- Realizm Akımı -
• 19.Yüzyılda Romantizm'e tepki olarak doğdu.
• Auguste Comte tarafından sistemleştirildi.
• Ortaya çıkışında Pozitivizm etkili olmuştur.
• Pozitivizm, genel olarak bilimi temel alan, metafizik düşünceyi reddeden dünya görüşüdür.
• Felsefesi determinizmdir.
Realizm veya gerçekçilik, bir estetik ve edebi kavram olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında, Fransa'da ortaya çıkmıştır. realizm, hem klasisizme hem de romantizme tepki olarak doğmuştur.
Benim kafamı her zaman içeriğindeki bir hususla karıştıran görüş.
ilk başta Bu anlayışa göre, insan zihninden bağımsız olarak gerçeklik vardır. Eşyanın varlığı ya da niteliği veya neredeliği, neliği bizim bilincimizden bağımsızdır der.
Lakin daha sonra "realist olmak gerekirse, realistim ben" gibi başlayan cümleler "bir hususta gerçek olanı söyleme"ye yönelik kurulur. işte tam burada başka bir görüş aslında bu söylediğimi temsil eder: natüralizm.
Demem o ki realizm sadece gerçekliğin bilinçten bağımsız olduğunu kabul etmek ve yöntemi bu doğrultuda uygulamaya dayanır.
Bir durum karşısında duyguları veya değerleri hesaba katmaksınız yalnız nesnenin üzerine konuşmak ise natüralizmin bağlamındadır.
Örnek vermek gerekirse;
"Bu röpteşambır benim bilincimden bağımsız bir şekilde vardır" cümlesi realist.
"Yağmuru tanrı yağdırmıyor, kardeşim." Cümlesi natüralisttir.
Ama genelde şöyle kullanırız "Gerçekçi ol, yağmuru tanrı yağdırmıyor" işte bu gerçekçi bakış açısından kaynaklansa da ona ait değildir.
işte bu anlam ayrımı ihmali edebiyatta realizm dediğimiz akımda fazlaca görünür. Felsefe bilmeyen edebiyatçıların büyük sorunu.
surekli hayal dunyasinda yasayan ve hayal dunyasi oldukca genis olan bir kisinin asla idrak edemeyecegi akim. mantik cizgisinin disinda yasarken, bir bakmissin ki artik iyice elden ayaktan dusmussun... hayat uzerine kurulan hayaller kadar guzel, uzerine dusulen gercekler kadar acidir...
idealizmden daha dolu olan felsefi akım. hayatta; hep ertelenmiş, olasılığı düşük, henüz gerçekleşmemiş olan hayallere değil de, kişinin kendisi için olabilecek olan en mümkün, en yakın iyiye sarılması daha mantıklıdır. mes'ele kuru kuruya düşünmek değil, var olan gerçekliğin sınırlarını zorlamaktır...
politikada; ulusal güç kavramını coğrafi konum, askeri yapı, nüfus, ekonomik kalkınmışlık düzeyi gibi sayılabilir unsurlar ve toplumsal birliktelik, toplumun moral değerinin yüksekliği, liderlik düzeyi gibi sayılamayan unsurlar üzerinden tanımlayan yaklaşım.
artık esprisini kaybetmiş akım. ama 11. sınıf lise talebeleri için rus edebiyatı okusunlar realizmi görürler. türk edebiyatındaki sosyalist gerçekçi akım bile romantizmden kurtulamamıştır.
Çoğunlukla, hatta ezici çoğunlukla determinizmle karıştırılan akımdır. Bunun nedeni de duyguların ve hayallerin daha ön planda olduğu mantığın arkaya atıldığı romantizme tepki olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Ancak sanıldığı gibi bu akımda, değişmez bilimsel kanunların insan hayatına bir makineye yön verir gibi yön verdiği, özgür iradenin bir yanılsamadan ibaret olduğu ve evrenin işleyişinin sarsılmaz kurallarla levh-i mahfuz' da yazılı olduğu falan yer almıyor.
sırf romantizme tepki olarak ortaya çıktığı için; realizmde mantık hüküm sürüyor, realizm mantığın zaferidir, tasvir ön plandadır olay önemli değildir, yazar kişisel görüşlerine yer vermez derseniz evet romantizmin tam karşısında durursunuz ancak realizmin de yanında durmuş olmazsınız. durduğunuz yer determinizmin tam üstü olur.
