zorla değilmiş efendim; domateslede kandırılmamış kendisi resmen 'ben aslında seviyorum rock müziği' diyor. yakında nickini rapsgothic olarak değiştirmesini beklediğim yazar.
ne yazık ki "rock müzik dinleme şerefine nail olduğunun" farkına henüz varamamış yazardır. Ayrıca, müzikal beğeni skalasını optimum düzeye çıkaran, derin bas seslerini, cayır cayır duyulan elektro gitar tınılarını insana aşılayan rock müzik dediğimiz, sevdiğimiz, saydığımız, içimize işleyen kavramın aslında ne kadar değerli olduğu ve nasıl ufuk açıcı bir nitelik arz ettiği gerçeğinin kafasına vurula vurula idrak ettirilmesi gereken yazardır.* Çaylak olmuştur, takdir-i ilahi!*
marmara üniversitesi bahar şenlikleri'nin bu yılki yapılanının, 14 mayıs 2009 gününe tekabül eden kısmına, kendisinin nazik ve düşünceli daveti saysesinde iştirak ettiğim yazardır. Gerçeği söylmek gerekirse umduğumdan da fazla misavirperver bir şekilde beni ağırlamıştır efendim. Bu kez daha uzun bir süre boyunca diyalog halinde bulunma fırsatını yakaladığımızdan, kendisini daha iyi tanımışımdır. Sayesinde güzel bir gün geçirmiş, güzel muhabbetlere dalmış ve eğlenmişimdir. Kendisine, bu ağırlama şekli açısından ayrıca teşekkürlerimi yolluyorum buradan.*
Evet sayesinde hayatımda ilk kez karadeniz oyununda piste çıkıp ortama ayak uydurmuşluğum da olmuştur. Bunu başkasının bana yaptırabileceği aklımdan geçmezken, bunu bana yaptırabilmiştir. Bu yüzden ayrietten tebrik ediyorum bu yazarı.* Ayrıca resmi evraklarda karadeniz yöresiyle hiçbir bağı olmamasına rağmen, özgür bıraktığınız ve imkan olduğu takdirde sabaha kadar bu bölgenin halk oyunlarını oynayabilecek insandır. Ciddiyim lan, bizzat şahidim. Gördüm ve yerinde tespit ettim. Yerinde duramıyor bu bünye valla, iki şey tıngırdat kalkıp oynar cinsindendir bu şahıs.*
her ne kadar alan açısından, tabii ki her zamanki gibi, kötü ve olumsuz bir ortam varsa da rapsodik sayesinde gayet güzel geçmiş ve eğlendiğim bir organizasyonda yer almış oldum.
O değil de 26 sene öncesinin fenerbahçe kadrosunu ezbere bilen abimizi ve zirve mekanı seçiminde oynadığın rolün ortaya çıkışı gibi çok güzel anılarım oldu rapsodik. Bunların ikincisini gelecekteki benzer sorunlarda şantaj malzemesi olarak kullanmayı düşünüyorum bilesin! *
Takılırım, sinir ederim insanı bazen biliyorum da severim seni yine de, valla lan! *
domatesi ruh ikizi sanan, çay tiryakisi olduğu halde vasatın altında çay demlemişliği de bulunan, rapciyim ben rap dinlerim rock mı ıykk dediği halde rock konserinde ön saflarda huşu halinde konseri dinleyen, yazar olmuş arkadaşının silik olmasına sebebiyet veren, narsist nedir kimler narsist olur rapsodik bir narsist midir sorunsalını başlatan,
7\24 horon tepme potansiyeline sahip olan, hiperaktif kişiliğiyle hayatıma renk katan, iyiki tanışmışım dediğim bir avuç insandan oluşan zümrede baş sıralarda yer alan, kampüs, yurt ve iş arkadaşım olma şerefine nail olmuş zatı muhteremdir.
en önemlisi sözlükle tanışmama vesile olan kişidir.
domates sever yazar. planları içinde beni domates sever biri yapmak olsada keçi inadım tuttu ve domatesden daha da uzaklaştım bak şimdi beğendin mi yaptığını.*
(bkz: asla)
sataşmak, küçümsemek ve dalga geçmek arasındaki farkı bilmeyen yazardır. *
ayrıca galga geçmek yazarsanız hemen düzeltir o dalga geçmek olacaktır diye,zira edebiyat öğretmenidir kendisi..
affetmez.
zirvede paso üşümüş yazardır. ısınmak için t shirt giydiydi lan. ben de bi ara üşüdüm yüzük taktım parmağıma. dedim olmaz bu böyle gö.ümüz donacak. taktım gö"z"lüğü. ohhhh mis gibi sıcacık.
