tabi o zamanlar internet, mp3 falan yok, cd'de pek yok, tek tük olsa bile hem kendi hem de çaları çok pahalı, radyolu kaset çalarlar var her evde, kaset çaların da play tuşunun yanında genelde kırmızı renkte "rec" yazan bir düğme daha var, ikisine birden bastığında kasete kayıt yapar, eğer radyo açıkken basarsan radyoda çalanı kaydeder, işte o zamanların gençlerinin uğraşlarından biriydi bu, radyo başında saatler geçirilir, yabancı karışık, yerli karışıklar falan yapılırdı kasetlere, sonra o kasetler eş dost için çoğaltılır falan, sonra 90'lıkları ve 60'lıkları olurdu kasetlerin.
şimdi bunları yaşamış olanlar "ne var yani, ne anlatıyorsun bildiğimiz şeyleri" diyebilirler ama unutmasınlarki bugün sözlükte o yıllarda doğmuş olan bir sürü yazar arkadaş var, eminim onlara bu anlattıklarım tarih öncesi gibi geliyordur.
genellikle çekim yapıldığı esnada aile fertlerinin odaya girerek kayıt yaptığınızı bilmeden konuşmaları ve kasetlerde arka planda bu konuşmaları da kaydetmiş olurdunuz. ve tabi ki birde üzerine çekim yapılacak kasetlerin temini vardı oda ayrı bir konudur.
yaşı gereği seksenlere yetişemeyen insanların o güzelliklerin son meyvelerinden nimetlendiği, şu çağdan alıp çok naif geçmişe götüren günlerdir. daha fazlası için
(bkz: friends)
(bkz: yüksek bel kot)
(bkz: bira)
(bkz: volvox)
en son 2003'te yaptığım olaydır. arkadaşlarımla her gün biri için istekte bulunup kaydederdik. her gün birimizin platonik aşkına şarkı çalardı radyo. kaset de hala durur bende.
üzerine çekim yapılamaması için kulağı kırık halde piyasaya sürülmüş kasetlere de çekim yapabilmek için selobanttan destek alınan günlerdir aynı zamanda.
boş kaset bulamayıp, evde bulduğum abimin en sevdiği kasedin üzerine sesimi kaydetmişliğim vardır. o , barış manço dinlemek umuduyla kaseti müzik setine takıp benim sesimle hayal kırıklığına uğradığı anda bende çözümü karşı komşumuza kaçmakta bulmuştum. *
aynı günler walkman'imin pilinden tasarruf etmek amacıyla kalem,serçe parmak,kaşık gibi alet edevatlar aracılığıyla kaset geriye sarma eylemlerinde de sıkça bulunduğum günlerdir. bir de kaset bandını elektrik direklerine atıp, şenlik yapma günlerim vardı ki sormayın gitsin. *
çift kasetçalarlı olanlarda hızlı modda kaset çoğaltılırdı. bi de kasete kayıt yapabilmek için kasetin üst köşelerindeki boşluklara kağıt, pamuk, bant felan yapıştırıp tıkamak gerekirdi. sonra tükenmez kalemle başa sarmalar... ah gidi gençlik.
evdeki çoğu kasetin içine zıçmama neden olan günlerdir.
sürekli azar işitirdim, bi' kasette orhan gencebay, bi' kasette barış manço, kasetin yarısında üst kattaki komşunun çocuğundan aldığım sean paul. kasetin üstünde de bülent ersoy yazıyor. ne günlerdi ya bak şimdi ağlıyorum. *
çok sevilen şarkıların içinde, introsu kaçırılmaması gerekenler vardı * başka bir şarkıyı kaydederken, peşinden reklamsız sevilen şarkı çalınırsa introsuyla orjinali gibi kaydolurdu. mutlu ederdi..
bu başlığa entry girebilecek arkadaşların yaşlarının kemal'e erdiğinin göstergesidir.
en sevdiğin şarkıyı radyoda yakalamak ardından boş kaset koleksiyonundan bir tane seçip işe koyulmak meşakatli ama büyük keyifti.
hey gidi günler hey.
ezanların bizim için okunduğu yıllar. geçmişin o kekremsi tadını yansıtır. yaşanmışlıklarla dolu. kapısına kırmızı bir gül bırakılmış iclal aydın misali.
radyo jingle'ı çalmasın veya radyocu konuşmasın diye dua edilen, çekildikten sonra keyifle dinlenen günlerdi. sevilen şarkıyı radyoda yakalamak maharetti.
radyolarda radyo jingle'ı ve araya girip konuşma veya şarkının başında-sonunda konuşma o dönemden kalma alışkanlıktır.
Meşakkatli bir işti, ee haliyle verdiği o haz unutulmaz tabi ki. Boru mu lan o şarkıyı kaydetmiş ve istediğin zaman dinleyeceksin. Var mı bundan büyük bir olay gözüyle o yüzden bakılırdı.