Nice uzak her şey
Ve çoktan geçmiş.
Sanırım, parıltı aldığım
o yıldız ölmüş
binyıllardan beri.
Sanırım, şu geçen
gemide
işittim korkuyla söylenen bir şey.
Evde bir saat
çaldı...
Hangi evde? ...
Kalbimin içinden dışarıya
kocaman göğün altına çıkmak istiyorum.
Dua etmek istiyorum.
Ve bütün yıldızlardan biri
hala gerçek olmalı.
Sanırım, biliyorum,
hangisi bir tek
devam etti, -
hangisi beyaz bir kent gibi
ışının sonunda göklerde durmakta
ben, bilir misin sessizce
sıyrılmak isterim taşkın çevreden
meşeler üstünde solgun, nice
yıldızların gece
açtığını bilirken
seçerim öyle yollar,
ayak basmadığı kimsenin
solmuş akşam çimenlerinde,
uzak bir de şu düş ancak;
sen de gelirsin.
rilke için stefan zweig şöyle söyler: "zamanımızın zengin ve başarılı şairlerinden hiçbiri, kendini hiçbir yere bağlamayan rilke kadar özgür değildi. onun ne alışkanlıkları, ne adresi ve aslında ne de bir vatanı vardı; italya'da, fransa'da ya da avusturya'da aynı rahatlıkla yaşayabilirdi ve nerede olduğu hiçbir zaman bilinmezdi. onunla karşılaşmak, hemen her zaman bir rastlantıya bağlıydı..."
bir 'yalnız' olarak rilke ise, yalnızlardan (aslında kendinden) şöyle bahseder:
"yalnızlardan söz etmemiz insanlardan fazla anlayış beklememizdir. insanlar, neden söz ettiğimizi anlarlar sanıyoruz. hayır, anlamazlar. bir yalnızı görmemişlerdir asla; ondan, tanımaksızın nefret etmişlerdir. insanlar, onu tüketen komşular olmuşlardır; bitişik odanın, onu baştan çıkaran sesleri olmuşlardır. insanlar, patırtı etsinler, onun sesini boğsunlar diye, eşyaları ona karşı kışkırtmışlardır. narinliği ve çocuk oluşu yüzünden çocuklar, ona karşı birleşmişler ve o her büyüyüşünde, yetişkinlerin inadına büyümüştür. bir av hayvanı gibi barınağını sezmişler ve uzun gençliği sürekli bir takip altında geçmiştir. güçten kesilmeyip de ellerinden kaçtıkça, yaptığı şeylere bağırmışlar, çirkin deyip kötülemişlerdir yaptıklarını. ve o, bunlara kulak asmadı mı biraz daha ortaya çıkmışlar, yiyeceğini bitirmişler, teneffüs edeceği havayı tüketmişler ve iğrensin diye yoksulluğuna tükürmüşlerdir. bulaşıcı hastalığı olan biri gibi adını kötüye çıkarmışlar, daha çabuk kaçıp gitsin diye ardından taşlar atmışlardır. ve yıllanmış iç güdülerinde haklıydılar gerçekten: o, gerçekten düşmanlarıydı çünkü."
“Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar,
Umduğunu bulamamış, üzgün, yaslı
Ayrılınca birbirinden gövdeler;
Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde
Yatarken aynı yatakta yan yana:
--spoiler--
Sesler, sesler. Duy yüreğim, şimdiye dek ermişlerin
duyduğu gibi. Dev çağırış onları yerden
kaldırıyordu; ama onlar, akıl almaz kişiler,
diz çöküp kaldılar, dinlemeksizin: Buydu
onların duyması. Ama değil, tanrı sesine
dayanmak hiç değil. Esip geleni duy sen,
suskudan oluşmuş aralıksız bildiriyi.
