halkının refahı ve ülkesinin kurtuluşu için çileli bir yaşam sürmüş son nefesini yine ülkesi için vermiş büyük devlet adamı,
şu fırtınalara gebe şu her yanı acı ve ızdırap dolu yaşamında aradığın huzuru ölümde bulman dileğiyle.
geçen sene bu zamanlar kıbrıs'ta iken kendisi sayesinde ne kadar hoş bir ülkede olduğumu düşünürken kıbrıs'ta yaşayan arkadaşlar tarafından hiç sevilmediğini öğrendiğim, kktc'nin kurucu cumhurbaşkanı. hiçbir anlam verememiştim bu duruma. atatürk'ü sevmemek nasıl bir mantıksa, rauf denktaş'ı da sevmemek öyle bir mantıktır bence. mekanı cennet olsun bu millet onu asla unutmayacak.
kıbrıs'ı kıbrıs yapan adamdı. kendisi hiçbir zaman ulaşılamaz bir devlet adamı gibi olmadı, aksine her zaman halkla iç içe oldu. yazarlık ve fotoğraf sanatçılığı yapması çok yönlü kişiliğini ortaya koyan unsurlardı. vefatına çok üzüldüm allah rahmet eylesin, sevenlerine sabır diliyorum...
ömrünü kıbrıs'a adamış, bağımsız ve özgür bir millet ve devlet için savaşmış; hukukçu, mücahit, kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı, ölümsüz bir özgürlük savaşçısıdır.
Kıbrıs davasının yılmayan, yorulmayan bir bekçisiydi.
Bir ömrü, Kıbrıs Türkü'nün bağımsızlığına, haklarını almasına, huzuruna, güvenliğine adamıştı. Yavru Vatan Kıbrıs'ı Denktaşsız düşünemeyiz.
Rauf Denktaş yaşarken kimse Kıbrıs'a bir şey yapamaz duygusu verirdi milletimize.
Çocuklar, nasıl, babama söylerim ha, derler haksızlığa uğradıklarında, babalarının varlığıyla efelenirler, kendilerine güvenirler, kimseden korkmazlar ya öyle babaya sırt dayadıklarında; Biz de öyleydik.
O ;Koca Çınar; orda durduğu sürece Kıbrıs'a kimse dokunamaz, Türk'ün elinden Kıbrıs alınamaz diyorduk.''
Rauf Denktaş:
Kıbrıs mücahidi, Kıbrıs Cumhurbaşkanı, hukukçu, öğretmen, gazeteci, fotoğrafçı, yazar.
En önemlisi özelliği de onun gerçek bir devlet adamı olmasıdır.
Siyasi mücadelesinde, ingiliz'e kafa tutmuş, elimizden zorla alınmış haklarımızı her ortamda, her toplantıda geri istemiş, Kıbrıslı Türklerin haklarını geri almak için uğraşmış, Anavatanı Türkiye'ye her zaman bağlı kalmış, mücadelesini millîyetçi bir anlayışla yapmıştır. Baskı, sürgün, ihanet onu yolundan döndürememiş, engeller yıldırmamıştır.
Kıbrıs Davasına ömrünü adamıştı. Türk Halkının Kıbrıs'ta Türk oldukları için Rumlar tarafından soykırıma uğradığı günlerin tanığıydı. Yayılmacı devletlerin bütün hilelerine oyunlarına karşı durdu. Annan plânına karşı inanılmaz bir mücadele verdi.
Okul yıllarından söz ederken, okulundaki Rumlardan,'dost, arkadaş, başın dertteyse koşacağın bir yakın, sırrını açabileceğin bir yakının yoktu, olamazdı onlar' diye anlatır.
Çocukluğunda dedesinin hatıralarını dinlermiş. Gazi Mustafa Kemal Paşa hatıralarını duyarmış dedesinden. Hayran hayran dinlerken, Gazi Paşa'yı gözünde canlandırırmış. Babasıyla ilgili anılarında, gençliğinde erken yaşta kaybettiği babasının şöyle dediğini anlatır:
''Rumlar iyi insandırlar. Ancak Yunanistan'la birleşme konu olunca, iyilik , dostluk yok olur. Kiliseleri var. Papazları var. Okulları var.Yunanistan'la birleşme bunlar için acımasız bir tutku. Dostluk başka, Yunanistan'la birleşmek başka. Yunanistan'la birleşme uğruna Yorgo Amca, babamı da beni de keser!''
''Rumları kilise deli etmiştir. Yunanistan zehirlenmiştir; ilk fırsatta bütün Türkler kesilir, kimse bize acımaz.'' diyen babasına inanamamıştır.
