biliyorsunuz ki rüyalar aslında bilinçaltındaki bilginin dışa vuran hologramıdır. yani ne kadar çok şey biliyorsanız, rüyanızdaki olayların ve nesnelerin oluşma seçeneği o derece artar. Fakat rüyanın içinde bu durum genelde unutulur.
biz rüyayı zaten olmamız gereken yermiş gibi algılarız. rüyanın içinde burası yokmuş gibi gelir. oysa aslında tek bir alan vardır. tek bir bilinç. kaynak.
Bu durumu kendi evrenimize uyguladığımız zaman ilginç sonuçlar alıyoruz. bilim son zamanlarda bilginin kaynağına yönelmiş durumda. beynimizin bilgiyi nasıl işlediği ve bizim bunda nasıl bir rolümüz olduğu tartışılıyor. bizim evrenimiz bir gölge olabilir mi ?
kısaca kendimce anlattım konuyu göz atabilirsiniz.
insan ruyasinda hangi alemdeyse, onun tek gercekligi orasidir. yani bu dunya ve fiziki boyut tamamiyla yok olur, gecerli ve tek gercek yer ruyamizda bulundugumuz yer ile kurallaridir. insan beyni, tehlike aninda kendini otomatik olarak savunma kapasitesine sahiptir. uykudayken sicramamiz, beynimizin bedenimizi çek etmesi icin gonderdigi elektro manyetik sinyaller ile olur.
uykudayken tam yere duserken uyanmamiz yine bu yuzdendir. cok korkunca yada panik yapinca bayilmamiz, beynimizin kendisini korumaya alip tipki bir sartel gibi kapatmasindan dolayidir. hatta insan bazen, baskilanmis ve gerceklestirememis hayalleri sebebiyle strese girdiginden, beyin bu yuku hafifletmek adina yasamak istedigimiz seyleri bilinc altinda depolayarak ruyalarda yasatir.
ayni zamanda ruyanin da bircok boyutu vardir. insan ruya icinde ruya gorebilir, ruyada oldugunu anlamasina ragmen ozel gucler edinip zevkine varabilir, gercek hayatta sonucunu merak ettigi seyleri ruyada cevaplayabilir, hatta bilinmeyen gelecege dair bazi ipuclari bile elde edebilir. tabii ki bu cok cok genis kapsamli ve karisik bir konu. cunku insan zihni, ruyalar ve beynimizi tam anlamiyla anlamak icin cok iyi derecede kuantum fizigi, aura, manyetik/kinetik enerji ve psikoloji bilgisine ihtiyac duyar.