asırlardan beri kültürümüzle özdeşleşmiş olan milli içki.
affedersiniz, dün biraz bokunu çıkardığım içki. kendisini içiriyor hayta. şu an beynim olmadığı için bu satırları götümle düşünerek yazacağım. canım götüm.
başlıyorum:
rakıdan önce en çok tükettiğimiz içki şarap imiş. daha doğrusu azınlık tebaası şarabı çok tüketiyormuş. 17. yüzyılda anason rakısı hayatımıza girmiş ve o gün bu gündür ciğerlerimizin sevgilisi olmuş. ne de iyi olmuş.
başlarda yanında bir şey tüketilmezken, zamanla ufak tefek kemirmelikler olmuş. mesela kuru yemiş. bazıları ise rakının yanında bir şey tüketmez, rakısından okkalı bir yudum aldıktan sonra ellerinin tersiyle ağızlarını silerlermiş. buna da "yumruk mezesi" demişler. kullanıcı adımdır aynı zamanda. "meze" kültürü ise mevcutlar içinden oluşmuş. üç tarafı denizle çevrili olan güzel memleketimizde meze kültürü haliyle deniz odaklı olmuş. deniz ürünleri rakının en kalender dostu olmuş ve olmaya da devam ediyor. yine ilk tüketilmeye başlandığı dönemlerde bir ara istibdat yönetimi rakıyı yasaklamış. rakıya meftun insanımıza yasak vız gelip tırıs gitmiş ve bir yolunu bulup bezm-i meylerini kurmuşlar. çünkü süfeha olmak bunu gerektirir. rakıya erişemeyenler ise tatar bozası içmiş. baktı ki istibdat bu yasaklar bir sike yaramıyor, sinirden kollarını ısırmış. saraylarda her akşam şarap içenlerdi bu yasağı getirenler. neyse... *
daha sonraları meyhane kültürü oluşmuş. ilk meyhanelerde yemek tüketimi geri planda kalmış. tek başına oturup iki kadeh rakısını içen kaytan bıyıklı dedelerimiz, rakıyla leblebi falan tüketirmiş. yine zaman ilerlemiş ve ufak tefek mezeler oluşmaya başlamış. başlarda patlıcan salatası, pilaki gibi mezeler yapılırmış. zamanla deniz ürünlerinden yapılan mezeler pilakiyi falan domine etmiş. (pilakiyi tabii ki küçümsemiyorum. kendisi assolisttir.)
ilk deniz ürününden oluşan meze çiroz olmuş. şu an hala daha çiroz ve lakerda* rakının olmazsa olmazlarından.
meze haricinde meyve de işi ele almış. kavundan ziyade rakıyla tüketilen ilk meyve ekşi elma olmuş.
o dönemde meyhanelerde garsonluk vazifesini yerine getiren kişiler bir ellerinde peşkirle masadan masaya seğirtirlermiş. sipariş ettiğiniz üç beş mezenin masaya getiriliş zamanını bu peşkirli garsonlar belirlerlermiş.
canlı müzik kültürü malumunuz sokakta gezen laternacılarla başlamış ve zamanla fasıla evrilmiş. hadi diyelim canlı müzik yoksa da, 45 plaklar devreye girermiş.
devam:
rakının dandiği ispirto tadı verir. iyisi ise damakta saf anason tadı bırakır, yağ gibi akar ve suratınızda ekşime yapmaz. su katma oranı önemlidir ama bu durum kişiden kişiye değişiklik pek tabii ki gösterebilir. (bence* su ve rakının oranı eşit olmalı ama yine de siz bilirsiniz.) isteyen bir kapak rakıya iki damacana su katıp içebilir.
rakıya buzun atılmaması önerilir. soğuk suyla daha bir güzel olur. özellikle sek rakıya buz atılmaz. kristalleşme yapar. sek rakıya buz atanları kürekle dövmek boynumuzun borcudur.
rakının servisi ister şişeyle ister karafakiyle yapılabilir. dileyen pet şişeye koyup, pet şişeden servis yapar. mesela ben içkisiz düğünlere gitmek zorunda kaldığımda, pet şişeye rakı koyup, yudum yudum içiyorum. içkisiz düğün mü olur amk? sarı kola mı içeceğiz?
