Hayatınızdaki zırvalar, sıkıntılar ve problemlerin çoğu bu sistem tarafından özel olarak ayarlanan bir yöntemle bilinçli bir şekilde oluşturulur ve sizlerin bu sıkıntılara ''Duygusal enerji'' harcamanız için özel olarak dizayn edilir.
Hiç dikkat ettiniz mi ? Bu realitede mesela her şey karşıtlık üzerinedir. Güzel ve Çirkin, büyük ve küçük, iyi ve kötü, aydınlık ve karanlık, Sevgi ve nefret, fakir ve zengin, hızlı ve yavaş gibi sayısız örnek verilebilir. Hayattaki Bu karşıtlık ve ikililik dizaynı bir tesadüf değildir. Bu dizaynı bir pilin artı ve eksi yönü gibi düşünebilirsiniz.
Bu realitenin devamlı problem sorun ve sıkıntı üretmesinin bir nedeni de veya izlediğiniz savaş, sefalet tiyatrolarının nedeni de, veya günlük hayatınızdaki ufak tefek sıkıntıların nedeni de sistemin sizleri bilinçli bir şekilde ''zırvalarla'' özel olarak yormaya çalışmasından dolayıdır.
Bu realitenin karşıtlık yani (+ ve -) yönleri olan bir pil gibi dizayn edildiğini unutmayın. Bu karşıtlıkların nedeni, iki karşıtın devamlı birbirleriyle olan etkileşiminden ortaya çıkan enerjiyle, bu realiteyi sürdürmesi yöntemidir.
Güzelin çirkine, Çirkinin güzele, zenginin fakire, fakirin zengine, mutlunun mutsuza, mutsuzun mutluya olan tepkisi, etkileşimi veya bu karşıtlıkların hissettirdikleri bir enerji sağlar.
Aynı zamanda sistemin ajanları olan tiplerin devamlı sıkıntı keder savaş maddiyat gibi sorunlarla sizleri devamlı hüzün içinde, korku içinde tutmaya çalışmasının nedeni budur. Kısaca sizleri devamlı korku '' frekansında tutmak'' istemelerinin bir nedeni vardır.
insan korktuğu, kederlendiği ve sıkıntıya düştüğü zaman gözle görülemeyen bir enerji salgılıyor. (Gözle göremesenizde tv sinyalleri vardır mesela onun gibi) Kimi ortamlarda bu enerjiye ''lush'' denir.
Peki sistemin ajanları bu enerjiyi devamlı çiftci gibi hasat etmek için ne yapıyor ? Sizleri devamlı çektikleri ucuz tiyatrolarla(sahte savaşlar, sahte politik krizler, hayatınızdaki problemler, maddi yoksunluklar vb) ile korkutuyorlar. Korkup kederlendiğiniz zaman farkında olmadan bir enerji salınımı yapıyorsunuz. Bu soytarılarda siz bu enerjiyi devamlı salın diye sizleri devamlı ''BÖÖÖÖ'' yaparcasına korkutuyorlar.
Bunu da yarınından endişe ettirerek, maddi kaygılarla, haberlerdeki korku hikayeleriyle veya kendi kişisel sıkıntılarının içinde kaybolmanı sağlayarak yapıyorlar. Anlamanız gereken en önemli şey: Bu realitede yani bu hayattaki stresin bile yapay olarak ''Bilinçli bir şekilde ''oluşturulduğudur.
O yüzden bu sistem: Üzerine tartışmanız, akıl yorup sıkılmanız, kafa yormanız için binbir çeşit zırva üretir. Bu zırvalar okul arkadaşınızın sizinle dalga geçmesi de olabilir veya bir ekonomik krizde olabilir. Hatta eğlencede bile aynı yöntem izlenir, bilinçli bir şekilde futbol taraftarları birbirlerine düşürülür ve onların birbirleriyle tartışırken ortaya çıkan duygusal enerji sistem tarafından emilir.
