iceri girdigi siralarvatan haini ciktigi zaman ise magdur demokrasi yanlisi gorulen kisi. Buradan medyanin nasil nabza gore serbet verdigini de gorebiliyoruz. Kendisi once kitaplarinda kurt halkinin ezildigini haklarini gozetmek gerektigini ve silahlari birakalim sloganlari atarken nedense turkiye cumhuriyeti devletine gelince silahlarin cikabilecegini soylemistir. Medyamizin da dedigine gore gercekten barıs yanlısı bi kadınmis
yeryüzünde yapılmış en haksız, hukuksuz yargılamalardan birine uğramış, şu an bir avuç insanın çağlayan adliyesi c kapısında kendisine destek olmak için toplandığı insan.
her fırsatta hukuk devleti olduğu dile getirilen bu ülkenin, bu kadına reva gördüğü bu iğrenç iftira, utançtır.
ekleme: bunun iftira olduğunu anlamak için selek kaç kere daha beraat edecek acaba? selek sizin istediğiniz sosyal bilimcilerden değil, hiçbir zaman da olmayacak. biz de her beraatinde sevinecek, dava her yenilendiğinde yanında, bu iftiranın karşısında olacağız.
Davasında yapılan hukuksuzlukları buraya yazsam abarttığımı düşünüp inanmazsınız o yüzden araştırın kendiniz görün neler olduğunu.
Sadece bir örnek vereyim; sözde tanık polislere ifade vermiş ve pınare selek' i suçlamış ifadeye göre. Sonrasında hakim bu tanığı bir de kendisi dinlemek istemiş ve tanık mahkemeye getirilmiş. Polislere 'işte bu kadın benim yeğenimin sevgilisi, bize geldiler, bombadan bahsettiler' diyen tanığın türkçe bilmediği mahkeme salonunda anlaşılmış. Kürtçe bilen birisi yardımıa tanıkla konuşulmuş ve tanık pınar selek' i daha önce hiç görmediğini söylemiş.
bir dönem pkk propagandası yaptığı ve mısır çarşısındaki bombalı saldırıya katıldığı iddiası ile tutuklanan sosyolog'dur. sol görüşlü avukat alp selek'inde kızıdır aynı zamanda.
hani bombalama işinde parmağı olduğu kanıtlanmış olsaydı cezasını çeksin derdik. ama gel gör kanıtsız bir şekilde hatta ve hatta patlamanın tüp patlaması olduğu kayıtlara geçildiği halde bu kadın üzerindeki el çekilmiyor. bu ülkenin hukuk sistemini anlamak çok zor.
9 Temmuz 1998'de Mısır Çarşısı'nda meydana gelen patlamadan sonra hazırlanan polis ve savcılık raporları şöyleydi:
13 Temmuz 1998 - Polis uzman inceleme raporları: Bomba bulgusu yok.
14 Temmuz 1998 - Kriminal Laboratuar Raporu: Bomba bulgusu yok.
20 Temmuz 1998 - Polis olay yeri inceleme sonuç raporu: Patlama neticesi ölenlerin vücudundan çıkarılan parçalar ve diğer inceleme konuları üzerinde bombaya ait olabilecek herhangi bir parça, madde ve malzemeye rastlanılmamıştır.
Olay yeri incelemeden Bomba uzmanı Baş komiserin Mahkemedeki ifadesi: Herhangi bir bomba izine rastlamadık. Mısır Çarşısı'ndaki patlama bomba olamaz. Şayet bomba patlaması olsaydı, mutlaka patladığı yerde en azından 50 cm.lik çukur açardı. Olay yeri incelememizde böyle bir çukur tespit edilemedi.
bu tarz bir dava konusu olan cihan kırmızıgül'de benzer durumdadır. ceza hukuku kanıt üzerine dayanmalı ve gerçek kişiler cezalarını bulmalılardır. fakat hayali bir beyan üzerinden insanların hayatını zehir etmek vicdansızlık, edepsizliktir. bu örnekler gösteriyor ki geçmiş yıllardan devam eden uygulama devam etmektedir. hukuk herkese lazım.
bir mahkemenin "yok bu kız bir şey yapmamıştır" dediği, öteki mahkemenin ise "olur mu, bombacı mülayimin kralıdır kendisi" dediği ne var dosyasında, çok merak ettiğim insandır.
hukuk sürecidir, bilemem, bir şey diyemem. ama kararları bu kadar uçlarda gezen başka bir dava var mıdır acep modern hukuk dünyasında?
benzetmek biraz yakışıksız olacak, ama red kit'in eski çevirilerinde bir eleman vardı, joe milton diye. joe dalton'la olan isim benzerliği adamı yakmıştı. acemi telgrafçı, "joe milton iyi halden serbest bırakıldı" tel'ini yanlışlıkla "joe dalton" diye getirince büyük karışıklık olmuştu. macera boyunca joe milton'ın başına gelmeyen kalmamıştı. sonunda da valiye şu telgraf gitmişti:
"joe milton'ı emrettiğiniz gibi apteshaneye kapattık"
bu da -dediğim gibi, benzetmesi yakışıksız olsa da- ne yazık ki öyle bir şey gibi görünüyor. yazık, 14 yıl, dile kolay. dava açıldığında çocuğu doğsa 14 yaşına girecekti şimdi.
hukuk fakültelerinde okutulması gereken davada haksız yere muhebbet yediğini düşündüğüm kişi. dilerim adalet toprağa gömülmemiştir ve bir gün ortaya çıkıp hepimizi adalete kavuşturur.
