nedense, aklım hep üniversite hocalığı yaptığım yıllardaki (1973-1983) eski anılarıma geri dönüp durdu. ilk birkaç gün içinde de bunun nedenini kavradım: Siz o yıllarda üniversite öğrencisiydiniz; benim de, kafaları sizinkine benzer biçimde çalışan birkaç öğrencim olmuştu. Yani, o islamî kafanın çalışma biçimini düşündüm, aslında kendimi de sizinle birlikte bir üniversite anfisine geri dönmüş buldum Birçok nokta da, aradan geçmiş 30 yılın ardından, yerliyerine oturdu. Bu noktaları size anlatmağa çalışmak için yazıyorum:-
O yıllarda, size benzer, islamcı denilen öğrenciler de geliyordu üniversiteye. Biz, hocalar olarak, öteki; devrimci ve ülkücü olarak gelen öğrencilerin arasında, bunları kayırmağa eğilimliydik, çünkü o ötekiler arasında bir tür kıskaç içine düşüyorlardı.
Mağdur ve mazlum oluyorlardı, sizin deyimlerinizle. Aslında, ideolojik olarak, en az ötekiler kadar sıkı bir kafa yapıları vardı üstelik, eyleme de yatkındılar; ama, bazen kendilerine Akıncı ya da Mücahit deseler de, ötekiler kadar şiddet yanlısı değillerdi. Gerçi ötekilerin Tek Yol Devrim, Tek Vatan, Tek Millet gibi grafittilerine karşılık Tek Yol islâm yazıyorlardı duvarlara; ama, ötekiler yazarken yakalamasınlar diye dikkat de ediyorlardı ne de olsa ötekilerin çoğunlukla bıçakları, hatta tabancaları vardı; onlarınsa (galiba?) yoktu. Ötekiler silahları aslında biribirlerine ve polise karşı kullanıyorlardı; onları ise, arada öylesine bir pataklıyorlardı ama, olsun, ne olur ne olmaz
Siz de böylesi cenderelerden geçtiniz, tahmin ediyorum: Hem de, Tek Yol sayarak içinde yetiştiğiniz islâm ve kafanızdaki ezber Kuran karşısında, kâfirlik olmasa bile zındıklık saydığınız bu ideolojilerin arasında; üstelik, en büyük kâfirler saydığınız iki ayyaşın izleyicileri olma iddiasındaki silah sahiplerinin tehtidi altında, yapabileceğiniz pek birşey yoktu. O silah sahiplerinin en sonuncuları, bereket versin (?!) o iki ideoloji sahiplerini doğradılar, astılarsiz de imam-Hatip sonrası (bir lyceénin de kağıdını alarak) zar-zor girdiğiniz iktisadi ve Ticari ilimler Akademisinden devşirme, bir-işe-yaramaz diplomayla, kendinizi Kasımpaşa kaldırımlarında buldunuz. Gerçi, herhalde, genç bir yaşta girdiğiniz gençlik örgütleri ve bağınız olan düşünsel, yani islamî örgütler size göz-kulak oluyordu; ama, lumpen proleterdiniz artık: Kısa bir süre ayaktopunu denediniz ama buna da yeteneğiniz olmadığını anladınız. Hayatınız boyunca, politikacılık (resmi biyografinize göre limonata ve simit satmak?!) dışında, görünür bir iş tutmadınız; bilgi sahibi olmak anlamında bir meslek erbabı olmadınız.
O yıllarda, sizin dilinizden konuşur gibi görünen badem bıyıklı, rengarenk kravatlı bir makina profesörü, din-iman diye bağırıp çağırmağa başlamıştı; siz de onun yanına gidip divan durup el bağlayarak rahle-i tedrisine çömeldiniz. (Mekanik falan değil, politika tedrisatı görmek için, tabiî ) Bu kadayıf pişirici iyiydi-hoştu da, herşeyi yüzüne-gözüne bulaştırıyordu; ama sizi de Belediye Başkanı yaptırdı. Gene de, işte, partinizin oyları yüzde 20nin üstüne çıkmıyordu bir türlü; boyuna da kapatılıp duruyordu. Siz de başka yolların denenmesi gerektiğine karar verip, hocanızı da yüzüstü bırakarak, kendi yolunuzu yürümeğe başladınız. Yaptıklarınıza, kendi ilkeleri açısından, muarızlarınızdan hiçbirinin (tutarlı olarak) karşı çıkamayacağı yollar tuttunuz: insan Hakları ve Kişi Özgürlüğüne dayanmak; demokrat olmakAvrupa Birliğine girmek; çağdaş hukuk (muasır medeniyetmaazallah?!) normlarını yasalara sokmak
Bu yollar işe yarıyorduhem, demokratikleşiyormuşsunuz gibi bir görünüm veriyordu yaptıklarınıza, hem de popularitenizi, dolayısıyla aldığınız oyları artırıyordu. Böylece, o üniversite yıllarında sizi ezip duran solcu ve sağcıları (ve 12 Eylülden artakalan herkesi) sandıkta altettikten sonra, asıl muarızınız olan silah sahiplerine yöneldiniztabiî tamamen hukuklu ve demokratik görünen yollar kullanarak Gerçi arada bir islamî takıntılarınız ortaya çıkıp sırıtıveriyordu (zina, idam gibi); ama bunları hemen düzeltiyordunuz, ya da es geçiyordunuz. Böylece on yıl içinde güçlü başbakan oldunuz. Artık önünüzde duracak hiçbir güç kalmamıştı ortadane sandıklı, ne tokmaklı, ne de silahlı O zaman fayrap ettiniz: Haydi bakalım; yok Osmanlıydı, yok altı minareli selatin taklidi camiydi, yok men-i mezkûrattı, yok sünnilik-alevilik idi, yok dindar-kindar gençlikti Yürüdünüz bu yollarda; ne de olsa istatistik sizden yanaydı.