Kısaca siz üzerine kafa yorun diye bu realite binbir çeşit saçma sapan zırvayı bilinçli bir şekilde üretir. Sistemin oyununu anlamadığınız sürece bu sistem sizleri keklemeye devam eder. Farkındalık büyük bir etkidir çünkü bir hokkabazın numarası sırasında ipleri görürseniz eğer, o hokkabaz sizi uçuyorum diyerek kandıramaz.( Bu hokkabaza veya şarlatana eskiler şeytan dese de, günümüzde yapay zeka olma olasılığı çok yüksektir)
Uyanmanın ve farkında olmanın bir ayrıcalık olduğunu unutmayın. Uyandıkça farkına varacak ve farkına vardıkça güçleneceksiniz.
Bu realiteyle ilgili durum sadece belli bir iq seviyesinin altındakilerin anlayamaması değil , birazda uyanmak ve uyanmamakla alakalıdır. Kimileri aramızda gerçek ''npc'' lerin dolaştığını söyleyip o yüzden anlayamadıklarını söylese de, bir çok kişinin yapay bir şekilde zorlu ve uğraşlı hale getirilen ''sözde yaşam mücadelesinden'' kafasını kaldıramamasının da bunda büyük etkisi vardır.
Kimi tiplerde ama siz özellikle anlamayın ve keklenmeye devam edin diye ajanlık yapar. Bunların bir çoğuda organik portal veya bildiğin npc diye geçer. Peki nedir npc ? Örneğin gta adlı bilgisayar oyununu düşünün. Siz karakterinizi yönlendiriyorken ortamda bir çok npc yani bilgisayar tarafından oluşturulmuş yapay karakterler görürsünüz. Onların amacı sizleri oyunun gerçekciliğine inandırmaktır. Yani bu bilgi ne işe yarayacak diye soran tiplerin çoğu için zaten bunlar anlamsızdır çünkü bu realitede herkes aynı olmadığı gibi, bazılarının tüm hayat amacı da bu realiteyi ''orijinal kişilikler'' için daha inanılır kılmaktır. O yüzden devamlı net bir şekilde gösterilmesine rağmen uyanmayanlara, kimileri Arka plan insanları yada npc deyip geçiştirir ve böyle tiplerle iletişim kurmaya tenezzül etmez bile. Çünkü sistem nasıl istiyorsa öyle hareket edecektir ve hiçbir zaman anlamayacaktır der ve geçer. Kısaca zaman harcamaz.
Bu derece npc tipler var olsa da ( sistemin ayakçılarının çoğu bu sınıftadır. ) sayıları sanıldığı kadar çok değildir. Bir çok kişi aslında uykudadır. Eğer sadece bir npc olsalardı, şarlatan ve soytarılar onları uykuda tutmak için bu kadar takla atmazdı.
Günün sonunda burada yazılanlar ''ehehehe realiteymiş lol '' deyip gülecek olan ''Ebleh'' için veya sistemin ayakçısı olan bir şaklaban için değil, okuduğu zaman anlayabilecek bir kaç ''Gerçek kişilik'' için yazılmıştır. O yüzden kimin anlayabildiği ve anlamadığı önemsizdir.
Sistem ajanlarına bir diğer örnekte sizleri keklemek için bir çok rolü adeta bir aktör gibi oynuyor oluşlarıdır. Sen kendini akıllı sanarak ben solcuyum, sağcı, dinci, globalci, merkezci, şuncuyum buncuyum diyorsun, arka planda sana ''cambaza bak'' çekip usul usul kekliyorlar seni. Hepsi mason.
Unutulmaması gereken en önemli nokta: Hepsinin aynı kültün şaklabanları (mason artığı) oluşu ve ''Tartışmanın iki tarafını da yönlendirdikleridir.''
Dinciyi de, bilimciyi de, sağı da ve solu da yada gündemde adı duyulmuş her türlü oluşumu ajanlarıyla(kült üyeleri) ile kontrol ediyor oluşlarıdır. Birbirlerinden farklı gibi görünen bu yapılar, sahne arkasından aynı şaklabanlar tarafından kontrol edilmektedir. Kontrol edemediklerine medyada veya gündemde yer vermiyorlar zaten yani adlarını duyacak kadar reklamını yapmıyorlar.
