yeterince güçlü bir vericiden yayın yapıldığında evren yok olduktan sonra bile dalgaları ortalıkta gezecek olandır.
tv, internet v.s. sonradan çıkma teknolojiler için bile böyle bir şey söz konusu değildir.
not: diğer hemen hemen bütün teknolojik aletler gibi müslümanlarca icat edilmediği için şeytan icadı diye yaftalanır. müslümanların allahları böyle bir şey icat edecek değildi ya. o daha dört işlem bilmiyor.
Radyolar (radyo alıcıları) elektromanyetik tayfın belli bir aralığını dinlemek üzere tasarlanır.Radyonun seçicilik ve hassaslık faktörlerine göre kalitesini değerlendirmek mümkündür.
gecelere huzur, sabahlara neşe, mutfağa eğlence, aşka coşku, aileye birliktelik katan sihirli kutu. zaman gelir onunla uyur, onunla uyanırsınız. yolculukların en iyi yoldaşı olur çoğu zaman. haberler onda daha bir heyecanlı, şarkılar onda daha bir yenidir. günaydın diyen sunucuya cevap veresiniz gelir sık sık. canınız sıkınsa bazen istediğinizi bulamadığınızda nefretle kapatırsınız o iletişim kutucuğunu, bir arkadaşa darılır gibi. birkaç saat sonra dayanamaz tekrar düğmesine basıp barışırsınız onunla. dudaklarını kulağınıza dayayıp beraber söylersiniz en güzel şarkılarınızı.
zaman zaman dinlenesi zaman öldürgecidir. insanın bazen canı çeker, kapatır bilgisayarın winamp bokunu, açar radyosunu... hiç duymadığı şarkılar duyar, kafa dağıtır.
istanbuldaki frekans karmaşası yüzünden, tek kanallı dönemleri özletmeye başlayan teknoloji. sadece istanbul da 103 tane radyo yayın yapıyor ve şu an yeni bir radyo kurmak için frekans yeri kalmamıştır. çamlıca gibi cennet bir mekandaki kötü görünüm de cabası.
Sesi, atmosfer içinden, Hertz dalgaları aracıyla çok uzaklara ulaştırılan alet. Radyoya ses dalgalarını elektrik dalgaları haline çevirir; ya da elektrik dalgalarını atmosferden derleyerek ses dalgaları haline koyar. Bu bakımdan, a - verici radyo, b - alıcı radyo olmak üzere iki çeşit makineden meydana gelmiştir.
Radyo vericilerinde sönümsüz yüksek frekanslı titreşimli akımlar kullanılır. Ses ve söz titreşimlerinin genlik ve frekansları çok karışık bir şekilde değiştiğinden bunları kesikli elektromagnetik dalgalarla iletmek mümkün değildir. Radyo yayımlarında kullanılan sönümsüz yüksek frekanslı titreşimli akımların verdiği elektromagnetik dalgalar ses titreşimleri için taşıyıcı dalga vazifesini görürler. Bu taşıyıcı dalga, verici radyo istasyonunda mikrofon vasıtasıyla değişime uğrar. Bunun için önemsiz titreşimli akım devresine eden bir mikrofon karşısında ses meydana gelir. Ses titreşimlerine uyarak değişen mikrofon akımı, sönümsüz yüksek frekanslı titreşimli akımın sabitgenliğini değiştirir. Radyo alıcıma antenine gelmiş olan değişime uğramış elektromagnetik dalgalar, alicinin devresinde yüksek frekanslı titreşimli akım meydana getirir. Bu akım dedektör aracıyla bir yönlü akım haline geçer. Yayımlanan ses titreşimlerine göre değişen bu akım, kulaklığın levhasını titreştirir. Bu titreşimlerin genlikleri radyo alıcısının kulağımdan akım genel olarak çok zayıf olduğundan, bu akımı şiddetlendirmek için kulaklık yerine radyo alıcılarında hoparlör kullanılır.
Bugünkü radyo alıcıları, radyo yayınlarını yapan istasyonların dinlenmesi için gerekli bütün elemaları oldukça küçük bir hacim içinde toplamışlardır.
bütün frekanslarda kötü, tekdüze, ruhsuz, ezgisiz, huzursuz bir müzik çalıyor.
üstelik bu bestelerin bazıları milyonlarca satıyor ve bestecileri kendilerini
gerçek sanatçı addediyorlar. genç beyinlere akan iğrenç bir salya bu müzik.
tapıyorlar bu müzige. tanrım. onlara bok ver, yalayıp yutarlar.
ayırdedemiyorlar mı? duyamıyorlar mı? sulandırılmışlığı,
bayağılığı hissedemiyorlar mı? hiçbir şey olmadığına inanamıyorum.
farklı frekanslar deneyip duruyorum. arabamı alalı daha bir sene olmadı
ama frekans değiştirme tuşunun siyah boyası soyuldu. beyaz, fildişi gibi,
sırıtıyor. bulamıyorum. bulabilmeliyim. bu beni rahatsız ediyor.
koca bir alandan mahrum edilmişiz, aldatılmışız. hayatları boyunca
'iyi müzik' dinlememiş ne kadar çok insan var bir düşünün.
yüzlerinin çürümesine, düşünmeden öldürmelerine, yüreksizliklerine
şaşmamak gerek. iyi de, elden ne gelir? hiç. ***
(bkz: altına imza atmak)