sonrasında sinirlendiği her cansıza adam muamelesi yapar.
"allah seni kahretsin be kalem, yine mürekkep damlattın üstüme"
"hey allahım ya siktiğimin prezervatifi delikmiş yine hamile kaldım"
"ince topuklu ayakkabının ta içine burdan ederim ben" gibi cansızlarla muhabbet edilir..
rüzgara karşı sesin uzaklara ulaşmasının isteminden meydana çıkan durum olabilir.
rahatlatır. yüzü yakan o rüzgara, tene yapışan o rüzgara karşı rahatlatır.
--spoiler--
acı acı sövdüm sonra
yüzümü kırbaçlayan rüzgara
--spoiler--
(bkz: mavi duvar)
"Şemsiyeyi uçurunca rüzgâra küfür, kayığı sarsınca denize bela. Bir kendimizi göremedik. Beyazlara gri dedik, siyahlar darılmasın diye"
bunun üzerinden gidecek olursak, neredeyse kendisi ile bile kavga edecek duruma gelen insanın yaptığı eylemdir denilebilir. çözüm aramak yerine yönlendiremeyeceği bir şeyi kötüleyerek değiştirmeye çalışan insan tipidir bunu yapanlar. herkese tek tek sararlar, etraflarında kimse kalmayınca rüzgâr gibi, güneş gibi, araba gibi şeylere söver dururlar.
bir başka açıdan bakacak olursak; duygu fırtınası içerisinde sandalını yitirmek üzere olan genç kişinin, 'her şey bana karşı sen de bana karşısın ey rüzgâr' gibi bir arabeske bağlaması sonucunda da bu noktaya varılabilir.
oysa uçurtma rüzgâr kuvveti ile değil, ona karşı uçtuğu için yükselir. bu ise; konuya tamamen anlam katan bir bakış açısıdır ki insana gaz verir. küfretmeye gerek yoktur.