Kısaca kendi kültlerindeki elemanları, dünyadaki ülkelere başkan, bakan, medya patronu yapıp veya karar verme mekanizmalarına yerleştirip, o halkları sahne arkasından kontrol ve manipule ederken, aynı zamanda devamlı sizlere psikolojik operasyon çekiyorlar. Bu konuda yakın geçmişte tek bir istisna vardır, o da mason localarını yasaklayan ve bu şaklabanları buradan süren Atatürk'tür. istisnalar bu sistemde her zaman mevcut olsa da genel görüntü bundan ibarettir.
Bu sadece türkiye için örnek olsa da bu kekleme yöntemini dünyanın her yerinde uyguluyorlar. Sosyal medyada birbirleriyle siyaset, bilim, felsefe, din tartışan popüler zırzop youtube'culara kadar bu işin içindeler.
Bu kısım realite ajanlarının yüzeysel kısmıdır. Daha ortadaki tiyatroya bile uyanmamış olanlar için faydalıdır sadece. Normalde çok basit ve ortada olsa da hiçbir şeyin farkında olmayan insan sayısı çok fazla.
Realite ajanlarının derin kısmı da Genel tiyatroya uyanmış ve ortada bir şaklabanlık döndüğünün farkında olanları keklemek için ortada olan tiplerdir. Eğer siz çoğunluğa yedirilen tiyatroya uyandıysanız yani artık bazı basit şeylerin farkındaysanız, sizleri ikinci katmanda keklemek için beklerler. Bu tipler o yüzden kalabalıklara yedirilen ana akım zırvalardan bahsetmezler çünkü o bilgiyi araştıranların veya o içerikle ilgilenenlerin zaten genel tiyatroya uyanmış olduğunu bilirler.
Bu mini ajanların avrupa ve amerika'da bir çoğu ex aktör, bildiğin devlet ajanı ve benzer şarlatanlardan oluşur. Yabancı olarak bu tiplere ''shill'' dense de bunlar da tamamen mason artığıdır. (kısaca kült, tarikat üyesi tipik bir puşt. sistemin ayakçıları)
Genel tiyatroya uyandıysanız ve araştırmaya fırsatınız olursa eğer buradaki olayın ruhsal olduğunu artık anlamaya başlarsınız ve o konuda da sizleri yine keklemek için bir çok realite ajanı yerleştirmişlerdir. Bir çoğu anlattıklarından bir çoğu da gösterdiklerinden yine kendini ele verir. Birbirleriyle sembollerle ve işaretlerle iletişim kurarlar ki, ilk bakışta ortalama bir tip onları tanımasın ama aynı kültün üyeleri, o kişiyi bilsin diye. (tek gözü kapalı poz verenler, altı işareti atanlar, 33 sinyali yapan puştlar gibi. Bir bakıma sizle dalga geçerken, aslında nasıl bir soytarı olduklarını da açık açık söylerler) Kısaca kendinize çoban ve idol aradığınız sürece sizleri sürecek bir soytarıyı illaki oraya yerleştirmişler.
Yapmanız gereken şey, bu realitede asıl meselenin ruhsal olarak uyanmak olduğunu anlamak ve seri bir şekilde farkındalık kazanmanızdır. Ondan sonrasını daima kritik düşünürek ve daima içsel ve dışsal olarak sorgulayarak ve arayarak bulacaksınız.
Birçok kişi bu noktaya ulaşamaz veya bunu denemez bile. Kalabalıkların gerçek veya doğru olarak kabul ettiği standart bakış açısı içinde olmanın verdiği rahatlıktan çıkıp, ekranlardan veya çevresi tarafından sunulan realite dışına adım atabilmek, kendisine kodlananın dışında düşünebilmek ona gereksiz ve sıkıcı bir hareket olarak gelir. Hangi veya ne tür bir kalabalık olduğu önemli değil, herhangi bir grup içinde olduğu sürece rahattır ve bunca kişi yanılıyor olamaz diye düşünür. Kalabalıkların ne kadar saftirik, ne kadar çabuk kandırıldığını bilenler bile bu şekilde hareket etmekten kendini kolayca alamaz. ''
Psikolojik silahtan bahsetmek gerekirse o da şu: Hayali bir silah düşünün ama mermi yerine toplumsal olaylar, ekonomik krizler, haberlerde gördüğünüz korku hikayeleri ve politik skandallar atıyor.
