rakıyı birgün enerji içeceğiyle karıştırıp ağzına sıçılana kadar sarhoş olup oraya buraya kusup çişini dahi tutamadığın bir an olur ya işte o zaman kokusunu bile duymak insana tiksinti verir. haybuki rakıyla ilişkimiz çok güzeldi fırından anasonlu galete bile alırdım sabahleyin. ancak o gün rakınında anason kokulu sofralarında içine mıçtığım gün bir daha dostlarla o sofralara oturmadım ben hiç.
yesilaycı bir profesör, "içkinin zararlari" konulu bir konferans veriyormuş. konusmasinin bir yerinde dinleyicilere sormuş:
" iki kovadan birine raki digerine su doldurup bunlari bir esegin önüne koysak, esek hangisinden içer acaba " dinleyiciler hep bir ağızdan " suyu " demişler. " neden suyu içer" demis profesör, neyzen hemen atilmis " eşekliğinden "
ahmet rasim milletvekilliği döneminde bu espriyi mustafa kemal'e anlatmış. m.kemal bunu çok begenmis.
atatürk beraberindekilerle bir aksam çiftliginde içerken,az ötede dolasan bir köylü çocugunu yanına çağırarak sormuş :
+ biz ne yapıyoruz ?
- rakı içiyorsunuz.
+ söyle bakalım, iki kovadan birine rakı digerine su doldursak, bunları eşeğin önüne koysak, esek hangisini içer ?
Benim gibi rakı kokusunu 'Hani çocukken balonun içine su doldurup içince aromalı bi kokusu oluyordu ya? Anason bu işte lan. Ben çok içtim bunu baydı artık' şeklinde tanımlayan insan çeşidi.
bünyesi rakıyı kaldırmayan insandır. içtikten sonra " mortingen şıtrayze " olacağını bildiği için, mey lerin huzurunu kaçırmamak adına sofraya dahil olmayan insandır.