Yine ilk gençlik yıllarında yaptığı ingiltere gezisi, Kıbrıs'ta, Kıbrıs'taki ingiliz askerlerinin halka baskıları, irlandalı askerlerle ilişkileri onu bu büyük mücadele için hazırlamıştır. Başöğretmeni, '' Bu Türk topraklarını Yunanistan';a bağlamak istiyorlarmış. Vermeyeceğiz! Sizler varsınız. Türkiye var!'' dermiş onlara.
Öğrenciyken ikinci Dünya Savaşına tanıklık etmiş, Kıbrıslı Türklerin lideri Dr. Fazıl Küçük'ten çok etkilenmiştir. 1950 yılında başlayan Kıbrıs mücadelesi ise son nefesine kadar sürmüştür.
Son sözleri bile Kıbrıs üzerine olmuş. Son anlarını böyle anlattılar yakınları; Bayrağı elinden bırakmadan gözlerini yummuş.
Kıbrıs'ta Türklerin hakkını son nefesine kadar savunmuş, bütün ömrünü bu uğraşa vermiş büyük devlet adamı, Türk tarihinin en büyük kahramanlarından birinin ardından ne yazılabilir?
Ne yazsak sözler bir eksik kalacak.
Rauf Denktaş ihaneti yaşamış bir devlet adamı aynı zamanda. 'ihanet Yorgunu Denktaş'; adlı bir kitabı bile yazıldı. Gazeteci Ufuk Büyükçelebi yazdı.
Yaşarken, iki yetişkin oğlunun kaybını gören Denktaş bir söyleşisinde: 'Her iki oğlumun da yasını tutamadım. Kıbrıs sorunu, benim acımdan daha önemli oldu. inşallah bir gün emekli olduğum zaman iki oğlumun mezarında da doyasıya ağlayacağım ve yas tutacağım' der.
Ölüm için, ölümün bir son olmadığını bunun bir imân meselesi olduğunu söyler. Hayata bakışını da şöyle anlatır:
''Hayatın üç günden ibaret olduğunu anladım.
Birinci gün, bütün geçmiş günler.
ikinci gün, yaşadığımız bugünkü günler.
Üçüncü gün, yarın.
Ancak yarının da gelip gelmeyeceği belli değildir. Bu üç günlük hayat bizi sarhoş etmemeli. Görevimizi unutturmamalı.
Dünya âhiret için bir tarladır.
Esas görev Hak yolunda insanlığa hizmet etmektir. Burada deneniyoruz. Dünyada ne ekersen ahirette onu biçeceksin.
Başkasına kul olmayan, Hak yolundan ayrılmayan, namusunu kalkan sayan en bahtiyar insandır.
Meşgale, sevgi ve ümit: Saadet.
Gün geldi bizi sever zannettiklerimizin, zamanında elinden tuttuklarımızın, yardım ettiklerimizin hışmına, hücumuna, iftirasına uğradık. Bizi kurtaran yegâne şey ilâhi adalete olan inancımız ve sönmeyen ümidimiz oldu.
Gün geldi esir düştük; Bir an olsun ümitsizliğe düşmeksizin, her geçen gün, kurtuluş gününe bir gün daha yaklaştık düşüncesi ile ayakta durdum.
Devamlı surette yazdım, okudum ve yine yazdım.
Hiçbir işe hor bakmadım. Hiçbir vazifeyi küçümsemedim.
Rauf Denktaş, 1986 yılında yazdığı bir şiirde selâmlar gönderiyor sevenlerine, sevmeyenlerine:
''..
Selâm beni sevenlere.
Selâm,
Benimle ters düşenlere.
Selâm siz canlarıma,
Selâm güzel eşime,
Selâm tatlı anama,
Selâm kardeşlerime,
Selâm babama,
Son duraktan selâm hepinize;
iyilik hayatta,
iyilik yapın.
Düşmeyin birbirinize!
Günlük olayları küçültün,
Büyütmeyin!
Dert etmeyin geçici günleri,
Kendinize.
Selâm benden
Selâm hepinize!..
(Rauf Denktaş)
Koca Çınar, Koca Türk, mekânın cennet olsun, nur içinde yat!
Gazetelerinde senin hayatını kaybettiğini bildirirken seni Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağıyla bile göstermekten kaçınanlar, seni tekerlekli sandalye üzerinde, araba kapılarında, yaşlı , hasta, başı eğik gösterenler utansın!
Senden korkuyorlar! Seni anmaktan bile korkuyorlar!
Yaktığın meşaleden ürküyorlar!
Sen bir koca milletin gönlünde yaşayacaksın, her zaman elinde bayrak, başı dik, gülerek Türk milletine bakacaksın!
Mücadele içerisinde geçen 88 yıllık yaşam.
Hiç unutmuyorum, Kıbrıs Türkü'nün bağımsızlığını ilan ettiğinde ekranların karşısında göz yaşlarımı tutamamıştım çocuk halimle.