Kısaca mermi yerine her zaman ''ekonomik krizler, toplumsal olaylar, skandallar, ve haberler de izlediğiniz o olayları '' ateşliyor. Türk halkının gergin olmasının nedeni sürekli psikolojik operasyon yemesinden dolayı olsa da bunu sadece burada değil, aynı zamanda dünyanın her yerinde yapıyorlar. O yalandan virüslerle ayılıp bayılan, ekranlarda fırlayan vaka sayılarını hatırlayın. Sanki bir sosyal deney gibi birden puf diye kaybolmasının nedeni, büyük bir çoğunluğun oltaya gelmemesinden dolayıdır. Hani yollarda ayılıp bayılanlarla, uçan kaçan vaka sayılarıyla devamlı insanları korkutuyorlardı. Onun gibi yalnız bundan farkı bunu sadece yalandan virüslerle değil, devamlı toplumsal olaylar ve sahte krizlerle, haberlerdeki korku hikayeleriyle de yapıyorlar.
Kullandıkları bir diğer yöntem de: PROBLEM - REAKSiYON- ÇÖZÜM yöntemidir. Bilinçli bir şekilde bir sorun, bir problem yaratıyorlar. (Sorun). Problemi gören halk, ''NE olacak böyle ? buna bir çözüm diye yakınıyor. (Reaksiyon). Aslında en başından yapmak istedikleri şeyi de sizlere bir Çözüm olarak sunuyorlar.(Çözüm).
Örneğin bir yasa falan değiştirmek istiyorlar, idam falan koymak istiyorlar. gidiyorlar canice bir kaç haber tiyatrosu çeviriyorlar, sizi korkutarak '' Yav evet yahu, bence de olmalı'' dedirtiyorlar. Örneğin bir yere sözde savaş açacaklar, gidiyorlar bir kaç yalandan saldırı yapıyorlar ve sizlere ''Yav evet yahu, kendimizi savunalım'' dedirtiyorlar. Örneğin yalandan kolunuza ne olduğu belli olmayan bir sıvı koymak istiyorlar, virüs var diye sizleri korkutarak, sizin bunun için sıraya girmenizi sağlıyorlar.
Neden girmeyesiniz ki sıraya, dünyanın yarısı açlık ve sefalet içinde yaşarken, milyar dolarlık hayırsever iş adamları ve bankerler ve onların fonladığı siyasiler sizlerin sağlığını düşünüyor tabii ki. Babana güvenmezsin ama ekranda şampanyasını patlatan herife veya saray ve yatlarında yaşayan bir şaklabana eminim ki güvenmekte bir sakınca görmezsin.
Psikolojik silahın yani mermi yerine devamlı toplumsal olaylar, krizler, korku haberleri ateş eden yöntemi kullanmalarının bir diğer nedeni daha var. O da korkan ve yarınından endişeli olan insan, her türlü kontrol ve manipulasyon yöntemine çok açık olur ve kolayca istenilen yöne sürülür.
Bu tiyatroyu çevirenler ve dünyadaki insanları kekleyen soytarı grubu ''aptal'' değil. Ortalama insanın nasıl düşündüğünü ve nelere tepki verip nelere vermeyeceklerini, hangi tuşlarına basıp basmayacaklarını iyi biliyorlar.
O yüzden uyanık olmak sizleri daima bir adım önde tutacağı gibi, ortaya çıkarılmış bir numarayı yedirmeleri daha da zor olacaktır.
Unutmayın ki, Sistem sizleri kandıramadığında gücünü kaybeder ve siz daha güçlü hale gelirsiniz.
Bu şaklabanların ortalama insanlardan farkı, sistemin genel tiyatrosunun farkına varmış olmaları ve yüzeysel olarak uyanmış olmalarıdır. Yüzde doksanı mason alt yapılıdır veya öyle olan birinin yancısıdır. Geçmişte günümüzde, Günlük hayatta, medyada ve internette bu tiplerden inanılmaz sayıda vardır. Bilmem ne hocanın, bilmem ne üstadın veya Hangi gurunun, şeyhin arkasında kalabalıklar oluşuyorsa bilin ki tek amaç sizleri yönlendirmek ve keklemektir. Güncel örnekleri adnan oktar, feto falan olsa da hepsi aslında ''mason'' soytarıların uzantılarıdır. Adı çıkmış olanlar da, olmayanlar da. Hepsi mason.