şimdilerde bebek katili aponunda yazılarını yayınlayan kimlere hizmet ettiği belli olan bir yayın organında bir zamanlar köşe yazarlığı yapmış sevgi kelebeği.
bombacı kız leyla.
kadını kaç kez serbest bıraktılar ancak zorlaya zorlaya hemde ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum ettiler. adalet kavramı zaten yoktu ama bu ülkede her an kendinizi sebepsiz yere hapiste bulabilirsiniz. sanırım devletin vatandaşına vermek istediği mesaj bu.
sosyologluk meslek sayılırsa "tehlikeli" addedilen meslektaşımdır. Kendisine yıllardır bir kabus yaşatılıyordu, bu kabus şu an zirve yapmış durumda maalesef, o orta sınıf ahlakçı kafanızla müebbet verdiğiniz insan susmaz, daha da inatçı olacağız.
ne hikmetse her haberinde "sosyolog" pınar selek olarak aktarılan ve bu yolla "temiz" olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılan kişi. ha suçlu mu suçsuz mu onu bilmem. çünkü beraat kararları hep "delil yetersizliğinden" alındı. mısır çarşısında patlayanın tüp mü bomba mı olduğunu türk olay inceleme uzmanları bir türlü tespit edemedi? lakin bu olay sonrası ilk yakalanan bir kişi pınar selek'in adını vermiş bombalama eyleminde yardım ettiğini itiraf etmiş lakin mahkeme de ifadesini işkence altında verdiğini söylemişti.
ha barış meleği diye anlatılan kişi pkk yanlısı ama olsun biliyorsunuz pkk yanlısı olunca barış meleği oluyorsunuz. dün babası pkk'nın bir derneğinde çalışan kızı fidan doğan için "silahla çözüme karşıydı" demişti. pkk gül atıyor demek.
bir hukuksuzluğa kurban giden sosyolog. ne yapmış pınar selek? ortada defalarca bozulan bir karar var, ortada mısır çarşısı'nda patlayanın bomba olmadığının ispatı var bak "\\polis olay yeri inceleme tutanakları (09/10/11/13.07.1998)\\ : olay yerinde yapılan araştırma ve fiziki inceleme unsuruna veya neticesinde bomba patlayıcı maddeye veya bomba yapımında kullanılan maddelerle ilgili herhangi bir bulguya rastlanilmamiştir.
\\kriminal polis lab. müd. ekspertiz raporu (14.07.1998)\\: olay yerinde patlama neticesinde ölenlerin vücudundan çıkarılan parçalar ve diğer inceleme konuları üzerinde (bomba ise patlama sonrası olması gereken) bomba ile ilgili herhangi bir bulguya rastlanilmamiştir.
\\olay yeri inceleme raporu (20.07.1998)\\: yapılan araştırmalarda bombaya ait olabilecek herhangi bir parça, madde ve malzemeye rastlanilmamiştir." üç ayrı karar var ama hala birileri hükmedenin diliyle konuşarak bu kadını suçluyor. ortada kafka'nın dava romanından bin beter bir yargılama süreci var. trajikomik bile değil artık ama inanın bu kadın geri adım atmıyor, iftira olduğuna inanan kimse de geri adım atmayacak. eğer güzel günler diye bir şey varsa bu; pınar selek'in serbest bir şekilde ülkesinde dolaştığı, sokak çocuklarıyla, çingene kadınlarıyla elinin emeğini gözünün nurunu katarak çalıştırdığı atölyesinde özgürce çalışmalarını yapabildiği, hala otuzların sorunları üzerine kafa yoran yurdum sosyologlarına inat geleceği kurmak için bugünün sorunlarının üzerine kafa yorduğu bilimsel çalışmalarını yapabildiği zaman olacaktır.
ismail beşikçi'nin yıllardır başına getirilenlerin bir benzeri şimdilerde pınar selek'e reva görülüyor. kürt sorunuyla akademik düzeyde ilgileniyor olmanın böyle acı bedelleri oluyor ülkemizde ne yazık ki. işin ilginci pınar selek davasının bir yap-boz oyununa dönüşmesidir. bazı odaklarca birilerini cezalandırmanın ve gözdağı vermenin paravanı işlevi görüyor bu dava. şimdilik yeni bir yargıtay süreci başlayacak. 15 yıldır sürüp giden saçmalıklar dizisinin bir insanın hayatında yarattığı kırıklıkları devlet zevatı içinde düşünen pek kimse yok galiba.