içki içene dayak atan tatlı su müslümanlarının yanı sıra bu kadar çok tepki verilmesine rağmen o an olaya görüpde müdahil olmayan tatlı su adalet bekçileri vardır.
ramazan bayramlarında kurban keser, kurban bayramlarında oruç tutar, yılda bir kere namaz kılar, günde 5 vakit fitne dağıtır.
(bkz: kardeş payı kartal)
kendine göre dine saygısı olan kişi. halbuki ne kadar büyük çelişkilerin içinde. size bu tür insanlardan bir kesit anlatayım(korkmayın sırlar kapısına bağlamıyacağım olayı)
kıbrısta 4 üniversiteli arkadaş varmış zamanın birinde bunlar içki içicekler ya bahanelerini yapıştırıyolar
-aga biz arefeden malı depolayalım bayram çıkınca içeriz
tabi diğer kamillerinde işine gelir o gün sağlam içki alınır tabi bu mallar şişede duracağı gibi durmuyacağını bilerek ilk bir kadeh olarak başlamışlar ve 4 şişe rakıyı yalan etmişlerdir. şimdi bu aptallar kimi kandırmıştır? Allah'ımı?
müslüman olduğunu birilerine onaylatmak gerekir sonucu mu çıkmalıdır.
diğer aylarda da rol yapsa keşke o kişiler. keşke sadece ramazanda müslüman ayağına yatmasalar da yılın 12 ayı hep böyle olsalar da keşke bir cemaate yamanıp yollarını bulsalar.
ramazan bitince günaha koşan müslümanlar dejenere değil enayidir.
(bkz: sana giren çıkan ne?)
başlık sahibine "herkesin günahı sevabı kendinedir sen niye sinirleniyorsun a angut" demekten kendimi alıkoyamadığım, istediğini yapmakta özgür olan her birey gibi ramazan bitince günaha koşan dejenere müslüman'da istediğini yapabilir.
cezasını çekecektir onda kimsenin kuşkusu olmasın ama. arkadaşım sanane. din kavramı üzerinden başkalarının senin inançlarına, yaşama şekline uymaması senin o güzel sinirlerini niye sinirlendiriyor a canım benim.
herkes keyfine baksın. hadi şerefe.
evet ne yazık ki şartlar bu şekilde artık.
siz peygamberimiz(s.a.v)'in neden ahir zamandaki ümmetine "kardeşlerim!" dediğini zannediyordunuz ya..
eskiden, çok eskiden insanlarımız allah(c.c) katında derecesini yükseltmek için sabahları oruç tutar, geceleri dizleri ağırıncaya kadar nafile namaz kılarlarmış.
şimdi ise derece atlamak o kadar basit ama aslında o kadar zor ki..
çarşıda yürürken gözünü karşıdaki kaşarın malına (bkz: mal)* çevirmediğiniz takdirde belki de bir derece yükselmiş olursunuz, oraya bakmamak ne kadar zor olsa da.
ya da aynı çarşıda yürürken, yanından geçtiğiniz barın içine girmediğiniz takdirde belki yine derece atlarsınız, atlarız. oraya girmemek ne kadar zor olsa da..
örnekler çoğaltılabilir mütemadiyen..
esas olan oraya bakmamak, oraya girmemektir anlayacağınız..
ha bakılmaz mı bakılır, girilmez mi girilir.. sonunda günahkar olunur..
bu da geçenlerde bir cuma vaazında ısrarla üstünda durduğu bir kavramı getiriyor akıllara:
(bkz: teslimiyet)
bir düşünün bakalım islam ın lügattaki karşılığı nedir?
Türkçe açısından, "dejenere" ile birlikte "arz-ı endam" sözlerini sarfederek, bırakın Türkçe sözcük kullanmamayı, hangi dilden sözcük kullanacağına dahi karar verememiş "bozulmamış" müslümandan daha yararlı bir kişiliktir. *
(bkz: dejenere = bozulmuş,yoz)
--spoiler--
Not: TDK Sözlükten dejenereyi arayıp, "hani Türkçe değildi" demeyiniz çünkü dejenere gibi sözcüklerin orada olmasının sebebi Türkçe olarak kabul edilmesi değil, o sözcüğün Türkçe karşılığının olduğunun belirtilmesidir
--spoiler--