Siz adeta bir koyun gibi kendinize bir ''Çoban'' aradığınız sürece, sizleri keklemek için bekleyen bir şarlatan daima olacaktır. insanlardaki en önemli eksiklik kritik düşünememek ve ayırt edememektir. Kendinize bir çoban aramayın. Kendiniz için ''o kişi'' siz olun.
'' Bastonlu adamın kendinde ilk fark ettiği şey kırılan aurası olmuştu. Sanki bir kalkan gibi etrafını çevreleyen aura paramparça olmuştu ve bunu fark edebiliyordu. Artık hissedebiliyordu ne kadar kırılgan olduğunu. Artık sislerin arasında görünmez değildi eskisi gibi... ''
'' Özgür ve Ertan tekrar içeri girdiğinde Mavi ceketli adam, sandalyeden kalkıp tekrar masasına oturdu. ikisi uzanmakta olan Oktay adındaki bu garip adama bir kaç saniye baktıktan sonra Özgür, 'Garip bir şekilde hemen hemen hepsi birbirine benziyor değil mi ?', 'Bir çoğunda aynı zihinsel çizgi var' dedi.
Ertan'da 'Bilgisayardaki Kopyala - yapıştır komutuna benziyor daha çok', 'Aralarından sadece birini dinleyerek, bir çoğunun genel olarak nasıl düşündüğünü anlayabiliyorsun' dedi.
Özgür'de 'Genel bir karaktersizlik hali mi ? yoksa ortada sadece aroması değişen tek bir karakter mi var ?' diye sordu. ''
Aynı sözleri tekrarlayıp ağır adımlarla yürürken başka bir silüete doğru yaklaştığında
- Neden sürünüyorsun... Koşmak daha akıllıcayken ? '' diye sordu.
Bir kaç adım daha atıp onun da suratına basıp '' Söylemek istediğin bir şey var mı ? '' diye sordu. Bir kaç saniye sessizce bekledikten sonra cevap alamayınca onu da toz bulutu haline çevirip '' Bence de '' diyerek yürümeye devam etti.
'' Karanlık senin dostun, çünkü minik bir tavşan gibi saklanmayı seviyorsun, o çirkin benliğini kimsenin fark etmeyeceğini umarak, bekliyorsun. '' dedikten sonra başka bir silüetin daha suratına basarak '' Ne kadar iyi yalan söylersen söyle, o çirkin suratını ne kadar iyi saklarsan sakla, varacağın son nokta her zaman burası olacak ''
'' Sanki yerden bütün koridoru kaplarcasına büyük bir toz kalkmış gibi ortalık daha da bulanmıştı ve Taner Tar üzerinde kendisini tutan ellerin titremeye başladığını hissetmişti. Görmek isteyen gözler için tatmaktan çekinilmesi gereken bir his olmalı diye düşündü ''
Bir süre düşündükten sonra 'Bence sadece toplum bilincinde yer etmiş ünlü kişilikler değil, adı konulmamış bir çok sıradan insan da bir alkışı hak ediyor' dedikten sonra 'Mesela bizde, bu şirket ve çalışanları olarak bir çok konuda insan hayatına yönelik çözümler ürettiğimizi düşünüyorum' diye devam etti.
O şirket ve patronlarından övgüyle bahsettiği sırada, Mavi ceketli adam önce onun yanağına sonra da parmağıyla dudaklarına dokunarak 'Aldıkları nefes bile pazarlık konusu olan üç beş haydut ve şarlatana fazla kredi vermiyor musun ?' diye sordu.
