az önce elime geçen bir belgeyle öğrendiğim, öğrenir öğrenmez hıçkırarak ağlamamı sağlayan gerçek. belgede atatürk'ün aslında yüzmeyi bilmediği, bu yüzden de hiç gemiyle yolculuk yapmadığı yazıyor.
ha diyeceksiniz ki o zaman samsun'a nasıl çıktı. işte aslında en büyük kanıtı oymuş halbuki. düşmanlara görünmemek için barış manço vapuruyla kıyıdan kıyıdan samsun'a gidildiği yazardı hatırlarsınız. aslında o kıyıdan kıyıdan gidilmesinin sebebi, atatürk'ün yüzme bilmemesiymiş. kendisinde deniz fobisi olan histirosfobi varmış. ondan kaptana sakın açılma hee demiş. adam memleket meselesi uğruna fobisiyle yüzleşmiş resmen.
ben inanmıyorum n'olursa olsun. koskoca ulu önder lan. yüzmeyi bırak, denizin üstünde koşar bence. hep bunlar yobaz safsataları.
zaman zaman arkadaşları tarafından "çok alem adam ya" zannedilenlerin, ironi denilen sanatın incelik istediği kuralı bu kadar açıkken kendinde o inceliğin olmadığını farkedememekle birlikte kasmaktan kireç tutturdukları dimağları edebiyat parçalayacak diye saatlerce uğraşıp ortaya bıraktıklarıdır.
ironi, edebiyatın, güzel yazının ileri safhasıdır arkadaş. güzel yazıyorum/yazmaya çalışıyorum adamının elinde beş para etmemesinin sebebi edebiyatında aynı güzel sesli olmak gibi ancak vakfedilmiş bir yetenek olabilmesinden kaynaklanmaktadır.
çok okumakla, çok yazmakla, çok imla kullanıpta saatlerce iki paragrafa çeki düzen vermekle, hepsinden daha elim ve vahim olmak üzere ardına sakladığın öküzlüğünün boynuzları daha görünürken ironi yapmayacaksın arkadaş.
ha eğer illa ki yapacaksan en azından önünden bir adam olmaya çalışacaksın onuda beceremedin diyelim; ben bu konuda ne anlatmaya çalışıyorum? atatürk'ün tabulaştırıldığı noktasında kastetmek istediğim ne olabilir? diye düşüneceksin.
sen daha ardıl düşüncelerinle kendi soruna kendi cevabını verip bir sonraki soruya geçecek zekaya sahip olma, ondan sonra gel sınırlı yazı kapasitenle ironi yapmaya çalış.
sana yapma demiyorum, hobi olarak yine yap ama böyle değil. git ne demek istiyorsan alakalı başlığa açıkça yaz. kafanın yetmeyeceği olayları kurcalayınca arkanda bıraktığın metansal koku kenara çömelipte açık açık sıçan adamdan daha tiksindirici daha mide bulandırıcı oluyor. insanların midesinede yazık oluyor.
ziya: boyu on metre
çocuklar: aslanın boyu on metre mi?
abisi: ziyaaa
ziya: on metre değilse de beş metre var
abisi: ziyaaaaaaa
ziya: yani aslan kadar aslan..
hani başlığı açanın elindeki belgeyi bilmem de, şu sözlük, yazarın tarihine "cehaletinin göstergesi" olabilecek nitelikte belge olarak konabilir...
--spoiler--
Atatürk'ün Su ve Deniz Sevgisi
Deniz Sporları
Atatürk sporu sever, ekseriye hafif jimnastik eksersizleri yapardı.
Atatürk, istanbul Florya'da bulunduğu zamanlarda her gün denize girmekte, kürek çekmekte, halkla haşır neşir olmaktadır15.
ismet inönü'nün yüzmeyi öğrenmesi Atatürk'ün direktifiyle olmuştur.
Atatürk Florya'da yüzerken Başbakan ismet inönü gelir.
Atatürk Seslenir:
-ismet gel! Gelde yarışalım der.
ismet inönü kollarını açarak,
-Paşam, ben yüzme bilmem ki."
Bunu duyan Atatürk,
-Sana bir hafta süre. Bir hafta sonra birlikte yarışacağız der.
ismet inönü Heybeliadadaki Deniz Askeri Lisesi Sınıf Subayı Ulvi Tekeş'le tanışır. Kısa bir süre içinde yüzme öğrenmek istediğini bildirir.
Heybeliada ile Kaşıkadası arasındaki derin bir yere deniz motoru ile gidilir. Ulvi Tekeş dalar, ismet inönü'ye
-Sayın Paşam atlayın der
-Nasıl atlayacağım.
-Çivileme atlayacaksınız.
ismet inönü anlatıldığı şekilde çivileme atlar. Bu ismet inönü'nün meşhur çivilemesidir. ilk atlayışıdır. Suyun yüzüne çıkınca kendini subayın kollarında bulur. Çırpınmaya başlar. Sonrada yüzme kurallarına uyarak birkaç gün içinde yüzmeyi öğrenir ve Florya'nın yolunu tutar.
--spoiler--