ranzanın üst katında yatmak olarak da tabir edeceğimiz durumdur. zira ben hiç üç katlı ranza görmedim. evde yatıyorsanız sürekli yatağa in çık zor olacaktır. askerde üst kat ise bence bulunmaz nimettir. önüne gelen gelip yatağınıza oturmaz. siz nöbetteyken gelip üstünde cips yemezler , gece nöbetten gelen arkadaşınız kafanızın yanına basıp yukarı çıkmaya çalışmaz. eğer ki duvar kenarında bir ranza alabildiyseniz toplamaya çok özen göstermenize de gerek olmaz. ben şahsen sadece görünen kısmını elimle düzeltmekten fazlasını yapmadım. ikinci yastık varsa da tam şark köşesi olur.
Ranzanın altında yatarsam ranza kırılır da üstte yatanla birlikte üstüme düşer diye korktuğum için yaptığım eylem. Ranzanın üstünde yatarım yatmasına ama hep bir "tavandan sarkabilitesi olan örümcek" ten korkmuşumdur. Aşağıda kalmış telefonu almak ya da uykun geldiğinde şarja takılacak telefon zahmetini saymıyorum bile. Hele bir de ranzanın merdivenleri güzel değilse yazık sana arkadaşım.
sık sık tuvalete kalkan birisi için korkulacak bir şeydir.
tuvalet yerine buzdolabı kapağını açan ben deniz için ranzanın üst katında yatmak çok tehlikelidir.
eğer vaktinizin çoğunu yatak içinde geçiriyorsanız, yatakta çay, kahve ve şarap lekeleri fazla olabilir, inip çıkarken başarılıysanız böyle sorunlar olmayacaktır elbet.
yurtta kalıyorsanız ranzanın ikinci katında yatmak; her gece sinek gibi vızıldayarak gözünüze giren florosan lambaya söverek uyumaya çalışmak, oda arkadaşlarının bir an önce yatıp uyuması için her gece dua etmek ama ne hikmetse her gece ayakta gezinen birinin olması, battaniyeyi kafaya geçirmekten nefes alamamak, hatta tüm bunlardan kurtulabilmek için yataktan düşmeye bile razı olmaktır.(en azından benim için böyleydi...)
edit: ha bir de o yatağı toplama işkencesi vardı ki, hatırlamak bile istemiyorum.
çocukken güzel olan eylem. hatta ikinci katta yatabilmek için kardeşle kavgalar edilir, sonunda annenin küçük olan düşebilir de bu iki yaş daha büyük bu düşmez diye düşünmesi sayesinde ikinci katta yatılmaya başlanır. o zamanlar havadardır, manzaralıdır ve küçük kardeş ulaşamadığı için daha bir tatlıdır.
sonra büyürsün ve olaylar gelişir;
tam yatağına gitmişsindir ve ışığı açık unutmuşsundur. kardeşine söylersin ama uyumuş numarası yapar. o yataktan inmek ve tekrar çıkmak geceni mahveder.
tam yatağına gitmişsindir, yastığa bir kaç darbeyi vurmuş, kafayı koymuş yastığa uykuya hazırsındır. o da ne? gözlerini kapattığın anda çişin gelir. yataktan in tekrar çık.
tam yatağına gitmişsindir, bir kaç darbeyle hazırlanacak yastığın aşağıda kaldığını fark edersin. kardeşinden de umudun kesildiği için yataktan in tekrar çık.
ayrıca; her telefonun alarmını kurduğunda yatağının civarında koyacak yer bulamadığın için hüzünlenirsin. sabah duyulan alarm sesini kesmek için yataktan inmek zorunda olmak gözyaşları ile uyanmana sebep olabilir.
susadın diyelim. yataktan in ve tekrar çık.
kısacası çocukken ne kadar güzel olsa da büyüdükçe çirkinleşen durumdur.