'' Uyandığında her zamanki gibi televizyonu kapatmayı unuttuğunu gördü ve kalkmadan önce uzandığı yerden bir kaç dakika izlemek istedi. Ekranda sadece ufak numaralar yapan komik ama yetenekli sayılabilecek minik bir şaklaban vardı. ''
''Toplumun tamamı gibi doğumundan itibaren programlanan ve hipnoz altında tutulan ortalama ve standart bir kişi olduğun için, öncelikle sana kodlanan programını kırman ve etkisinde olduğun hipnozdan kurtulman gerekiyor''
Birçok kişi bu noktaya ulaşamaz veya bunu denemez bile. Kalabalıkların gerçek veya doğru olarak kabul ettiği standart bakış açısı içinde olmanın verdiği rahatlıktan çıkıp, ekranlardan veya çevresi tarafından sunulan realite dışına adım atabilmek, kendisine kodlananın dışında düşünebilmek ona gereksiz ve sıkıcı bir hareket olarak gelir. Hangi veya ne tür bir kalabalık olduğu önemli değil, herhangi bir grup içinde olduğu sürece rahattır ve bunca kişi yanılıyor olamaz diye düşünür. Kalabalıkların ne kadar saftirik, ne kadar çabuk kandırıldığını bilenler bile bu şekilde hareket etmekten kendini kolayca alamaz. ''
Duygusal manipülasyon: Bu realite sizi iyi veya kötü hissettirebilir. Bazen egonuzu okşayabilir. Ya da kasten iyi havanızı düşürmeye çalışabilir. Özellikle bu tür anları takip edin. Sizi ego seviyesinde tutmasının nedeni bir kontrol yönteminden başka bir şey değildir.
Sistemin hoşuna giden bir şey yaptığınızda, egonuz okşanır. Hatta arkanızda kalabalığın olduğunu hissettirerek sizi daha da cesaretlendirir. Unutmayın ki sadece kalabalıklar ve onların davranışları ile değil, sizi aynı zamanda kendi egonuz ile de manipüle eder
Bu sistemin övgüsünün ve eleştirisinin bir yalan olduğunu bilin ve bu sirkin sizi pohpohlamasına veya ruh halinizi düşürmesine izin vermeyin. Duygusal manipülasyonun farkında olun. Kendinizi bu sirkin faktörlerine göre değerli, değersiz veya başarılı başarısız görmeyin.
Nedenin sistemi manipule eden soytarılar(masonlar, sistemin ayakçıları) tarafından insanların birbirinden nefret ettirilerek ve birbirleriyle meşgul edilerek hem sistematik manipulasyon yapmak hem de toplumları daha da karıştırmanın hedeflenmesinden dolayıdır.
Zaten başkanlarınızdan, ünlülerinize, sözde bilimcilerinizden, maneviyatçılarınıza kadar hepsi mason aktörlerden oluştuğu için, sizler bir türlü bunun nasıl koordine edildiğini anlamıyorsunuz veya ''nasıl insan bu kadar kendi ülkesine ihanet edebilir'' diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Onların bağlılığı kendi tarikatlarınadır. Zaten bu heriflerde kendi kültlerindeki herifleri ülkelere başkan, bakan, medya patronu yapıyor. Sandığınız gibi siz seçmiyorsunuz bu insanları yani.
Bu şarlatanlar(kısaca mason aktörler) mültecilere diyor ki, bunlar sizleri istemeyen ırkçılar, kötü beyazlar veya öcüler böcüler diyerek onları gazlıyor ve nefret etmelerini sağlıyorlar.
Sonra aynı şarlatanlar gidiyor o ülkelerin yerli halkına da diyor ki, bunlar sizlerin zenginliğinizin peşinde, ülkenizin ve topraklarınızın peşinde olan barbar insanlar diyerek onların da nefret etmelerini sağlıyor.
Sorunun asıl kaynağı yerine, Sen gidip hiçbir şeyden haberi olmayan bir garibana doluyorsun, mülteci gidip hiçbir şeyden haberi olmayanlara doluyor. Tezgahı itinayla kurup saklanan çakalda sizlerin birbirinize nefretinizi veya çektirdiğiniz çileyi de uzaktan sinsice izlemeye başlıyor. Uzaktan izlerken aynı zamanda bir kaç kriz aktörü de kullanıp olay çıkarmayı ve halkı daha da kızdırmayı ihmal etmiyorlar.
Sonra da saraylarında yatlarında viskilerini yudumlayarak '' Şu aptallara bakın, nasıl da birbirlerine çile çektiriyorlar ve ızdırap oluyorlar'' diyerek gülüyorlar. bu manipulasyonları yapanları kendiniz gibi bir insan sanmayın.
En önemlisi daima sorunun asıl kaynağına odaklanın.
