rüya kelimesinin başlı başına gerçeklik dışı olduğunun bilinmesi üzerine kişinin bilinç altında aklının ermesinden itibaren oluşan uyarıdır...
" rüya " kelimesini gerçek hayatta gerçekleşmesi imkansız olaylar için kullanırız, gerçeğide budur.
hiç bir insan evladı beklentilerinin içinde olan bir olayı, kesiti rüyasında görmez.. ve farkındadır, bu gerçek olamaz.
çünkü bilinç altının yarısı uyanıktır, diğer yarısı ise uykuda.
uyanık olan bilinç altıdır size rüya görürken ;
" hacı zarf bu... inanma. gerçekte seni aşar bunlar.. " diye uyarır.
kimisi diyecek ki ; " eski kız arkadaşımı gördüm, oda mı rüya ?! "
belli ki senin bokuna bitmiş olay.
kimisi diyecek ki ; " geçen ay maaşıma gelen zammı gördüm ?! ne diyecen ukela ?! "
belli ki o zam elinden gidecek ve bunu sende biliyorsun. kıvırma şimdi ego tatmin edicem diye, keke.
kimisi diyecek ki ; " 2002 dünya kupasını gördüm, hadi bunuda açıkla gıvırcık ! "
o sene dünya kupasını türkiye almadı abicim.
böyle gider bu olayın aslı.
siz ne görmek, ne duymak, ne hissetmek istiyorsanız, uyuyan bilinçaltınızda sizinle beraber uyur.
ama uyumayan bilinçaltınızda uyarmaya devam eder...
3-4 kere yaptığım olay. yalnız hayal ettiğiniz şey gerçekleşirken aşırı heyecanlanırsınız ''the end'' yazısı ile karşılaşıp uyanabilirsiniz. egzersiz isteyenlere tek önerim daha doğrusu bende işe yarayan yöntem; gün içinde kendinize ''rüyada mıyım?'' diye sorun. bir süre sonra beyin otomatikman sormaya başlıyor.
çok sık başıma gelir. ilk başlarda fark ettiğim anda uyanırdım lakin sonraları rüyamı kontrol etmeye bile başladım. gayet güzel deneyim olabiliyor. uyandığında ise tüm rüyayı baştan sona hatırlayabilmek cabası.
bir çok insan bu bilince ulaşabilmek için türlü çeşit yöntem kullanmaktadır. rüyayı da gerçek hayata tercih etmemek gerek tabi.
ayrıca; (bkz: inception)
gerçek olduğuna inanmadığım fakat duyduğum bi mevzuyu aklıma getirdi. gerçek hayatta yaşamadığınız bi şeyi rüyada yaşamaya kalktığınız anda bilinç bunu oluşturamaz ve bi bilgisayar gibi sistemden atar. yada atmaz bilemiycem denemeden.
rüya içinde rüya kadar pis bir şey değildir. bu durum kadar çok etkilemez ama yine de sakattır.
yaşlı bir adam oymalı eski model bir koltukta oturmuş ben artık neyden kaçıyorsam giriyorum odaya. 'kaçmana korkmana gerek yok oğlum zaten rüyadasın' diyor. dayı ürkütücü bir surete sahip ama şaşırtıcı bir biçimde sakinleştiriyor. inanamıyorum tabi ilk anda. 'inanmazsan şu duvardaki resme bak' diyor. resme bakıyorum rüyada olduğunu ispatlayan biçbir şey yok en az o dayı kadar ürkütücü bir adamın portresi. 'kapıdan çık bir daha gel' diyor. çıkıyorum dışarıya ve giriyorum yeniden. gözüm içgüdüsel olarak portreye kayıyor. aman allahım başka bir adamın resmi. birkaç defa daha tekrarlıyorum bu durumu her defasında başka bir adam. sonunda inanıyorum rüyada olduğuma ve uyanıyorum.
Ertesi gün uyandığınız zaman hiç uyumamış gibi yorgun olursunuz çünkü beyniniz uyku süreci boyunca faaliyet halinde olur hani komadan çıkıp bir beş dakika daha uyuyayım diyen tipler gibi.
hayatımda yalnızca bir kez başıma geldi bu olay. rüyamda aylardır yüzünü görmediğim fakat o sırada hala aşkından yanıp tutuşmakta olduğum platonik aşkmı görmüştüm. hazır rüyadayken, demiştim yüzüne uzun uzun bakayım. belki bir daha nasip olmaz... yüzünü ellerimin arasına almış, uzun uzun seyretmiştim.
tanım: rüya sırasında rüyada olduğunun bilincinde olmak.