--spoiler--
Şiirlerinin yanı sıra çağdaş Alman romanının öncüsü sayılan malte laurids brigge nin notlariadlı eseriyle de ün kazanan Rilke, ekonomik bunalımların ve kapitalist gelişmelerin belirlediği sanattan uzak bir çağın içinde yetişmiş, gerek yaşamı gerek yapıtlarıyla hayatı mekanik, cansız bir hale getiren duygulardan yoksun modern çağa, insanların birbirine ve kendi kendisine yabancılaştıran, yalnızlığa iten yaşama biçimine karşı gelmeye çalışır.
Yazarın yaşamını belirleyen olaylar, onun sanatında da büyük değişimlere yol açmıştır. ilk dönem şiirlerinde görülen gelişmede sevgilisi Lou'nun ve birlikte yaptıkları Rusya gezisinin payı büyüktür. Dilin duygulara seslenen ses özelliklerine büyük bir duyarlılıkla yaklaştığı Saatler Kitabı, Rilke'nin Rusya yaşantısını ve Paris yıllarının etkilerini yansıtır.
heykeltıraş rodini anlatan auguste rodin isimli bir kitabı vardır.
prag'lı (ilgi alanıma bir yenisini eklemiş). yirminci yüzyıl batı şiir sanatının en büyük temsilcilerinden.
sözde müziğin anlatımda düşünülebilecek en zengin şiir kurgularının ta kendisi. rilke şiirini okumak, söz'ün yalnızca kendisine ait bir dünyada değer taşıyabileceğine tanıklık etmek demek.
Ayrıca cahit zarifoğlu'nun kendisine duyduğu sevgiyle merak sardigim yazar / şair. ve alıntılar;
''sensin benim bulduğum bütün bu şeylerde,
bu sevgiyle, kardeşçe bağlandıklarımda;
tohum gibi güçlenirsin daracık yerde,
büyükteyse büyüksün, bakarım da.
inanılmaz oyunu bu güçlerin işte,
öyle işlerler aktıkları yerde ki:
köklerde büyürken azalır gövdelerde
ve dirilirler ağaç tepelerinde sanki.''
"yakında bir cennet vardır ama henüz oraya ulaşılmış değildir; yakında bir cehennem vardır ama henüz akıldan çıkmış değildir."
Orpheus'a sonelerin şairi... On ikinci bölümde şöyle bir kısım vardır:
Arzu et değişimi.Ah hayranlık duy aleve karşı,
parlayarak şekil değiştirir ele geçiremediğin şey onun içinde;
o tasarlayan zeka, düzenleyen dünyevi olanı,
sever o varlığın hareketinden, her şeyden çok o değişimin başladığı anı.
Kalıcı olanda kendini kapatan, artık donmuş olandır;
göze çarpmayan grinin korumacılığında kendini güvende mi sanır?
Bekle, en sert olan uzaktan sert olanı uyarır.
Heyhat-:Olmayan bir çekiç vurmaya hazırlanır.
Pınar olup akanı, tanıyan tanır hemen;
ve alır geçirir onu sevinçle neşeli oluşumlardan,
başlangıçla sona eren ve sonuçla başlayan.
Her mutlu mekan, ayrılığın çocuğu ya da torunudur,
geçilir şaşkınlıkla içinden.Ve değişime uğrayan Dafne,
defneleri hissettiğinden beri, ister senin de rüzgara dönüşmeni.
iyi bir çevirmenin çevirisini elinize alırsanız - ki bu iş şiir çevirisinde çok zordur, rilke şiirlerinde daha zordur- o'nun lirizmini iliklerinize kadar hissedersiniz.
özellikle beylik laflardan çok şiirde duygu hissetmek isteyen insanların hayatının bir yerinde onun şiirleriyle rastlaşmasını dilediğim şair.