Bir çok kişi sistemin aynı zamanda kalabalıkları bir araç gibi kullandığını anlayamaz. Sizleri sadece medya ve propaganda araçlarıyla değil, aynı zamanda kalabalıkları ve onların davranışlarıyla da kontrol eder. Çünkü kalabalığa göre hareket etmeye daha en başından doğumundan itibaren programlanmışsınızdır.
Farkındalığı ortalama insanların üzerinde olanların çoğu bile bu noktayı anlayamaz çünkü uyanmamış olan herkes, sistem tarafından kullanılan bir ajan görevi görür. Sistemin bir çok şeyi anında popüler yapabilmesinin bir nedeni de budur.
Çünkü uyanmamış olanların üzerinde ''etkisi'' vardır. Sizleri yanıltmak için sadece sistemin araçlarını ve kendisini değil aynı zamanda kalabalığı ve onların sizlerin üzerinizdeki baskısını da kullanır. Sizleri yanıltmak, caydırmak ve yalnızlaştırmak için uyanmamış olan herkesi bir ajan gibi kullanır çünkü uyanmamış olan bir kişi zaten sistem nasıl istiyorsa çoğu zaman öyle hareket eder ve zaten sistemin frekansı ve etkisi altındadır.
Uyanmamış olanların realitesini kolektif bir algı olarak düşünürseniz eğer, Uyandıysanız sizin algı ve frekansınız çok farklı olduğu için sistem sizleri kontrol edemez. bir bakıma o uyuyan kolektif grup(hiçbir şeyin farkında olmayan ama sistemin onlara aktardığı realiteye inanan genel çoğunluk) içinden çıkmışsınız demektir.
Sistemin bu genel kolektif zihin üzerindeki etkisi bu yüzden sizi etkileyemez, Çünkü uyandıysan eğer sistemin kontrol frekansı size ulaşamaz. O yüzden uyandıysanız, genel realite frekansında olanlara, bu konulardan bahsettiğinizde size bazen negatif yönde tepki vermeleri de bu yüzdendir.
Çünkü o uykudaki grubun veya kolektif bilincin bir üyesi değilsindir ve farkındalığın sistemin kontrol frekansının zayıflamasına neden olur. O yüzden uyandıysanız eğer, kolektif algıdaki insanların davranışlarını garipsemeyin, çünkü henüz sistemin etkisi ve frekansı altından çıkmamışlardır.
Sistem zaten kendi frekansındakileri sadece düşünce davranış algı programlamasıyla değil, aynı zamanda bilinç altı beslemesiyle de manipule eder. Kısaca söylemek gerekirse uyandıysanız eğer aynı algıyı paylaşmazsınız. Uyanmak zaten bir frekans gibidir. Bir kere gözleriniz açıldığında ve gerçekten görmeye başladığınızda bu sistemin şaklabanlığını ve manipulasyonunu, nasıl hareket ettiğini her an görmeye başlayacaksınız.
https://www.youtube.com/watch?v=YgJ5ZEn67tk (Bu sahnenin ilk 40 saniyesi bu durumu çok iyi özetlemiştir. Bu gibi bir çok film sahnelerinde, sistem sizlere ''Doğru kırıntıları'' bırakır.)
Gerçekte olan iktisat kurallarının sosyolojide de geçerli olması. Ana kural talep varsa sermaye oraya kayar ve arz artar. Bu durum denge oluşana kadar sürer. Gerçekteyse bu dünyada ki tek realite islamdır.
Bu realitenin karşıtlık yani (+ ve -) yönleri olan bir pil gibi dizayn edildiğini unutmayın. Bu karşıtlıkların nedeni, iki karşıtın devamlı birbirleriyle olan etkileşiminden ortaya çıkan enerjiyle, bu realiteyi sürdürmesi yöntemidir.
Güzelin çirkine, Çirkinin güzele, zenginin fakire, fakirin zengine, mutlunun mutsuza, mutsuzun mutluya olan tepkisi, etkileşimi veya bu karşıtlıkların hissettirdikleri bir enerji sağlar.
