otur ki sandalye hatırlasın
sandalye olduğunu.
masa da unutur masalığını,
elini komasan üstüne
bakışlarını ayırmaya gelmez,
sürahi boşalır sonra suyundan.
kadehim kadehim dediğin şey,
dudağını değdirmedikçe kadeh değildir.
mezeler de bilmez renklerini, lezzetlerini,
çatalını dokundurmazsan. *
hakkını veriyorsan masanın, içkinin, mezenin, sohbetin, fonda çalan ney'in hatırlarsın bak o masada edilen sohbetleri. bundan sebep gene toplanmak istersin arkadaşlarınla. her seferinde farklı bir tat bırakır dimağında. unutursun da ama. konuşulanlar kalır çünkü o masada.
bir yerde okumuştum; "bu sohbetlerde tartıya çıkar adam, ağırlığı ölçülür" deniliyordu, katılmamak elde değil. ya dostlarla hemdem olunur ya yeni arkadaşlıklar pekişir, ne dediğini bilmezler ise bu masada yer bulamazlar kendilerine bir daha.
Hayatımda duyduğum en beyinsizce boş muhabbetten biridir.
Ulan 3-5 zırto toplanmış leş gibi tadı olan bir şeyi içmeyi başarabilmek için yanında bir dünya şey yiyo ve tek ulaşılmak istenen kafaları güzel yapmak.
E böyle bir uğraşa da zeki hiç kimse girmez. Tabi bu zahmete girecek adamların da iq'lar çift hanelerde olacağından dolayı o sofrada geçen saçmalamalar da muhabbet falan sanılıyor çünkü o sofrada bulunan zontalar kendilerini çok matah bişey yapmış falan hissediyorlar.
Bahse girerim dünya üzerinde böyle bi hıyarlık çok nadirdir.
*işbu entryi girme isteği ekşi sözlükteki bir başlıktan doğmuştur.