ne demiştik? heh, servis: karafakiyle servis yapmak pek keyiflidir. çok şirin görünürsünüz. karşınızdaki hatun sizi afili bakışlarıyla keser, klark çeker. ee haliyle kan hemen aşağılara doğru hücum eder. velhasıl, ele pek yakışır bu karafaki denilen minnoş. servis yapacağınız bardak mümkünse ince ağızlı olmalıdır. kalın ağızlı bardakta rakı içmek pek tat vermez. "yapacağınız bardağı sikeyim" dedirtir. ve yine bu tarz kalın ağızlı bardak tasarlayan endüstriyel tasarımcının sülalesinde fert bırakmazsızın bağırsaklarına pipi sokma temalı küfürler edilir. ve bu, şifahen yapılmalıdır. tepki oluşursa ince ağızlı bardak üretimi artar.
yani inşallah.
rakıyla en çok tüketilen şey, beyazpeynirdir. bazısı yoğurtla tüketir. b vitamini yüksek, iki lezzetli gıdadır. ben marjinalim beyazpeynir ne amk diyorsanız eğer, rokfor iyi bir alternatif olabilir. bende öyle bir para olmadığı için, beyazpeynir rokforu siker diyerekten mideye indirmeye devam ediyorum. rokfor kim lan? hoşt!
birkaç defa (cebim para görmeye dursun..) danish blue alıp, rakıyla tüketmiştim. güzel oluyor, tavsiye ederim. hülasa küflü peynirler genel olarak rakıyla iyi gidiyor.
rakıdan sonra ayılmak için türk kahvesi tüketilir. bence bu yanlıştır. zira zaten hızlanan metabolizmayı daha da hızlandırarak alkolün etkisini arttırır; zurna olursunuz, benden söylemesi. rakının yanında ya da sonrasında iyi demlenmiş çay çok çok iyi gider. çayla tüketime "ankara usulü" derler. eski pavyoncuların keşfidir.
kafanız kırıldıysa, biraz olsun ayılmanıza yardımcı olur.
rakının kafasını en az etkiye indirmek için yağlı gıdalar tercih edilebilir. ama zaten niyet kafa olmak değil midir? yağ, alkolün emilimini yavaşlatır. daha yavaş ve kontrollü bir şekilde sarhoş olursunuz. bazısı, hatuna rezil olmayayım diye yemek öncesi yarım çay bardağı zeytinyağı içer. ama kadere bakın ki, ishal olur ve beş karış suratla ve guruldayan karnıyla derin bir kederin içinde boğulur. iyi mi oldu şimdi?
adam gibi iç işte.
rakının yanında her türlü müzik dinlenebilir. kim ne seviyorsa onu dinler yani. illaki türk musikisi olacak diye bir kaide yok. kimse size bir şey dayatamaz. benim canım genç kardeşlerim rakısını yudumlarken aykırı tabiatlarının gereksiniminden dolayı cannibal corpse falan dinleyerek yaşadığı andan oldukça keyif alabilir. kimse o genç kardeşlerimizi eleştiremez çünkü karşısında beni bulur. (uyarıyorum, kürekle döverim.)
ve mesela bazısı polo & pan'dan canopee falan dinleyerek keyiflenebilir. vs vs.
genelleme ve kısıtlama yapmak her şeyde olduğu gibi, müzik için de yapılmaması gerekendir.
- abi bu ne ya? rakı içerken megadeth mi dinlenir?
+ sana ne lan avradını siktiğim!
- meh, mehehe..
son olarak, rakıyla et de iyi gider. kim neyi seviyorsa rakının yanında onu yiyebilir. ben şahsen balıkçıyım. balıkları öpüp öpüp yerim. canlarım benim.
ama naçizane bir tavsiye vereyim: keçi eti yemeyin. hani böyle nakkaş'a falan gidersiniz, trakya usulü bir meyhaneye denk gelirsiniz, ve olur ya bu mekanda keçi etinden tandır yapılır; gaza gelip ortaya söylersiniz ve yanında rakı içersiniz..