Aynı zamanda sistemin ajanları olan tiplerin devamlı sıkıntı keder savaş maddiyat gibi sorunlarla sizleri devamlı hüzün içinde, korku içinde tutmaya çalışmasının nedeni budur. Kısaca sizleri devamlı korku '' frekansında tutmak'' istemelerinin bir nedeni vardır.
insan korktuğu, kederlendiği ve sıkıntıya düştüğü zaman gözle görülemeyen bir enerji salgılıyor. (Gözle göremesenizde tv sinyalleri vardır mesela onun gibi) Kimi ortamlarda bu enerjiye ''lush'' denir.
Peki sistemin ajanları bu enerjiyi devamlı çiftci gibi hasat etmek için ne yapıyor ? Sizleri devamlı çektikleri ucuz tiyatrolarla(sahte savaşlar, sahte politik krizler, hayatınızdaki problemler, maddi yoksunluklar vb) ile korkutuyorlar. Korkup kederlendiğiniz zaman farkında olmadan bir enerji salınımı yapıyorsunuz. Bu soytarılarda siz bu enerjiyi devamlı salın diye sizleri devamlı ''BÖÖÖÖ'' yaparcasına korkutuyorlar.
Bunu da yarınından endişe ettirerek, maddi kaygılarla, haberlerdeki korku hikayeleriyle veya kendi kişisel sıkıntılarının içinde kaybolmanı sağlayarak yapıyorlar. Anlamanız gereken en önemli şey: Bu realitede yani bu hayattaki stresin bile yapay olarak ''Bilinçli bir şekilde ''oluşturulduğudur.
O yüzden bu sistem: Üzerine tartışmanız, akıl yorup sıkılmanız, kafa yormanız için binbir çeşit zırva üretir. Bu zırvalar okul arkadaşınızın sizinle dalga geçmesi de olabilir veya bir ekonomik krizde olabilir. Hatta eğlencede bile aynı yöntem izlenir, bilinçli bir şekilde futbol taraftarları birbirlerine düşürülür ve onların birbirleriyle tartışırken ortaya çıkan duygusal enerji sistem tarafından emilir.
'' Onlar ile sistemin ürettiği her şey hakkında konuşabilirsin. hava durumunu, her akşam oynayan diziyi, bir spor karşılaşmasını, sistemin kendisine sunduğu manevi edebiyatı veya ekranlardaki politik tiyatroyu. Kısaca bu sistemin üretip sunduğu ne varsa onlarla konuşabilir ama bu sistemin üretmediği hiçbir şeyi onlarla konuşamazsın. Çünkü bu sistemin onlara sundukları haricinde kendilerine dair hiçbir şeye sahip değildirler. Bu sistemi ve oluşturduklarını onlardan çıkardığında geriye hiçbir şey kalmaz '' deyip kahvesinden bir yudum daha aldı.
'' Gerçek doğanı keşfettiğinde kendini bu sistemin ürettiği illüzyonlar üzerinden tanımlamayacaksın. Bu sistemin üretip şekillendirdiği bir başka illüzyon ve bir başka yalan değil, Gerçek anlamıyla '' Sen '' olacaksın. işte o zaman, var olmak için bu yapay realiteye ve illüzyonlara ihtiyacın kalmayacak. ''
insan doğduğu andan itibaren kendisine söylenene inanmaya meyillidir. Anne ve Baba ile başlayan bu doğal sürecin sonrasında devlet ve televizyon gibi otorite denilen varlıklar tarafından aynı şekilde manipüle edilmeye devam eder. Bu yüzden insan, doğuştan itibaren otoriteye inanmaya ve televizyonda gördüğü her şeye inanmaya meyillidir.
Neden bu şekilde tasarlandığı ve neden bu şekilde manipüle edildiği açıktır. insanların yaratıcı gücünü ve algısını istedikleri şekilde manipüle etmek ve kendi istedikleri gerçekliği daha da doğrulamak için ekranlarda gördüğünüz yüzlerce tiyatro oyunu yaratırlar. Bu yüzden korku ve kaygı etrafında yarattıkları tüm tiyatro, bir anlamda sizi kendi gücünüzle vurmaya çalışmalarıdır. Bu yüzden gerçek doğanızı bilmeniz ve sahnedeki şarlatanlıklarına gülmeniz önemlidir.
'' Çünkü sistem sizi kandıramadığında ve korkutamadığında gücünü kaybeder ve siz daha güçlü olursunuz. ''