cunda(alibey)adasının ışıklarına nazır, deniz kenarında, derin bir muhabbet eşliğinde, arkadaşlarla rakı içmenin verdiği inanılmaz hazzın ardından, aynı arkadaşları gördükçe söylenen, kalıp haline gelmiş deyim. Tekneyle açılıp cunda ve ayvalık arasına tekneyi çekip, tuttuğun balığı arkada yanan mangalda pişirmekde başka bir alternatiftir.
belki kulağa, kafiyeli gibi gelebilir. Ancak kesinlikle sanılmasın ki; kafiyesi olduğu için bu üç kelime arka arkaya gelip, tekerleme gibi bir kalıp oluşturdu. Bu üç kelimenin bu kalıbı oluşturması, bir tesadüf de değildir. ayrıca bu üçlemede hiçbir eleman değişken değil, kazık çakılmış gibi sabittir.
Ayvalık'a, çamlık mevkiinden giriş yapın, ilk başta bir şey anlamazsınız. Çünkü gözünüzü manzaradan alamazsınız, burnunuz bol oksijenli bir havanın çam ve deniz aromalı kokusunu almaya başlar. kulaklarınız, muhtemelen içinde olduğunuz taşıtın sesini duyacak... o yüzden onları, şimdilik umursamayın. *.
Ayvalık Lisesi'ne doğru geldiğinizde, onun tam karşısına geçen yıl yapılan balık halinin önünden geçmek zorunda olduğunuzdan, ha bir de balık sever biriyseniz ki öyle değilseniz ayvalık'da işiniz ne? rakı balık ayvalık üçlemesinin balık elemanının hazır olmaktan başka bir çaresi kalmamıştır.
sonra içlere doğru ilerlediğinizde, ilk başta anlamsız gelen, "ulan bu mu Ayvalık dedikler yer." şeklinde bir tepki vermenizi sağlayan, sahildeki mobilya, fotoğrafçı, banka, eczane dükkanları ile tam bir turuzmi baltalayan bir havası olduğunu göreceksiniz. Ancak Aldanmayın. çünkü o, gizemin ve güzelliğin belki de insanlara iç güdüsel olarak yaptırdığı bir perdeden başka bir şey değil. o saçma, orda bulunmasının hangi akla hizmeti olduğu bile meçhul dükkanların aralarından, ayvalık'ın palabahçe, macaron ve fethiye mahallesi mevkilerine doğru giden sokakları takip ettiğinizde, sokakların mimarisi ve o sokakların sakini muhacir ayvalıklılar aklınızı başınızdan alacaktır.
Daha sonra da Ayvalık'a bağlı olan cunda * adasına doğru deniz motoruyla yola çıkarsınız. Cunda ile Ayvalık arasında tam ortaya geldiğinizde, nereye bakacağınızı bilemeyeceksiniz. arkanız ayrı, önünüz ayrı, sağınız-solunuz ayrı güzellikte olacak çünkü. Cunda iskelesi'ne ineceksiniz, iki tane balık restaurantının arasında geçerek cunda'ya gireceksiniz. zaten buralardan gelen anason kokusu ile rakı balık ayvalık üçlemesinin, rakı elemanı da inceden inceye nefsinize baskı yapmaya başlayacaktır. ve siz nefsinize yenilerek cunda adası'nda balık yiyip, o mükemmel deniz mahsülü ya da çeşitli otlarla yapılan mezelerle birikte rakıyı içersiniz.
"Arkadaş ben her yerde rakı balık yaparım." diyeniniz olabilir. ancak siz, bu, cunda'da yaptığınız rakı balığı, ilk başta anlamayacaksınız. çünkü zil gibi sarhoş olacaksınız. ancak restaurantda değil. yemeğinizi yedikten sonra gittiğiniz bir yunan tavernasında... mükemmel bir sesi olan buzuki ile çeşitli türk-yunan ortak parçalarından örnekler ile yerinizde duramazcasına, bilmeseniz de sirtaki yapmak isteyeceksiniz. 9/8'lik ritmi duyunca inceden göbek atacaksınız. sonra kaldığınız yere gidip, uyuyacaksınız. sabah kalkıp, o kahvaltıyı yaptıktan sonra benim ne demek istediğimi anlayacaksınız. böylece 3. eleman olan Ayvalık da aklınıza kazınmış olacak.
kapısını açan olursa seve seve eşlik etmeyi istediğim üçlüdür. özlüyorum böyle şeyleri ben ama gel görki bu durumu yaşamak için ne bir fırsat ne de insanlar var.
not: düşünüp düşünüp kahrediyorum kendimi gecenin karanlık koynunda...