iftara az bir zaman kala pide sırasına girmek de ramazan ayının güzel anlarındandır.
Genelde bir kaç arkadaş birlikte gidilir pide sırasına. Özellikle iftarın iş çıkışı saatlerinden sonra olduğu zamanlarda, tam da bu zamanlarda. Bizde en çok kaavenin orda beklenir iftar vakti. Ve oradan gidilir fırına. Amaç yeni çıkmış sıcacık pideleri iftar sofrasına yetiştirmektir. O sırada; sabırsızlık vardır, sohbet vardır, tebessüm vardır, tartışma vardır, oruçlu geçen bir günün yorgunluğu vardır. Arkadaşların vardır o sırada, tanımdağın insanlar da. Mahallenin yaşlı amcalarına teyzelerine sıra verilir.
" Beyler amcaya bir yol verin!"
der birisi yüksek sesle. ramazanın verdiği manevi havadan nasiplendiğini, yaşlılara hürmet ederek sevap kazandığını düşünür yüksek sesin sahibi. Ama akran ise eğer öne geçmeye çalışan, kaplan kesilir sıradaki herkes.
+ Sıra var birader!
- Acelem var arkadaşım.
+ Yok öyle, herkesin acelesi var abicim, ezana kadar yolu var.
- Yok yok, ben soğuklardan alacaktım.
+ Ha o zaman başka, hani biz de bekliyoruz anlıyo musun, kusura bakma...
Eller kimi zaman pide için ödeyeceği bozuk parayı hazırlar. Kimi zaman da ezan okunmak üzeredir ve bu defa ezanla birlikte yakılacak sigara hazırlanır.
Ama en çok da ezan okunmadan önce pideyi kapanın yüz ifadesi anlatır her şeyi. Sırf bu ifade için bile beklenir o sırada. sıcacık pideyi, kağıda sardırdığı halde elleri yana yana taşıyan kişi öyle mutludur ki, görmeden anlaşılmaz. Sofra başında ezanı bekleyen ev halkına sıcak pide götürecektir. Ve o ramazan lezzeti pide; en lezzetli haliyle yani sıcak sıcak, keyif verecektir saatlerce aç kalan bünyelere, "Ölmüşlerine gitsin" denecek kadar belki de.
Sadece ramazan ayında yaşanabilecek güzel anılardır.
Mesela lise çağlarında, sahura yakın vakitlere kadar kaavede takılırdık. sonra evde sahur sofrasının hazırlanma vaktine kadar da sokaklarda dolaşırdık. Malum liseliyiz ya, ev dışında rahat rahat sigara içerdik. Ve mahallenin ramazan davulcusu ile aşağı yukarı aynı yerde karşılaşırdık her gece. Bizi görür görmez davulunu yan çevirir beklerdi. 3-5 sigara koyardık davulun üzerine, alırdı sigaraları ve başlardı çalmaya. Biz de halay çekerdik. belki 10 dakika kadar sürerdi bu, camlardan "ne oluyor yahu" merakıyla çıkan insan sayısı arttığında, davulcu ufak ufak yol alır giderdi.
Hey gidi günler. Şimdi yapsak deli derler, ama o zamanın tatlı bir özgürlüğü vardı...
Her ramazan ayında sigarayı bırakanlar, daha doğrusu bırakacağını iddia edenler de bir çok insanın ramazan anılarında yer bulurlar kendilerine. Bir çoğumuzun böyle arkadaşları, yakınları vardır çevremizde. Bu insanların ramazandan önce, ramazan esnasında ve ramazandan sonra söyledikleri her sene benzerlik arzeder. Bir türlü söylediklerini yapmazlar ya da yapamazlar. Söylediklerini yapmasalar da, onlar güzel insanlar, her sene aynı sözleri sarfederek yüzümüzü güldürürler. Neşe için önemli malzeme kaynağıdır bu insanlar. Benim de çevremde 3-5 kişi vardır böyle.
Her sene diyaloglar genelde şu şekilde cereyan eder:
1. Ramazandan önce;
+ Abi bu ramazan bırakıyorum sigarayı, bu defa kesin.
- Olm bırak bu işleri, geçen sene de bırakıyordun.
+ Yok olm kesin bırakıyorum. Çok kolay lan, sen de bırak. Bak şimdi, zaten 15 saat içmiyorsun sigarayı, geriye ne kalıyor? 9 saat. e bunun da birkaç saati uykuda geçiyor, aha da bıraktın gitti işte.
- He lan çok kolay, farkında mısın, geçen sene de çok kolaydı.
+ ya olm geçen seneyi karıştırma, yok yok bu sene kesin bırakacam, olm hem cebe zarar, hem sağlığa, valla sen de bırak.
Adam öyle bir konuşur ki, sanki sigarayı bırakmış sana tavsiye veriyor, halbuki o esnada fosur fosur içmeye devam ediyo.
2. Ramazan esnasında, iftardan sonra kaavede oyun oynarken;
+ Abi dün gece sigaram bitmiş, sahurda pederden aşırmasam yamulmuştum valla. Yok abi akşama kadar ne su ararım ne yemek. Tek sigara zorluyo beni.
- Olm hani bırakıyodun sigarayı?
+ Bırakcam olm. zaten günde kaç tane içebiliyosun ki, hem böyle daha kolay. Zaten otomatikman azaltmış oluyorum. Ramazandan sonra her türlü, çok rahat lan. Bence sen de bırak.
Kaavede saat ilerlemiştir. Malum ramazanda sahura kadar açıktır kaaveler. O sırada kaavenin yanındaki tekelin sahibi gelir, "bi isteği olan var mı abiler, kapatıyorum" diye seslenir kaaveden içeri. Sigarası azalanlar, çocuğuna süt alacaklar falan son siparişlerini verirler. Bizim sigarayı bırakacak arkadaş da "bana da bi sigara getir" diye sahuru garantiye alır.
