bu aralar pic16f84 olaylarıyla, inverterlerle asenkron motorları kontrol etmeye çabalayan yazardır. ayrıca bugün sevgilisinin doğum günüdür. buradan "iyi ki doğdun semoş, nice yıllara" dileklerimizi iletiyoruz.
millet de bunu pisleyince "pis vatan haini teroristler" laflarıyla da bir taraftan selam ederken, bir diğer taraftan yandaş toplamak adına göz kırpıyor.
ne zaman yazabiliyor muyum, yazamıyor muyum diyeceksiniz bilmiyorum ki.
üçüncü nesil olup sadece 27 nick altı entry ile şaşırtmış yazardır. entryleri de dikkat çekmeyecek gibi değil, en beğenilen entrylerinin tümünü beğendiğim ender yazarlardan...
ne zaman entrysine denk gelsem; "ulan ne güzel yazmış herif" dediğim, sözlüğün inci tanesi yazarlarından birisi. tanımıyorum ama burada kaliteli entryler girmeye devam etmesini şiddetle istiyorum.
bu adam bana dedidi zamanında, derken de pes 2008 oynuyordu. dandik bir monitörü, yılının ötesinde bir bilgisayar kasası vardı. üzerinde siyah kapşonlusu kafasına çekmiş; oğlum gom player var len süper valla. siktir lan dedidüm ben bs player'cıyım. dedi ki, olm dfx'i falan tanıyor. dedim ben de tanıttım onu bs player'da. dll falan nefis. he orda kaldı o konu. sonra bu hd filmler falan çıktı. bs player sıçtı. pro'su falan vardı bs'nin beni kastı. dedim bu gom player ne. codec modec istemedi kerata. bs playerlar gitti. gom geldi. sevdik biz bunu. aklıma da rabbit geldi. o gelmedi ya mençıstır maçına kan ağlamıştır yüreği bilirim, gözlerinden öperim.
fatih'in istanbul'u fethettiği yaşı geçeli üç yıl oldu ve ben hala dünyayı değiştiremedim. dünyayı değiştirmek istediğimden değil, kendi yeteneksizliğimi anlatmak amaçlı başka tabir bulamadığımdan böyle söyledim.
bir rüya gördüm dün gece, iki ay sonra olmam gereken asker ocağındaydım şimdiden. insan rüyasında neden akıl edip de soramaz ki, ulan daha iki ay var, ne işim var benim burda diye? böyle denize sıfır bir yerlerdeyim, insanlar denize giriyorlar, denizin berisinde ise başı örtülü kadınlar birşeyler yapıyorlar ki ne yaptıklarını hatırlayamıyorum şimdi. biraz denizi seyrettim, sonra bir baktım saat beşe beş var ve rüyamda üstüme çöreklenmiş hisse göre son teslim olma saati beş. bir yusuf sarıyor ki bedenimi sanırsın orta gerilime tutulmuşum. bir taksi arıyorum, sokağın başında bir tanesi yolcu indiriyor. koşuyorum, yetişemiyorum. bağırıyorum, duymuyor. sonra teslim olabiliyor muyum vaktinde bilmiyorum, çünkü sonrasını hatırlamıyorum.
niye bahsettim bu rüyadan? ben de böyle yaşıyorum işte, sürekli birşeyler için koştururken elime yüzüme bulaştırıp sonrasını hatırlamıyorum. çünkü herşey, geçmiş ve gelecek birbirine giriyor. geçmişteki öfkelerime artık aldırmayabiliyorken, geçmişteki isteklerimden soğuyabiliyorum. sonra ne istediğini bilemeyen her insandan biri oluyorum kaçınılmaz olarak.
yaşım memleketimiz ağzınca "eşşek kadar"a dayandı. oysa ben hala hoşaf ile kompostonun, sütlaç ile muhallebinin farkını bilmiyorum. beta hastasısın dedi dün doktor; heralde orjinali daha çıkmamış hastalığın, deneme sürümü bu. neyse, sıyırdık yüksek ateşten...