şu hadsiz kâinatı şenlendiren, bilmüşâhede, rahmettir. ve bu karanlıklı mevcudâtı ışıklandıran, bilbedâhe, yine rahmettir. ve bu hadsiz ihtiyacât içinde yuvarlanan mahlûkatı terbiye eden, bilbedâhe, yine rahmettir. ve bir ağacın bütün hey'etiyle meyvesine müteveccih olduğu gibi, bütün kâinatı insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktıran ve muâvenetine koşturan, bilbedâhe, rahmettir. ve bu hadsiz fezâyı ve boş ve hâlî âlemi dolduran, nurlandıran ve şenlendiren, bilmüşâhede, rahmettir. ve bu fânî insanı ebede namzed eden ve ezelî ve ebedî bir zâta muhatap ve dost yapan, bilbedâhe, rahmettir.
Merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek. * Mc: Yağmur.(...Sâni-i Âlem'in her şeyi içine almış ve her şeyi istilâ ve istiab etmiş bir rahmet -i vâsiası vardır. Vâlidelerin, hattâ bir cihette nebatatın evlâdına olan şefkatleri ve küçük, zayıf yavrularının sühulet-i rızkları, o rahmet deryasından bir katredir. M.N.)
RAHMET
incelik, ihsan, bağışlama,
acıyıp esirgeme. Allahın kullarına acıması,
onlara sevgi, şefkat ve merhametle muamele etmesi anlamında
Kuranî bir tabir. Allah Teâlâ, kullarına rahmet ve şefkatle
davranmayı nefsine vacib kıldığını,
Rabbiniz, sizden her kim bilmeyerek fenalık yapar da arkasından
tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır.
O, bağışlayan ve merhamet edendir" (e! Enam, 6/54)
ayetiyle açıklamıştır. Rahmet, bütün yaratıkların
iyiliğini isteyip onlara yardım etme arzusu duymaktır.
Allah Teâlânın bu kelimeden türemiş bazı güzel
isimleri vardır; Rahmân: Esirgeyen, Rahîm: Bağışlayan,
Erhamürrâhimîn: Merhametlilerin en merhametlisi, Hayrürrâhimîn:
Merhametlilerin en hayırlısı, Zürrahme: Rahmet sahibi, Zü
Rahmetin Vasia: En geniş Rahmet sahibi gibi. Kuran-ı
Kerimde yüzden fala yerde geçen bu isimler, Allahın rahmetinin
çok ve tükenmez derecede bol ve her şeyi
kapladığını gösterir. Cenab-ı Allah
yaratıklarına, şanına yakışır bir
acıma ve şefkat duygusu ile muamele eder. Esasen hayatın
kaynağı da, bu ilâhî rahmettir. Yaratılışı
düşünecek olursak, insanı oluşturan sperm ve yumurta,
çok sağlam, dış etkenlerden korunmuş, rahim denilen
çok müsait bir ortamda birleşerek gelişir. Hayatın ilk
kıvılcımı, ancak böyle bir rahmet ortamında
başlayabileceği için ona, aynı kökten türemiş olan
Rahim ismi verilmiştir. Dünyaya gelen her canlı yavrusu ancak,
Allahın verdiği nimetler ve ana-babasının sevgi ve
merhametiyle gelişip büyüyebilir. Eğer bu merhamet duygusu
olmasa, hayatın devamı mümkün olmazdı. Allah Teâlânın;
"Benim rahmetim her şeyi içine almıştır"
(el-Arâf, 7/156) sözü bu gerçeği ifade etmektedir. Canlılar,
ilahi rahmetin çeşitli tecellileri olan ve saymakla bitirilemeyecek
nice nimetler sayesinde hayatiyetlerini devam ettirirler. Hak yolu
bulmaları için Allah Teâlânın insanlara kitaplar,
peygamberler göndermesi de rahmetinin bir tecellisidir: Ey Habibim
Muhammed! Biz seni, alemlere rahmet olasın diye gönderdik”
(el-Enbiya, 21/107),
"Bu Kitabı (Kuranı) sana, her
şeyin açıklaması, bir hidayet ve rahmet kaynağı
ve müslümanlar için de bir müjdeci olarak gönderdik" (en-Nahl,
16/89) ayetleri bunu göstermektedir.