Derken, birden birşey oldu: Küffara karşı cihad anıtı olacak (iki ayyaştan ikincisinin yıktırdığı) bir garabeti ihya edip, kenarına; ilk ayyaşın ve ayyaşların hepsinin kurduğu cumhuriyetin de, anıtının karşısına, bir cami konduracağınız; solcuların da 1 Mayıs meydanı olan yeri, kafanıza göre düzenleyeceğiniz sırada, birkaç çapulcu (yoksa kemirgen mi?) ortaya çıkıp, atacağınız ilk adımla ezmeğe çalıştığınız ağaçlara sarılıp, Yeter artık dedi size. Siz hemen Urun Kellesin! diye ünlediniz; ama, heyhat, birdenbire, nereden çıktıklarını anlamadığınız yüzbinlerce ilave çapulcu çıkıverdi aynı alana, alanlara, bütün ülkeye
Anlamadınız: Kendinizi, o eski çapulcu kafir-zındıkların kapıştığı geçmişteki akademi anfisine geri dönmüş buldunuztemizlediğinizden emin olduğunuz silah sahipleri de sanki kapıyı yeniden zorluyorlardı, bile Hiç anlam veremediniz olup-bitene: Feshüpanallah bunlar elhamdülillah yokolmamışlar mıydı inşaallah?
Olmamışlardı. O Baş Ayyaşın emanetiyle yetişmişlerdi bunlar ve şimdi emanetlerine sahip çıkıyorlardı bunlar; sizin de bol bol kullandığınız hak ve özgürlük söylemiyle, hiç anlayamadığınız tümceler kuruyorlardı, bunlar, hem de Bunlarla nasıl başedebileceğinizi bilemiyordunuz artıkbir de, üstüne üstlük, bir şaklaban çıkmıştı ortaya, kocaman anfinin en ortasında, Baş Ayyaşın resminin önünde dikelip, size karşı duran. Ardından binlercesi Ne yapmalıydınız bu anfiden çıkıp kurtulmak için bu otuz yıllık kâbus bir bitse Ama çıkamıyordunuz; çünkü anlamamıştınız. Üstelik anfiden çıkmak da istemiyordunuz ki
Artık tek bir yol kalmıştı: sandığa ve istatistiğe geri dönmek: o yol güvenliydi, kimsenin itiraz edemeyeceği bir yoldu, şimdiye dek de sizi hiç gücendirmemişti. Bunu anladınız; en azından, tek çıkış olduğunu. Ama gerisini hiç anlamadınız. Şimdilerde de, o sandık için bağırıp duruyorsunuz. Eh
Umarım burada yazdıklarım, size de, benim gibi, otuz yıl öncesinin anılarını geri getirir de bugün yaşadıklarınıza anlam vermenizi ve kâbustan kurtulmanızı sağlar. Ama, doğrusu, son günlerdeki tutumunuzdan, başlangıçta iman ettiğiniz yolunuzdan başka bir yol tutacağınız konusunda, pek bir umut görmüyorum.
Gene de, son birşeyler söyleyeyim: Sandık ve istatistik makbul bilgi edinme yollarıdır; ama, görüyorsunuz, buna rağmen, oradan çıkan sonuçlara aldırmayan birtakım çapulcular ortaya çıkarak, o Baş Ayyaşa uyup, özgürlükten (istiklâlden ve tabiî gaflet, dâlalet ve hıyanetten ) falan dem vurabiliyorlarboşverin hepsine; nasıl olsa bunları sandıkla birlikte gömersiniz Onlar da birer kul olduklarını anlarlar; sizin kendinizin bir hizmetkâr olduğunuzu anladığınız (söylediğiniz) gibi
Ama şunu, hiçbir sandıkla ya da sandıkta, gömemezsiniz:- Her bir insan, özgür bir kişidir; her bir yurttaş da, eşit hak sahibi, geçerli söz sahibi, bir bireydir. Bunu bunları da, hiçbir istatistik değiştiremez.
Not: Bu mektup verilen tarihlerde yazılmış; ancak gönderilmesi için, belki umut vardır kuşkusuyla; sizin, şiddete karşı şiddet sözünü sarfetmenize dek bekletilmiştir. Sizin, Başbakanlıkta ve Facebookta bulunan e-adreslerinize, sonra da yayımlanmak üzere, Cumhuriyet gazetesine, gönderilmiştir. Size, artık, saygılar bile, sunmuyorum
Sunu bilmenizi isterdim efendimiz sizi choq seviyorum, oyle bir lidersinizki sokakta durup tami tamina 10dk genclerle sigara icin ugrasicak kadar buyuk bir lidersiniz. Baska ne isteyebiliriz qi sizden, y3ce tengri sizi basimizdan eksik etmsin.,
kendisi için her şeyde olduğu gibi mektubun da kapalısı makbuldür.
yalnız kapatıcaz diye zarfı yalamayın, zira erotizm çağrıştırır. kaş yapayım derken göz çıkarır somsuğu yersiniz.
o ampule mührü basmayacağım!
Kavala'ya HAYIR ve Siha'lara EVET demek, yüz tane aptalca iş ve müptezelinize de evet demek manasına gelmeseydi, oyumuz sizindi.
Hayır beyim, bu kez kazanamayacaksınız.
Çünkü siz, akıl sahiplerini kaybettiniz.
Mektubu okuması beklenen kişi ve kişiler farklı bir boyutta yaşıyorlar yalnız. Öyle tepeden izliyorlar ki, olan biteni her şeyi, gözleri ve vicdanları kör olmuş durumda. Onların gözünde karınca kadar değerimiz yok bunu artık anlayınnn..