önce şişenin kapağı açılır, genelde bu kapaklar misketli olduklarından, bardağa dökmek isteseniz de dökülmez, o zaman şişenin götüne hafifçe bir şaplak atmak fayda sağlayacaktır. sonra lıkır lıkır bardağa boşaltırsınız. (tabi bu su bardağı olmayacak ince belli rakı bardaklarından olacak, çay bardağıyla daha zevkli olur o ayrı ) üzerine de suyu dökersiniz
sonra burnunuza götürüp koklarsınız ''hımmmmmmmm'' bu kokuyu, yani hasreti giderdikten sonra iştahla içersiniz. ilk fırtınız da parkinson hastası gibi titrersiniz ama sonra devamı gelir. nasıl anlatılır ki başka. yok akşam içilirmiş. yok muhabbetmiş, yok tok karnaymş.
arkadaş getir bana kömürlükte içeyim hemi de susuz...
rakının nasıl içildiğini merak eden kişinin muhtemel soru cümlesidir.
aslında rakıya buz konmaz.
masada sizden büyük biri varsa bardaklar tokuşturulurken yaşı büyük olanın bardağı daha yukarda olur. *
bektaşi der ki :
"Rakı ağızdan değil, kulaktan içilir .
biz ona içki değil, dem deriz!"
rakının kitabını yazan deniz gürsoy, rakının nasıl içileceğini değil
"rakının nasıl içilmeyeceğini" yazmıştır. (oğlak yayıncılık)
oturursun masaya, garson bir şişe rakı getirir, mezeleri sıralar, kadehini
doldurur, içersin !
hayir, rakı öyle içilmez...
rakının nasıl içileceğini, ya da nasıl içilmeyeceğini bilelim ..
rakı güneş batmadan içilmez.
rakı yalnız başına içilmez,
duvara bakılarak içilmez,
rakı keyif için içilir,
dertlenmek için içilmez,
rakı sohbet için içilir.
rakı, şakadan, nükteden, işletmeden anlamayan bayır turplarıyla içilmez .
rakı gürültüyle içilmez.
rakı çabuk içilmez, içip masadan kalkılmaz .
rakı sofrasında fazla yemek yenmez, mezelerle yetinilir .