Herkesin yaşamında öyle saatler vardır ki, insan yalnızlığını verip ne denli yavan ve ucuz olursa olsun bir beraberliği almak ister karşılığında; iyi kötü ilk rastlayacağı kişiyle, en sıradan bir kişiyle sözde birazcık bir anlaşma uğruna yalnızlığı elden çıkarmak ister Ama belki de yalnızlığın büyüdüğü saatlerdir bunlar, çünkü onun büyüyüşü de tıpkı oğlanların büyümesi gibi birtakım acı ve sancılarla gerçekleşir ve baharın ilk günü gibi hüzünle dolup taşar. Ancak, şaşırtmasın bu sizi. Bizlere gereken yalnızlıktır, büyük, içsel bir yalnızlık. Kendi içine yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak
Malte Laurids Brigge'nin Notları
Rainer Maria Rilke
Mümkün müdür, henüz hiç bir Gerçek ve Önemli, görülmemiş, bilinmemiş, söylenmemiş olsun? Mümkün müdür, görmek, düşünmek ve yazmakla binlerce yıl geçmiş bulunsun ve binlerce yıl, tereyağlı bir dilim ekmekle bir elma yenen bir okul teneffüsü gibi kaybedilmiş olsun?
Evet, mümkündür.
Mümkün müdür, icatlara, ilerlemelere rağmen, kültüre, dine, felsefeye rağmen hayatın yüzeyinde kalınsın? Mümkün müdür, bilinmesi yine de bir kazanç olan bu yüzey bile; yaz tatillerinde salon mobilyaları gibi, aklın alamayacağı kadar yavan bir kılıfla kaplansın?
Evet, mümkündür.
Mümkün müdür, bütün dünya tarihi yanlış anlaşılmış olsun? Mümkün müdür, ölen ölen yabancıdan bahsedecek yerde, etrafına üşüşen kalabalığı anlatır gibi, daima yığınların lafı edildiği için, geçmiş yanlış olsun?
Evet, mümkündür.
Mümkün müdür, insanlar doğmadan önce geçen şeyleri tekrar yaşamak zorunda olduklarını sansınlar? Mümkün müdür, her birine, kendinden önceki insanlardan geldiğini hatırlatmak gereksin ve herkes bunu bilsin de başka türlü söyleyenlerin dediklerine kanmasın?
Evet, mümkündür.
Mümkün müdür, bütün bu insanlar, asla var olmamış bir geçmişi tamamen bilsinler? Mümkün müdür, bütün hakikatler, onlar için bir şey olmasın? Mümkün müdür, hayatları, boş odalardaki saat gibi her şeyden kesilmiş, geçsin?
Evet, mümkündür.
Mümkün müdür, yaşayan kızlar bilinmesin? Mümkün müdür, "kadınlar" densin, "çocuklar" densin ve bu kelimelerin çoktandır çoğulları yoktur, sayısız tekilleri vardır, farkına varılmasın (tekmil okumuşluğa rağmen farkına varılmasın)?
Evet, mümkündür.
Mümkün müdür, "Tanrı" diyen ve Tanrı'nın ortak bir şey olduğunu sanan insanlar bulunsun? Okul çağında iki çocuk düşünelim: Biri bir çakı satın alsın, arkadaşı da aynı günde, bu çakıya tıpatıp benzeyen bir başka çakı satın alsın. Aradan bir hafta geçsin, iki öğrenci, çakılarını birbirlerine göstersinler; şimdi ancak pek uzak bir benzerlik vardır arasında başka başka ellerde çakılar ne kadar değişmiştir. (Çocuklardan birinin annesi şöyle der hatta: Sizin elinizde zaten ne sağlam kalır ki...) Evet, evet: insanın bir Tanrı'sı olsun da kullanmasın, mümkün müdür?
Evet, mümkündür.
Bütün bunlar, mümkün olduğu, hiç değilse bir imkân zerresi taşıdıkları takdirde, ne pahasına olursa olsun, bir şey yapmalı. Herhangi birisi, yani insanı tedirgin eden bu şeyleri ilk düşünen birisi, ihmal edilmiş işleri telâfiye başlamalıdır; hatta rasgele birisi olsun, bu işin tam ehli olmasın: bu işi yapacak başka kimse yok ki. Bu genç, âciz yabancı, Brigge, beşinci katta oturup yazacaktır; gece gündüz: Evet, yazmalıdır; bunun sonu bu olacak.