bu ülkede bir insanın başına gelebilecek en zor, en ironik, en komik, en ikiyüzlü şeylerin başına gelebilmesi demektir.
muhtar bile olamaz derken çankaya'nın kapısına dayanması, demokrasi denen yönetim biçiminin cumhurbaşkanlığı seçiminde de uygulanacak kuralları yıllar içinde olgunlaşıp bugüne kadar gelmişken sanki bu kuralları kendi icat etmiş gibi saldırıya uğraması, bundan önceki cumhurbaşkanlarının hangi şartlarda ve arkasında yüzde kaç destekle çankaya'ya çıktığını bilmeyen veya bilmek istemeyen kişilerce sebepleri kendilerinden menkul kişiye özel kurallar ihdas edilerek önünün kesilmeye çalışılması, ağzıyla kuş tutsa da kimseye yaranamaması demektir.
ama aynı zamanda da allah'ın "yürü ya kulum" dediği bir evlada sahip olması, "muhtar bile olamaz" derken anlaşılmaz yöntemlerle başbakan olabilmesi de demektir.
zor bir durumdur... başbakandır fakat sadece sözlük de kendi hakkında yazılanları okuması cevap vermesi bile yıllarını alır... haliyle anlattıkları karşısındkinin anlayabilme kabiliyeti ile orantılı olacağı için defalarca anlatması gerekmektedir.
zor iştir. her devlet adamının harcı değildir. özellikle bu kadar ahlaksız, bu kadar siyaseti kendi çıkarları için kullanan kişiler arasında liderlik yapmak.zor iştir vesselam...
amerika birleşik devletleri'ne haber gönderip "beni delikten içeri süpürmeyin, kullanın" demektir.
ayrıca, bush'un karşısında ayak ayak üstüne atıp "ulan bakın ne kadar başarılı dış politikam var eheheh" diye sırıtırken, askerinin başına geçirilen çuval sonrasından nota bile verememektir, güney kıbrıs'ın anlaşmalara aykırı şekilde ab'ye üye olmasını seyretmektir, kıbrıs'ın izole halde olmasını sindirmek üstüne bir de bütün kozları geri çekmektir.
istediğini cumhurbaşkanı yapıp istediğini vatandaşlıktan çıkarabilme hakkına sahip olmak, seçim mitinglerinde halkı azarlayabilmek... bu liste böyle uzar. kısaca kendini türkiyenin tek sahibi sanmak demektir.