ramazan geldiğinde sanki malikanem mahya ışıkları altında bir büyüye teslim oluyor. içerdeki nadide eşyalar gözüme emekliden temiz kullanılmış icra malı buzdolabı gibi görünmeye başlıyor. yediklerimin köşebaşındaki mahalle kasabından , kazıkçı bakkal amca'dan geldiğini düşünüp hülyalara dalıyorum...
iftar çadırları, iftarını açmak için iş arkadaşlarını bekleyen vasıfsız elemanlar...insanları gördükçe onlardan biri olmak istiyorum. sıcak tarhana çorbalarının ateşi ile sanki amerika yaz kampındaki izcilik günlerimdeki gibi soğuğu yakmak istiyorum; ama daha bizden daha samimi bir ateş ile...
bu aylarda aralarına girip muhabbetlerine ortak olmak istiyorum. bir düzen , bir birliktelik, manevi bir el sıkma...dostluğu , kader ortaklığını, hesapsız sevgiyi ve en temel duyguları görüyorum gözlerinde. keşke onların arasına karışabilsem diyorum kendi kendime. bunun için bütün ay asgari ücretle yaşamayı bile göze alabilirdim. ama keşke istediğimiz her şey anında olabilseydi! sorumluluklarım, toplumun beni koyduğu yer...bazen bütün zincirleri kırmak, paralarımı yakmak, yeni bir kimlik ile ülkeyi gezmek istiyorum . ama o da tıpkı diğer masum hayallerim gibi hiçbir zaman gerçekleşmemek üzere zihnimin derinliklerindeki yerini alıyor...