3. Ramazandan sonra, bayram namazı çıkışı tanıdıklar karşılaşır, ve ilk bayramlaşma merasimi orada başlar;
+ Hacı ben paketi evde unutmuşum, ver de yanalım.
- Ateş var mı sende?
+ Anaa, oruç gitti la hihoha hahaa
- Lan her bayram aynı espri, bıkmadın mı? Hem sen sigarayı bırakıyordun ya lan?
+ He bırakcam olm, bak şimdi, ben ramazanda çok az içtim, alıştım lan az içmeye. Günde 3-4 tane içsem yetiyo, 1-2 ay böyle devam ederim sonra da hepten bırakırım. Olm bak beni dinle, sen de bırak. Hem sağlığa, hem cebe. içme lan valla.
Bu sigarayı bırakma diyaloğu işte bu cümlelerle son bulur, taa bir sonraki ramazana kadar. ama ne hikmetse bu arkadaşların sigarayı bırakabildiğini hiç görmedim. Fakat her şeye rağmen azimlerine hayranım. Bir gün kesin bırakacaklar.
kilis'te bir gün imam akşam ezanını 5 dakika evvel okur yanlışlıkla. ertesi gün akşamda bu olay haberlere konu olur ve kilis müftüsü açıklama yapar. ''kilisli vatandaşlarımız ramazandan sonra bir gün daha oruç tutarak kaza etsinler'' diye. ardından kilis müftülüğüne bir telefon gelir. arayan istanbulda yaşayan bir kilislidir. sorusu şudur : ''hoca efendi ben de kaza edecek miyim?''
te allam.
ilk gençlik yıllarımızda (15-16 yaşlarımızda), iftar vaktine kadar orada burada sürterdik. iftar olsun diye yapmadığımız şey kalmazdı. Semtimizden ilçe merkezine(istanbul-Kartal) yürür, bankalar caddesinde dolaşır tekrar geri dönerdik, tabii yürüyerek. amaç vakit geçirmekti.
Ramazanın kış aylarına denk geldiği zamanlardı o zamanlar. Hava soğuk tabi, ısınmak için bazen yürümek veya hareket etmek yetmezdi. Yalandan ekmek fırınlarına girerdik. Sanki bir şey alacakmışız gibi, halbuki oruçluyuz, ısınmak için girmişiz. Lafı eveler, gevelerdik. Çoğu zaman anlardı fırıncı, sorduğumuz abuk subuk unlu mamüller için " siz hele biraz ısının, belki gelir o dediğinizden" der gülümserdi.
Kartal merkezde biraz dolaştıktan sonra iftar vaktine yakın semtimize geri dönerdik. Ama merkezdeki alt geçitin orda satılan ne idüğü belirsiz çikolata ve bisküvilerden almadan gitmezdik. Fiyatını hatırlayamıyorum şimdi ama, düşünün ki şimdi normal bir tablet çikolata 1-2 TL, ve düşünün ki normal bir tablet çikolatanın en az 3 katı büyüklükte bir tablet çikolata 20-30 kuruş. Öyle bir şey işte, varın gerisini siz düşünün. içinde belki de kakao yerine yanmış motor yağı falan vardı, bilemiyorum artık.
Kartal merkezden yaklaşık bir kilometre kadar uzaklaştıktan sonra, küçük bir bakkaldan ekmek alırdık, çikolataları ekmek arası yapar, ezan okunur okunmaz yerdik. Bir süre sonra ekmek arası çikolata kesmemeye başlamıştı, yeni aromalar denedik. Ekmek arası bisküvi, gofret falan.
Halbuki her ne kadar zengin ailelerin çocukları olmasak da, çok şükür bir çorbamız kaynardı evlerimizde. Ne diye bu eziyeti çekerdik ki sanki? Sanırım genç olmak böyle bir şey...
ögrenciydim iftar yapacak para yok evde de bi gıdım yiyecek bişey yok iftar cadırına gidecegiz arkadaslarla evde iftar vaktini bekliyoruz tabi. biraz uzanalım dedik aclıktan galiba içimiz gecmiş oracıga sızmısız bi uyandık iftar vakti geceli baya olmus tabi iftar cadırında da yemek filan kalmamıs biz yine ac kaldık malesef.ama o uykunun tadı baskaydı.
küçüktüm o zamanlar..şimdi ki gibi hüzün yoktu gözlerimde..
ramazan ayının ortalarına doğruydu.kış en ağır yüzünü gösteriyordu.*sokaklar evlerin bacalarından çıkan kara dumana inat bembeyazdı.
sırtında ki sarı kazağı ve ayağında ki eski ayakkabısıyla karlı yolda ilerliyordu çoçuk.zeminden çıkan " gırrrç..gırçç" seslerine dikkat kesilmişti ki az ilerde beliren karaltıyla yüzünde bir gülümseme belirdi.fırın görünmüştü artık..sıcak pide nin hayaliyle midesi kazınmış ve fırına daha hızlı yürümeya başlamıştı.fırına geldiğinde içeriye sıkışmış insanları gördü buğulucamın üzerinde ki el izinden.içeriye girmesi imkansızdı.ta ki yaşlı adam elinde ki pidelerle dışarıya çıkana dek..
içerisi oldukça havasızdı ama oldukça sıcak ve kalabalıktı.kısa boyu onu diğer insanlar arasında adeta görünmez yapmıştı.ama o bunu bir fırsat bilip on kişinin arasından sıyrılıp iki tane pidesini almayı başarmıştı.