Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..!
Bugün varım yarın birden yok olurum.
Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum.
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..!
Sevme beni, yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun.
isteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum.
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum..
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum.
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni.
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında;
Hala minik bir çocuğum.
Büyütemezsen kaybolurum…!
gora adlı romanıyla tarihte ilk kez bir asya'lı olarak Nobel Edebiyat Ödülü'nü almış 7 mayıs 1841 kalküta doğumlu hintli yazar, şair, ressam, devrimci, entelektüel.
1915 yılında ingiltere kendisine "Sir" unvanını verdi. fakat bu ünvanı, kendisine mahatma yakıştırmasını yaptığı yakın dostu gandi'nin başlatmış olduğu pasif direniş hareketine katılmak için bir yıl sonra iade etmiştir.
aldığı nobel ödülü dahil sahip olduğu tüm varlığını eğitim kurumlarına bağışlamış, özellikle kız çocuklarının eğitimi için ülkesinin farklı bölgelerinde pek çok okul ve eğitim kurumu açmış büyük bir aydındır.
tagore'nin gitanjali adlı kitabını kendisinin büyük hayranı olan merhum bülent ecevit henüz 16 yaşındayken Türkçe’ye çevirmiştir.
67 yaşında resim yapmaya başlamasıyla, kast ve emperyalist sistemlere karşıtlığı ve üstün yeteneğiyle dünyanın sayılı şairleri arasına girmiştir. 7 Ağustos 1941'de doğduğu şehir Kalküta'da ölür.
bülent ecevit'in hayranı olduğu nobel ödüllü hintli şair. bülent ecevit, bu kişinin şiirlerini türkçe'ye çevirmiştir. can dündar'ın 1-2 gün önceki köşe yazısında bu çevrimlerden bir örnek vardı. ayrıca ankara'da bir caddeye ismi verilmiştir, bu konuda bülent ecevit'in payı mı vardır detaylı bilgiye ulaşılamamıştır.
''insan, hayvansal isteklerle, manevi özlemler arasında yaşayan bir sınır boyu yaratığıdır. yalnızca doğa isteklerine göre ayarlanmış hayat ona huzur veremez.''
'' işin gösterişinden arınmış hayat gerçekleriyle hayat denemeleri üstüne dizilen şiirler, yalnızlıkta olgunlaşır. benliğimizden ayrıldık mı, bize açık olan tek gerçekten de uzaklaşmış oluruz. insan mallarını başkalarıyla paylaşabilir ama ruhunu asla.''
''yalnız açık düşünen insan; hayatın içsel anlamını kavrayabilir. iddialarımız, kuruntularımız gerçekle aramıza girmiş engellerdir. ruhumuzun gizli yerlerini aydınlatabilmek için, ışığa içimizi açmalıyız. biz, kendimizi eşayaları tanıdığımızdan çok daha az tanıyoruz. kendi kendimize kalmaktan korkuyoruz, çırılçıplak yalnızlığımızla başbaşa kalmak bizi ürkütüyor. içkiyle, uyuşturucu haplarla, heyecan ya da iş güçle, gerçeği kendi kendimizden saklamaya çalışıyoruz.''
''kendimizi toparlayıp, kendimize bir çeki düzen verip iç hayatımızı onarmalı; bedenin, zekanın, aklın kabuğundan benliğimizi çıkarmalıyız. o zaman işte, içimizdeki ruhu tanıyacak, huzura kavuşacağız.''
''dış hayatınızı iç derinliklere değmeksizin sürüp götürdükçe, hayatın anlamını ya da ruhun gizlerini kavrayamayız. yüzeyde yaşayanlar ruhun varlığına inanç duymazlar. onlara uzatılan din her neyse, onu benimsemekle ödevlerini yerine getirdiklerini sanırlar.''
''ne zaman insan ruhça özgürlüğe erer, gerçeği kendi başına aramaya başlar, kendi içinde bir merkez kurar, başına gelen olaylarla güce, kararlılığa kavuşur. o zaman kötü koşullarla da karşılaşsa gönlünü bozmaz, gücünü ayarlar.''
''huzur, insan çabalamalarının en son amacıdır; buna ancak, yaratıcı ruha derin inanç besleyenlerle böylece yersiz tutkulardan kurtulmuş olanlar erebilir. bu noktadan sonra dinin dış görünüşleri, ister dogma ister 'ibadet' olsun, bir değer olmaktan çıkar.''
''ruhlar katında yaşamak, hayatın gerçeklerine yüz çevirmeyi gerektirmez.''
''dünya ne bir tuzaktır, ne de dünya nimetleri kuru bir düştür. insanın kendini geliştirmesi için olanakları sağlar, kendi kendini gerçekleştirmek için yol hazırlar.''
''insan ilişkileri içsel hayatın kaynaklarıdır. tanrı, göklerde saltanat kurmuş bir sultan değildir; her şeyde görünen, vücut bulan varlıktır.''
''sosyal hizmet halka dolu bir hayat sağlamaya çalışmaktır.''
hindistanli bir sair.
panteist bir dunya gorusune sahiptir. gandhi' nin yakin arkadasidir.
eserlerinde lirizm ve mistizm ic icedir.
' gora ' adli romaniyla nobel edebiyat odulu' nu almistir.
son yüzyılın misafir ettiği en büyük hint şairlerinden biri. ruhu şad olsun bülent ecevit'in çevirisini yaptığı eserleriyle dilimize merhaba demiştir . kendisi 1913 de nobel ödülünü almış , birkaç yıl sonra ingilizler tarafından kendisine sunulan "sir" unvanını geri iade etmiş büyük insan. romancılığı da vardır " gora " zatın en ünlü romanlarından biridir.
.....
kelebek ayları değil, fakat an'ları sayar
ve yeter zamana sahiptir.
........
tagore
Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..
Bugün varım yarın birden yok olurum..
Dokunma bana,kapanmamış yaralarla doluyum..
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun..
isteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum..
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim,ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.. Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum..
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni..
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında..
Hala minik bir çocuğum..
Büyütemezsen kaybolurum...
şeklinde cümlelerle adamı kızgın kumlardan serin sulara atan hindistanlı üstat.