bir yeri sel basacakti geri sayim yapilirken uyandim.
uyandim solunum durmasi son andayim bir iki saniye gec kalsam yokum yani.acaba bir gun uyanamasam ne olacak.
Anlatsam roman olur tarzı rüyalar görürüm hep gençliğimden beri hatta bu romanı gerçekten yazmayı denedim de. Ama devamını getiremedim. Rüyalarım devamlılığı olan rüyalardı. Sonra kaldığım yerden devam edebiliyordum. Hatta ise gitmek için alarm çaldığında çok kez 10 dk daha uyumak için ertelerim. Rüyanın sonu bir yere bağlanmayınca merak ediyorum gerçekten. O ertelediğim süre içerisinde 10 dk da yani rüyanın devamını da görüp öyle kalkıp işe gidiyorum. (bkz: swh)
Rüyamdaki yaşamımla ilgili yazdığım bir şiir: (#43626654)
her gün birden fazla rüya görürüz, senede sadece iki kez görmeniz imkansızdır. bir sene içinde kim bilir 1100 tane görmüşsündür, sadece iki tanesi aklındadır.
Bir zaman ehl-i kalb iki çoban varmış. Kendileri ağaç kâsesine süt sağıp yanlarına bıraktılar. Kaval tabir ettikleri düdüklerini, o süt kâsesi üzerine uzatmışlardı. Birisi “uykum geldi” deyip yatar. Uykuda bir zaman kalır. Ötekisi yatana dikkat eder, bakar ki; sinek gibi birşey, yatanın burnundan çıkıp, süt kâsesine bakıyor ve sonra kaval içine girer, öbür ucundan çıkar gider, bir geven altındaki deliğe girip kaybolur. Bir zaman sonra yine o şey döner, yine kavaldan geçer, yatanın burnuna girer; o da uyanır. Der ki: “Ey arkadaş! Acib bir rü’ya gördüm.” O da der: “Allah hayır etsin, nedir?” Der ki: “Sütten bir deniz gördüm. Üstünde acib bir köprü uzanmış. O köprünün üstü kapalı, pencereli idi. Ben o köprüden geçtim. Bir meşelik gördüm ki, başları hep sivri. Onun altında bir mağara gördüm, içine girdim, altun dolu bir hazine gördüm. Acaba tabiri nedir?”
Uyanık arkadaşı dedi: “Gördüğün süt denizi, şu ağaç çanaktır. O köprü de, şu kavalımızdır. O başı sivri meşelik de şu gevendir. O mağara da, şu küçük deliktir. işte kazmayı getir, sana hazineyi de göstereceğim.” Kazmayı getirir. O gevenin altını kazdılar, ikisini de dünyada mes’ud edecek altunları buldular.
şair, kuru aklın dörtköşe hesaplarına sığmayan hakikatleri avlayan, gözü açık rüya görendir...
tarifi "arif"e ne kadar yakın ve bazen de aynı... rüyâların adamıdır...
rüyâ tabircisidir...
öyle ki, rüya tabirinde başvurulan usülleren biri de, sahici şairlerin mısralarıdır...
bu satırları, "sanat üzerine düşünme" bahsine katınız!..
kucucuk merdivenlerden kosarak yukari cikiyoruz. bir terasta beraber sigara icmek tam o sirada bir arinin gelmesi dar bir kat arasindan karsi binaya gecmek pesmizde de ablasi mi ne varmis bina kotona aciliyor kotonda erkek kiyafeti mi var bilmiyorum.
kiyafet degistiriyorum cok kostuk terledik lanet olsun bir insan deneme kabininde nasil birisiyle sevisebilir cildiriyorsun.
pesimizdeki kadinla ayni kabinde oldugumu dusundun sanirim.
bina cok enteresan ayni senin gibi karisik.
icinde evler balkonlar var.
185 adami o daracik yerlerden gecirdin sen kucuk oldugun icin kolay geciyordun.elimde sigarayla ben cok zor geciyordum.
o binada bir evde kumral bir herife aciklama yapmak zorunda kaldim adami tanimiyorum seninle olan durumu anlatmak icin kivrandim sesim cikmiyordu uyandim.
rüyalar, kendilerine has gerçeklere dayanarak özel bir serüven yaşatırlar. bunu da genelden kopmayı sağlayarak gerçekleştirirler.
hasselerin ötesinde olan bu dünyada korku insanlara yabancıdır, düşlerde ne sorumluluklara yer vardır ne de tabulara.
bence detaylari guzel
yagmurlu havada gelmek gibi.gelmek icin zarfi sebep gostermek gibi.
berberden cikip is yerine geldim saclar 3 numara sakalim uzun.
acaba bebek bizim miydi.
davetiyede ikimizi beraber cagirdiklarina gore.
keske bebek olmasaymis. ortam guzel ev mustakil bayilirim.o seylerin uzerini cikip ben orterdim.bir seyi elestirmezdim inan sakinligimden cildirirdin.
uykuda ölüm gelirse allah nefsi alıkoyar, iade etmez.
uykuda ise nefs bedenden çıkar ve yükselir, rüya görür ve ruha haber verir.
ruh da aynı haberi kalbe nakşeder. ve insan, uyanınca ne rüya gördüğünü bilir.
nietzsche ağabeye göre ikiliği ile insanın hayatı arasında benzerlikler vardır:
"insan ya hiç düş görmez ya da ilginç düşler görür. insan uyanıkken de aynı biçimde yaşıyor ister istemez: ya hiç yaşamıyor ya da ilginç bir biçimde yaşıyor."
"rüyalar klasik dramanın bilindik evrelerini izler: hazırlık evresi, dramanın kendisi ve final (çözüm ya da çözümsüzlük). bu nedenle bizler, bireysel olarak, kaosun kenarında varoluşun yaratısı da sayılırız." carl gustav jung.
gece uykusundan ziyade sabah ikinci/üçüncü uyanışıma müteakip uykulara fırsat bulduğumda gördüğüm (veya en azından daha net bir şekilde hatırladığım) imgeler bütünü.
gün içinde aklımdan geçen nanosaniyelik bir düşüncenin bilinçaltımın bir yerlerine kazınması ve rüyada bir dekor, bir figüran olarak yer alması her seferinde hayran bırakıyor kendine. tam olarak da bu olayı; rüyada gördüğüm bir detayın "lan ben bu bilgiyi ne zaman öğrendim/ bunu ne zaman düşündüm" diyerek tersten izini sürme işini çok seviyorum.
güzel şey bu rüyalar. beynin bir yerlerindeki yaratıcı kasların çalıştığının bana göre en net göstergesi. nefes aldığım sürece görmeye devam ederim umarım.