sözlerini çiğdem talu'nun yazdığı, bestesini melih kibar'ın yaptığı şarkı : "sakın dokunmayın bana , rahat bırakın, sürüp gitsin bu rüya, uyandırmayın..."
asıl ilginç olan rüyada duyguları da hissedebilmektir.mesela hiç tanımadığınız birine rüyada aşıksınızdır ve o hissi içiniz acıyacak derecede hissedersiniz.ya da birşeye üzülürsünüz içiniz dolu dolu, hatta ağlayarak uyanırsınız rüyanızdan. eski sevgili ile elele olduğunuzu görmek ise rüyada şahane, uyanınca acı-tatlı bir his verir insana.
ahmet özhan'ın 2003 tarihli albümü. türk sanat müziği'nin yaşayan en önemli icracılarından biri olan bu değerli sanatçımızın, kendisinin ve daha pek çoklarının klasikleşmiş şarkılarını seslendirdiği çok güzel bir albüm; mazide yaşayanlara ...
gerçek hayatın yansımasıdır aslında. insan gerçek hayatta beyninde yaşadıklarını rüyasında yaşar ama bunların farkında değildir. en güzelide rüyada uçmaktır, insanlara tepeden bakmak, kuş gibi hafif olmaktır. rüyada uçmak isteyen kişinin ayaklarının dümdüz olması gerekirmiş uyurken (bkz: hurafe). *
birde garip bir şekli vardır, o da gerçek hayatta ' lan ben bunu görmüştüm! ' şeklidir. (bkz: deja vu)
"ruhun en derin ve en gizli oyuklarına açılan gizli, küçük kapıdır. daha ego bilinci yokken ki ve ego bilinci ne kadar gelişirse gelişsin ruhun varlığını sürdürdüğü zamanlardaki kozmik geceye açılır ruh rüyada. bilinç ayırt edicidir." demiş, freud'un 'cinselliğe bağlayamadığımı tanımlayamam' tavrından fenalık geçirdiği zamanlarda jung.
evrensel, gerçek ve ilk gecenin karanlığında yaşayan ezeli -ve muhtemelen ebedi- insanla temas kurduğumuz yerdir rüyalar. (aslanım jung)
bütün biçimlendirmelere direnmeyi başarmış "ilkel"imizin tenefüsüdür. ve malesef her sabah çalan zille karanlığa döneriz. yazık ki zil her zaman kurtarmaz.
bir rüya yorumcusu olduğunu hissettiriyordu, iddia etmese de..
ve rüyasını anlattı beriki, gelip..
saçları yüzünü kapamış bir kızın, sürünerek gelip.. ama cıvık, kıvamsız, akar bulaşır gibi geçtiği yerlere, ağarak bir kapının üzerine, yapışıp sanki, kaldığını..
ve açıp yüzünü kapatan saçlarını iki yanına yine yüzünün ki tanıdığı on yüzün biraradalığı idi o,
ve tutup bir eli ile köşesinden, çaprazından yırttığını kendi çoğul yüzünü.. bir kağıdın rastgele yırtılışındaki kenarsızlık ile..
uyku sırasında, kişinin bilinç altında düşüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçtiği varsayılır. bu olguya rüya denir.
aynı rüyayı tekrar tekrar görmek * sinirleri yıpratmaktadır.
Yönetmenliğini, castingliğini, yapımcılığını, senaristliğini kendimiz yaptığımız ve istediğimiz şekilde oynadığımız filmlerdir.
Karabasan adı verilen olaysa vücudun rüya anında kısmı ve geçici felç durumunda olmasıdır.Bu yüzden elimizi ayağımız oynatamayız ve üzerimize bir ağırlık çöker.
kadınların daha çok rüya gördükleri tesbit edilmiştir... 20-30 yaşlar arasında rüya görme frekansı pik yapar... yaşlılar gençlere nazaran daha az rüya görürler...