Bozkurt Denktaş tüm dünyaya Kıbrıs Türkü'nün bağımsızlığını şu sözlerle ilan ediyordu;
işte zorluk ve mücadelelerle geçen o 88 yılın kısa bir öyküsü;
Raif Rauf Denktaş, 27 Ocak 1924 tarihinde Kıbrıs'ın Baf kentinde doğdu.
Rauf Denktaş 1,5 yaşındayken annesini kaybetti. Anneannesi ve babaannesi tarafından büyütülen Denktaş, 1930 yılında eğitim için istanbul'a gönderildi. ilkokuldan liseye kadar yatılı okudu. Ortaokuldan sonra Kıbrıs'a döndü ve liseyi Kıbrıs'ta bitirdi.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra hukuk eğitimi için ingiltere'ye gitti. Mezun olduktan sonra avukatlık mesleğini icra etmeye başladı. 1949 yılı yaz aylarında savcılık yapmaya başladı.
1949'da Aydın Hanım'la evlendi. Denktaş'ın bu evlilikten üç oğlu ve iki kızı oldu.
1948'den itibaren siyaset sahnesine çıkmaya başladı, 27 Kasım 1948 tarihinde Kıbrıs Türkleri'nin düzenlediği ilk mitingde Dr. Fazıl Küçük ile beraber katıldı.
Kıbrıs'ta Türk Cemaatı'nın iki önemli ismi Faiz Kaymak ve Dr. Fazıl Küçük arasında arabulucu rolünü üslenerek Kıbrıs'taki Türk toplumunun çıkarlarının birleşmesini sağladı. Faiz Kaymak'ın teklifi ve Dr. Fazıl Küçük'ün tasvibiyle Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu kongresinde başkanlığa seçildi. Onu siyasette görmek istemeyen ingiliz yönetiminin baskılarına rağmen savcılık görevinden istifa etti, Böylece tamamen siyasete atılarak hayatını Kıbrıs Türklerine adamaya başladı.
Rumların "anavatan" Yunanistan ile birleşmesini ön gören Enosis ideali adada terör estirmeye başladı. Adayı terorize eden EOKA'ya karşı Türklerin direnişini Denktaş örgütledi.
1955'te terörist bir hüviyete bürünen Enonis'le mücadelede ve EOKA karşısında Kıbrıs Türkleri'nin direnişine yön veren Denktaş, 1958 yılında hükümetteki görevinden istifa etti. Arkadaşlardıyla 1.Ağustos.1958'de Türk Mukavemet Teşkilatı'nı kurdu.
Adadaki krize uluslararası toplumun müdahalesi sonucu 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları imzalandı.
Antlaşmalar sonucu oluşturulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın hazırlanmasında büyük rol oynadı. Aynı yıl Türk Cemaat Meclisi'yle icra Komitesi Başkanlığı'na seçildi.
1958 yılında Rumlar Türk köylerine saldırınca, Türkler de bu olayları protesto etti. Zürih-Londra antlaşmaları öncesinde Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş, Ankara'ya Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile görüşmeye gitti. Bu görüşmede Denktaş adaya Türk askeri gönderilmesi teklifini dile getirdi.
16 Ağustos 1960 tarihinde 650 kişilik Türk Alayı Magosa Limanı'na ayak bastı.
1963 olaylarından sonra Denktaş temaslarda bulunmak üzere Ankara'ya gitti. Temaslarını tamamlayan Denktaş bir sandalla Kıbrıs'a geçti ve Türk direnişini örgütlemeye başladı.
1964 Londra Konferansı'ndan sonra Makaryos tarafından "istenmeyen adam" ilan edildi. Yeşilada'ya girmesi yasaklandı. Gizlice Erenköy'e çıkarak savaşa katıldı.
1967'de adaya gizlice girerken tutuklandı. Yoğun girişimler sonucu Türkiye'ye geri verildi.
1968'de adaya giriş yasağı kaldırıldığından Kıbrıs'a döndü.
1970 seçimlerinde Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı'na seçildi. 28 Şubat 1973'e kadar Kıbrıs Cumhurbaşkanı Muavini ve Kıbrıs Türk Yönetim Başkanı seçildi.
Adadaki krizin bir türlü yumuşamaması sebebiyle 20 Temmuz 1974 günü Türk ordusu Kıbrıs Barış Harekatı'nı başlattı.
22 Temmuz'da Türkiye BM Güvenlik Konseyi kararını kabul ederek ateşkes ilan etti. Ateşkes sonrası Cenevre'de Konferans toplandı.
Konferansta Kıbrıs Türk Toplumu lideri olarak Rauf Denktaş yer aldı.
13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilanından sonra devlet ve meclis başkanı görevlerini de yürüten Denktaş, anayasa uyarınca 1976'da yapılan ilk genel seçimlerde devlet başkanlığına seçildi.
1981 yılında ikinci kez devlet başkanı oldu.
