filmlerinde bir çok artisi buluşturmuş özellikle rezervuar köpekleri ile karizmayı tavana vurmuş kişilik.çekim açıları ile diğer yönetmenlerden farkını anlayabildiğim yönetmen.
büyük bir kurtlar vadisi fanı olduğunu düşündüğüm yönetmen. değilse bile birimiz iletişime geçip söyleyelim çünkü hastası olacağından eminim. şimdi "nerden çıktı bu tespit arkadaşım ?" diyenler için açıklama bölümüne geçiyorum;
önce kill bill volume 1'de o-ren ishi'nin toplantı sırasında masadaki adamlardan birinin kafasını kesip "ben tokyo'nun sefiriyim, biat edin" sahnesi, ardından inglourious basterds filminde beyzbol sopasıyla kafa beyin dağıtma sahnesinde tombalıcıya yapılan gönderme. - hatta gönderme de değil, meslektaşı mustafa şevki doğan'a bildiğin selam çakma - bu düşünceye kapılmamı sağladı.
valla yollayalım "kurtlar vadisi sezon 1, sezon 2". ama çakır ölünce bırakır gibi geliyor bana. *
*iconoclasts programında "tanrı beni,çok güzel bir film yapmadan öldürmez diye düşünüyordum hep,evet bundan emindim hatta.mesela deprem olurdu ben yataktan kalkmazdım,bilirdim çünkü tanrı beni öldürmeyecek,depremin keyfini çıkarırdım...ta ki pulp fiction'a kadar, o filmden sonra korkmaya başladım " diyen yönetişimci, kansever, ayaksever, -hikaye anlatmayı herkes sever- ama bu adam özgün bir şekilde anlatmayı sever ve de; *
berbat bir sinema oyuncusu olarak sinema kariyerine başlamıştır. Alabildiği en ciddi rol 1988 altın kızlar dizisinde elwis taklidi yapan bir gençtir. Sonra yönetmen olunca kendi filmlerinde kendine roller vermiştir.
Müthiş bir sinema ve müzik kültürüne sahip bir adam olduğu söylenir. Kill bill' de twisted nerve melodisini tekrar gün yüzüne çıkarmıştır. Bazı görsel takıntıları vardır. Örneğin her filminde illa ki uzun tek çekimlik bir sahne olur ya da araba bagajından dışarıyı gösteren bir plan ve yazarlığı da çok ön plandadır. Pulp fiction'da incil' den pasajlar sunulması ya da rezervior dogs' daki oral seks sohbetleri gibi. Yine de benim çok ilgimi çeken bir yönetmen değildir. Çok övülen bu yazarlığı benim için sadece laf kalabalığıdır. Ancak çok çok orijinal bir yönetmen olduğu gerçeğini kimse inkar edemez. Fransız yeni dalga akımı olarak adlandırılan ve klasik anlatımın terk edilmesinden ibaret olan(yani olayların kronolojik sırayla ekrana yansıtılmaması) bu akımı flashback, flashforwardlarla kendince yorumlayıp, şiddet sahneleriyle filmlerini süslemiş ve ortaya hiç kimseye benzemeyen tarantino sinemasını çıkarmıştır.
ülkemizde çok sevilir. özellikle son zamanlardan herkesten tarantino ismini duymaktayım ve kendi kendime hep aynı şeyi sormaktayım: ''mademki sinemanın pek çok kuralını reddeden sıradışı bu adamı bu kadar iyi anlayan bir milletiz, ulan o zaman bu recep ivediği kim izliyor?''
Ayak fetişizmini neredeyse tüm filmlerinde görmek mümkün bundan bağımsız olarak da bir filmi izlediğimde onun filmi olduğunu tahmin edebileceğim kadar özgün bir perspektifi var.