(bkz: dostum t zannettik ama bu z çıktı)
bininci entrysini kendi nick altına yazacak kadar kendini seven uuser, yazar, hede, şahıs, ben...
ne yazayım ne yazayım diye çok düşündüm ne yalan söyleyeyim...
tıkanıp kalma noktasına geldim ki; dur bi başlayayım devamı gelir dedim tıkladım mousea.
beyan etmek istediğim, illa herkes bilmeli dediğim bir şey de yok ki paylaşsam...
sevinçlerimi anlatsam; 'bana ne' deyip geçenler olacak, halbuki onlar benim için çok değerliler 'bana ne' dedirtmem.
üzüntülerimi anlatsam; acıyacaksınız bana, hem size ne! *
düşündüm düşündüm bulamadım yazacak bir şey, haydi copy paste yallah dedim... *
bir hikaye seçtim sizin için;
--spoiler--
Bir zamanlar, her seyden sürekli sikayet eden; her gün hayatının ne kadar berbat oldugundan yakınan bir kız vardi. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savasmaktan, mücadele etmekten yorulmustu.
Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karsısına. Genç kızın bu
yakınmaları karsısında,meslegi asçılık olan babası ona bir hayat dersi
vermeye niyetlendi.
Bir gün onu mutfaga götürdü. Üç ayri cezveyi suyla doldurdu ve atesin
üzerine koydu.
Cezvelerdeki sular kaynamaya baslayınca, bir cezveye bir patates, digerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu. Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye basladi.
Kız da hiçbir bir sey anlamadıgı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda
karsılasacagı seyi görmeyi bekliyordu.
Ama o kadar sabırsızdi ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini
sormaya basladı.
Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altındaki atesi kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabaga koydu. Ikincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabaga koydu. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana bosalttı.
Kızına dönerek sordu:
- Ne görüyorsun?
- Patates, yumurta ve kahve? diye alaylı bir cevap verdi kızı.
- Daha yakından bak bir de dedi baba, patatese dokun.
Kız denileni yaptı ve patatesin yumusamıs oldugunu söyledi. Aynı
sekilde,yumurtayı da incele. Kız, kabugunu soydugu yumurtanın katılastıgını gördü. En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadiyla bir gülümseme yayıldı. Ama yine de bütün bunlardan bir sey anlamamıstı:
- Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?
Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yasadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karsısında farkli tepkiler vermislerdi.
Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine
girince yumusamıs ve güçten düsmüstü.
Yumurta ise çok kırılgandı; dısındaki ince kabugun içindeki sıvıyı
koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sertlesmis katılasmıstı.
Ancak, kahve çekirdekleri bambaskaydı. Kaynar suyun içinde kalınca,
kendileri degistigi gibi suyu da degistirmislerdi ve ortaya tamamen yeni bir sey çıkmıstı.
- Sen hangisisin? diye sordu kızına. Bir sıkıntı kapını çaldıgında nasıl
tepki vereceksin?
Patates gibi yumusayıp ezilecek misin?
Yumurta gibi, kalbini mi katılastıracaksın?
Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, basına gelen her olayın duygularını
olgunlastırmasına ve hayatına ayri bir tat katmasına izin mi vereceksin???
1000. entrysini tebrik etmek yerine eski paçoz entrylerinden birisini gammazlayıp entry sayısını sabote edecegim uuserdir. şaka tabiki.
farklı bir yüz bu uludag'da. uzaktan bakıldıgı zaman bildigin patates ama kaynadıgı zaman suyu değiştiriyor. * bir kere, ekmegini kazanmaya alısık. boş durmak hiç ona göre degil. bu bile başlıbaşına bir takdir edilme sebebi.