22 Nisan 1990'da yapılan erken seçimde ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. 1995'teki seçimlerde de cumhurbaşkanı seçildi.
12 Kasım 2002 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, "Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin görüşleri" olarak tanımlanan çözüm planı Cumhurbaşkanı Denktaş ve Rum Yönetimi Başkanı Glafkos Klerides'e aynı anda sunuldu. Cumhurbaşkanı Denktaş planı tüm yönleri ile dikkatlice inceleyeceklerini, yapıcı bir anlayışla değerlendireceklerini ve hükümet, meclis ve Türkiye ile değerlendirme ve istişareden sonra, halkın görüş ve düşüncelerine başvuracağını belirtti. Cumhurbaşkanı Denktaş, planın içerisinde değişmesi gereken, kabul edilemez olan ve zaman içerisinde Kıbrıslı Türkleri bir azınlık durumuna düşürecek çok şey olduğunun takvimleme yapılmasının ve tarih sınırlaması getirilmesinin empoze anlamına geldiğini belirtti.
Üç kez revize edilen Annan planı sürecinin ardından 17 Nisan 2005'te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayan Denktaş, 24 Nisan'da görevi Mehmet Ali Talat'a devretti.
ingilizce ve Rumca'yı iyi bilen Denktaş'ın Üç oğlu ve iki kızı oldu. Ancak Denktaş bir oğlunu bademcik ameliyatında, bir oğlunu trafik kazasında yitirdi. Oğlu Serdar Denktaş Kıbrıs'ta siyasi hayatını Demokrat Parti liderliğiyle devam ettiriyor.
Rauf Denktaş'ın bugüne dek yayınlanmış 50 kitabı ve bir film senaryosu (işgal Altında) var. Yazarlık ve fotoğrafçılığı hobi olarak gören Denktaş Amerika, ingiltere, Avusturalya, italya, Türk Cumhuriyetleri, Polonya, Fransa, Avusturya ve Türkiye Cumhuriyeti'nde fotoğraf sergileri açtı.
Sayısız konferanslar veren Denktaş birçok üniversiteden ödüller ve fahri doktora ve profesörlük payeleri aldı.
Yakındoğu Üniversitesi Hastanesinde (YDÜ) tedavi gören KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş yoğun bakım servisine 8 Ocak 2012 günü ishale bağlı su kaybı nedeniyle bir kez daha kaldırıldı.
Vefasızlığın ve liderini yerden yere vurmanın moda olduğu şu yıllarda bir yıldız kaydı gitti. Bu yıldız ki herkesin yaşamak istediği ingiltere'de gününü gün etmek yerine Kıbrıs Türklerinin davasını, namusunu, geleceğini korumuştur. Yıpranmıştır, yorulmuştur ama hiç vaz geçmemiştir. Bugün bir vefa sergile ve onun için dua et Kıbrıs! Mekanın cennet olsun dava adamı.
zamanında kendini saf dışı bırakmak isteyenlerin, arkasından iş çevirenlerin, ölümünün ardından güzelleme yapmak zorunda kaldığı büyük adamdır. denktaş'a çözümsüz diyenler şimdi onun çizgisine geliverdiler.
ayıptır be kimileri diktatör yazmışlar üşenmedim tüm yazıları okudum bu mudur vatanseverlere verilen destek ölmeden önce sallayan sallayana ölüncemi vatansever ilan ediyosunuz. bu vatana hizmet borç ama borç yiğidin kamçısıdır diyen p. zevenkler yükseliyor.
yıllar önce istanbul üniversitesi nde abbas güçlü nün programında canlı olarak görmüştüm. çeşitli provakasyonlara maruz kalmasına rağmen sabırlı sakin cevaplar vermişti. metanetini korumadı. doğru ya da yanlış kelimesinden öte eksik siyaset yapmış olabilir. hem tarihi hem de kıbrısı bilmeden atıp tutmanın pek bir anlamı yok. kendisinin mekanı cennet olsun. kıbrıs için bir kayıptır.
kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti'nin kurucu cumhurbaşkanı, hayatını kıbrıs türklerinin bağımsızlığına adamış, bu yolda hiçbir mücadeleden kaçınmamış, dün 22.05 itibariyle hakkın rahmetine kavuşan, ölüm döşeğinde bile halkı için çabalamış olan güzel insan, büyük lider. allah rahmet eylesin, tüm türk dünyasının başı sağolsun.
hayatım boyunca karşılaşmak ve şu soruyu sormak istediğim liderdi:
"kıbrıs devletini türkiye'li kodamanlar rahat koumar oynasın diye mi kurdunuz?. bunca şehit ve gazi, bu topraklar koca bir kumarhane haline gelsin diye mi verildi? her daim gençlere "büyük davamız" diye anlattığınız şey bu muydu?"
soramadım bir türlü. severdim. allah rahmet eylesin.