"Allah Teâlâ, rahmetini yüz parçaya ayırdı,
doksan dokuzunu yanında bıraktı, bir parçasını
yeryüzüne indirdi. işte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün
yaratıklar birbirine merhamet eder. Hatta yavrulu bir kısrak,
yavrusu daha rahat emebilmesi için ayağını
kaldırır" (Buhârî, Edeb, 19) hadisi, rahmet cevherinin
aslında bir bütün olduğunu, sadece insanlara değil, bütün
mahlukata verildiğini gösterir. Buna göre, Allah Teâlânın
gerçek rahmetinin büyüklüğünü düşünmek gerekir. Kalbinde
merhamet duygusu taşıyan bir insan, içinde ilâhî bir cevher
taşıyor demektir. Merhameti olmayan kişi, bu ilahi nimetten
nasipsiz kalmıştır. Hz. Peygamberin çocukları sevip
okşamasına hayret eden ve on çocuğundan hiçbirini öpmediğini
övünerek söyleyen bedevîye; "Şayet Allah senin kalbinden
merhameti söküp almışsa, ben sana ne yapabilirim?
Acımayana acınmaz. " (Buhari, Edeb, 18) demesi de bunu gösterir.
ibadetler, bilhassa oruç ve zekat, merhamet
duygusunu arttırır. Müslümanın merhameti bütün
müminleri bütün insanları, hatta bütün canlıları içine
almaktadır. Çünkü islam, yaratıcıya hürmet, yaratılana
şefkat ve merhamet temeli üzerine bina edilmiştir. Rahmet
Peygamberi (s.a.s); "insanlara merhamet etmeyene Allah da
merhamet etmez" (Müslim, Fedâil, 66) buyurur. Küçüklere,
güçsüzlere, yardıma muhtaç olanlara, hayvanlara rahmet ve
şefkatle davranmak Peygamberimizin en önemli özelliklerinden ve
ümmeti olan bizlere tavsiye ettiği şeylerdendir: "Küçüklerimize
merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir"
(Tirmizi, Birr,15), "Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz
yeryüzündekilere -bütün canlılara- merhamet edin ki, göktekiler
de -Allah ve melekler- size merhamet etsin" (Ebu Davud, Edeb, 58).
Akif KÖTEN
er-rahim. yalnız ilginçtir bizde genellikle ölenler için kullanılır. onların ardından söylenir. halbuki allah'ın rahmetine, merhametine, şevkatine her daim ihtiyacımız var.
Şu hadsiz kâinatı şenlendiren, bilmüşahede rahmettir.
Ve bu karanlıklı mevcudatı ışıklandıran, bilbedahe yine rahmettir.
Ve bu hadsiz ihtiyacat içinde yuvarlanan mahlukatı terbiye eden, bilbedahe yine rahmettir.
Ve bir ağacın bütün heyetiyle meyvesine müteveccih olduğu gibi, bütün kâinatı insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktıran ve muavenetine koşturan bilbedahe rahmettir.
Ve bu hadsiz fezayı ve boş ve hâlî âlemi dolduran, nurlandıran ve şenlendiren, bilmüşahede rahmettir.
Ve bu fâni insanı ebede namzed eden ve ezelî ve ebedî bir zâta muhatab ve dost yapan, bilbedahe rahmettir.
Ey insan, madem rahmet böyle kuvvetli ve cazibedar ve sevimli ve mededkâr bir hakikat-ı mahbubedir. "Bismillahirrahmanirrahîm" de. O hakikata yapış ve vahşet-i mutlakadan ve hadsiz ihtiyacatın elemlerinden kurtul ve o Sultan-ı Ezel ve Ebed'in tahtına yanaş ve o rahmetin şefkatiyle ve şefaatıyla ve şuaatıyla o Sultan'a muhatab ve halil ve dost ol!