Çünkü mantık, realizmde hüküm sürmez, elinde kırbacıyla önüne düşmenizi beklemez, yol gösterici olarak dikte edilmez; olağanlık tekniğe nüfuz ettiğinden, karakterlerin sınırları çizilmiş olur ve bunun sonucunda da yaşananlarda mantık dışılığa rastlanmaz. keder ya da sevinç taahhüt edilmez. bu baştan belirlenmemiştir. romantizmden kendisini ayıran yer de asıl olarak burasıdır. romantizmde yazar taşaklarını yaya yaya feleğe küfürler savurabilirken burada yazar ancak kendi koyduğu sınırlar dahilinde inceden inceye nüktelerle kadere lanet eder. tasvir fransız realistlerinde ön plandadır ancak realist olmanın şartı değildir. Yazar kişisel görüşlerine afedersin öküz gibi yer verir ama bunu eserin ortasında bodoslama dalıp kendi ağzından yapmaz, karakterleri vasıtasıyla bize ulaştırır.
realizm budur amk, zaten bu adamların bahtsızlığı da anlaşılamamakmış. gerçi, anlaşılsalar büyük olmazlardı sanıyorum.
insan zihninden bağımsız, somut bir gerçekliğin olduğunu savunan görüştür. realizme göre nesneler biz düşünmesek de vardırlar.bu yönüyle idealizmin zıttıdır. (gerçeklik)
en çok dinde var olan olgudur. insanı en iyi bilen yaratan onun özüne, yaşantısına en uygun biçimde onu ve toplumu kemale erdirecek kuralları koymuştur. insanı olduğu gibi kabul eden başka hiçbir ideloji, fikir, proje yoktur çünkü hiçbiri insana bir yaratan kadar yaklaşamaz.
evet insan unutkandır
evet bencildir
kimse yokken, görmüyoken hayvanlaşabilir
evet savurgandır
bazen herkes için yaşamaz
evet bilgisayar oyunu için çıldırabilir
ya da bir partiyi takım tutar gibi destekleyebilir
insan bir robot gibi bir kurama bağlı yaşamaz
bazı şeylerin insana hatırlatılması gerekir
evet günah sevap insana en realist yorumdur.
cennet ya da cehennem insana en realist sonuçtur.
Realizm ya da gerçekçilik, bir estetik ve edebi kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ortaya çıkmıştır. Nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise gerçekçilik yani realizm, hem klasisizme hem de romantizme bir başkaldırıdır. Amaç, sanatı klasik ve romantik akımların yapaylığından kurtarmak, yenilikçi eserler üretmek ve konularını öncelikle yüksek sınıflar ve temalarla ilgili değil, toplumsal sınıflar ve temalar arasından seçmekti
"roman, uzun bir yol üzerinde gezdirilen aynadır." felsefini benimsemiş sanatçıların mensubu olduğu edebi akımdır.
romantizme tepki olarak doğmuş ve Flaubert'in madame bovary eseri ile romantizmin sonunu getirmiştir.
Stendhal, Balzac, Dostoyevski, Ernest Hemingway, Mark Twain önemli temsilcilerindendir.
fransız edebiyatında romantizm'e tepki olarak doğmuş akım. en büyük temsilcisi balzac'tır. olaylar ve kahramanlar romantizm'deki gibi şaşalı değil, daha gündelik ve sıradandır. romantizm'deki gibi "vay be olaya bak" denilebilecek tesadüfler pek yoktur. akıl ve gerçek daha ön plandadır.
insan doğasının aslında kötü olduğunu temel edinen uluslararası ilişkiler teorisi. Bu anlamda uluslararası sitemin bir anarşi içinde olduğunu, hayatta kalabilmenin ve ulusal çıkarlara ulaşabilmenin en önemli şartının askeri güç olduğunu söyler. Uluslararası sistemde iki savaş arası dönemde idealizm'in savaşı engelleyememesi üzerine güç kazanmıştır.