işte yemeyin onu. cırcır olursunuz. ne demiş eskiler: "sütü hekim, eti ölüm"
salata da hakeza zevkinize göre yapılır/yaptırtılır ve tüketilir. ama sarımsaklı ve beyazpeynirli ince kıyım bir roka salatası (bol zeytinyağlı) efsane iyi gider. babakale'de yakalanmış ve salatası yapılmış "benim!!" diyen ahtapotun salatası bile (gerçi bu biraz meze gibi) roka salatasının yanında bok yemekle mükelleftir.
uyarı: rakı edebiyatını sevmem. rakı içen kadın şöyleymiş böyleymiş, rakı içen erkek böyleymiş falan muhabbetlerine çüküm girsin. ama bir gerçek var ki, bu içki biraz adam seçiyor. vallahi bazılarını rezil ediyor. bu durum gayretullah'a dokunuyor*. ayrıca, soba veya kuzine**** yanında oturup içmeyin. zira sıcaklık maymun eder, çarpılırsınız.
sevdiğini iddia edenler yalan söylerler ne demek ya?
bu kadar hasta ruhlu bir argüman duymadım.
sen içme, sevme, sorun değil. ama seven yalan söylüyor demek ne yani?
rakının seveni rakıyı 1 adet meyveyle, 1 kase beyaz leblebiyle de içer.
o kadar fazla bir şeye gerek yok. aşırı fazla içmek de esası değil rakının.
ortamda rakı içiliyorsa işin kalitesini meze değil sohbet belirler. sohbetin ayarını da insanların olgunluğu bir yerde.
rakı susturmaz, susmak için rakı içiyorsanız zaten yalnız ve dertlisinizdir.
o esnada rakı içmek de zekice değil zaten. insanın canına zarar. o rakının şifasını göremezsiniz. sohbetsiz rakı da karaciğere küfür etmek gibidir.
rakının eşlikçisi müthiş bir mutfak kültürümüz de var. fakat rakı içmek için 10 çeşit meze de şart değil. insanın içi bayılır. zaten aşırı veya ağır yemek yiyen insana içmek zul gelir, rakıyı hiç içemezsin.
bu yüzden zeytinyağlılar, hafif soğuklar, peynirler vs ön plandadır.
toplasan 4 çeşit meze, bir ara sıcak, bir ana yemek belki gelir klasik bi sofrada. fazlası kişi sayısına göre oynarsa oynar. o kadar.
o yüzden rakıya katlanmak için sofra kurmayız. sohbetimizin kalitesi ve keyfimiz artsın, paylaşalım, ikram edelim, anımız olsun diye yemek yeriz rakıyla.
hatta bazen gider ellerimizle seçtiğimiz malzemeleri, bir de ellerimizle pişiririz, sunarız.
karşımızdakilerin bir değeri olduğu için.
yani demek istediğim, rakı size azap oluyor diye herkese olmasını salık vermek biraz çocukluktandır.
rakı hakkında bir sürü tevatür vardır da bir tane gerçek vardır:
Bir türlü alışamadığım içkidir. Bildiğin anason likörüdür. Kokusu insanı alır yerin dibine sokar. Sevdiğini iddia edenler yalan söylerler. Rakı eğer içilesi bir içki olsaydı yanında tadını bastırmak için milyon tane meze istemezdi.
Yeni rakı Tekirdağ fabrikası kapandığından beri tadı kötüye doğru gidiyor. Şişenin üzerindeki tek yazısını aramayan kişiler tadının ne kadar güzel olduğunu bilemez.
Not: özel günler için hala şişeler saklamaktayım.
Kokusu, tadı, ortamı ve edebiyatıyla 4/4lük iğrençlik. Alternatif içkiye ulaşmanın epey zor olduğu eski zamanlarda eyvallah da yakın fiyata çok fazla alternatifinin olduğu günümüzde neden rakı diye sorarım açıkcası.
her pazar saat 11'den sonra bir domuz sıkısı rakı, bir avuç beyaz lebleli , tekel 2000 ve muhtelif müzikler eşliğinde mutfak masasında loş ışıkta tek başıma, öncelikle geçirdiğim haftayı değerlendirdiğim sonrasında ise hayatımda olanları değerlendirdiğim sürede bana eşlik eden anason ile aromalandırılmış Türk içeceği.