gün boyu aç ve susuz kalmanın sonunda iftar vaktinin geleceğinin bilinmesi, iftarda eve gelen fırından alınmış o sıcak pidenin yenmesi, suyun içilmesi, iftardan sonra kılınacak teravih namazı, oruç tutarak fakirlerin durumundan anlamamız ve halimize şükretmemiz, iftarda ailecek birlikte oruç açmanın verdiği mutluluk, ramazan davulunun sesi, okunan maniler, şimdiki biz gençler tarafından moda olan sahura kadar uyumadan bilgisayar başında vakit geçirmek ve sahurda birşeyler yedikten sonra uyuyarak orucun uykuya getirilmesi, akrabalara, tanıdıklara giderek orada iftar açılması... tüm bunlar paha biçilemez ve bunları yaşamanın mutluluğunu kimse yaşamadan anlayamaz.
2 yıl kadar sokakta birine ''pardon çakmağınız var mı ? '' demiştim. avazı çıktığı kadar bağırıyordu, yoldaki herkes bize bakıyordu ''oruçlu adama sorulur mu ! '' ''herkes oruçluyken sen onların önünde sigara mı içeceksin !'' diye.
gayet sakin bir sesle cavapladım: ''oruç nefsi kontrol edebilmek içindir, edemiyorsan ne anlamı var tutmanın ? ''. oruç tutmam ama çevremdeki 10 insandan 7 si tutar. ben diyaloglardaki hayvanı hatırlarım o olaydan sonra hep. ha iftar sofrası ve pide candır.