kitap yazarken rahat olabilmek için kızını yatılı okula yollamış ve bu olaydan sonra "kötü anne" olarak görülmekten şikayetçi olmuş garip insan. paris'in olmazsa olmazı, "ben pariste iken" kişisi. *
antipatiktir. türkiye hakkında avrupadan örnekler vererek konuşması gülünç kaçmaktadır. *
edit: eksi umrumda değil de, hayır nedir bu pınar kür sevgisi ben onu anlamıyorum.
erkeklere alenen kuş beyinli demiştir. evet yön bulma hususunda kuşların ve erkeklerin daha başarılı olduğu söylenince erkek düşmanlığını belli etmiştir hemen.
24/04/2008 deki program da, yabancı ünlü insanlara ilgi gösterenleri anlayamadıgını ifade etmiş, kendisinin böyle bir tavır içinde olmayacagını söylşemiş kişiliktir. unutmaması gereken bir konu vardır, her yerini gerdirse de yasının 70 dolayların da oldugunu unutmustur herhalde, ilgilendigi kişilerin olması halinde bile, kendisine ebe muamelesi görecegini herhalde kendisi de bilmektedir.
kitaplarını okumadıgım, hatta ismini bile bu programda duydugum, ama duymaktan da ciddi rahatsız oldugum boş konusan, felsefe den, bu toprakların aydını olmaktan çok ama çok uzak, paris e özlem duyan ama neden burda durdugunu da dogrusu anlamadıgım kişilik.
1 mayısta Taksim Meydanının serbest olması gerektiği fikrini beyan ederken bu memleket ne zaman adam olacak talihsiz cümlesini etmiş kişi. umarım en kısa zamanda başka bir ülkeye göç eder.
ne yazacagim konusunda cok zorlandigim yaratiktir. konustuklari, yazdiklari,hatta görüntüsü tahammül sinirlarimin cok ötesindedir. ne yazsam küfreder gibi oluyo, elimde degil..
insanlara insancıklarmış gibi bakan, herkesi dönüştürmeye meraklı, din ve diyanetten
nefret ettiği çok belli olan hanımefendidir kendileri.
haydi gel bizimle ol programı o olmadan çok daha güzel olur.
yıllar önce girmiş olduğu menapozun içinde kaybolduğu için nerde olduğundan ve ne yaptığından haberi olmayan insan.
kendisi kadar boş konuşmak için özel olarak çaba sarf etmek gerekir. lakin kendisi bunu çok kolay bir şekilde yapmaktadır bunun için saygı gösterilmesi gereken kişidir.
bursa'da doğdu, ama hiç orada oturmadı. çocukluğunu anadolu'nun çeşitli kentlerinde ve londra'da geçirdi. on üç yaşında gittiği abd'de beş yıl kaldı. orta öğrenimini new york'ta tamamladı, yüksek öğrenimine yine orada başladı. istanbul'da robert kolej yüksek okulu'nu bitirdikten sonra beş yıl paris'te yaşadı. sorbonne üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat kürsüsü'nde doktora yaptı. yurda döndükten sonra devlet tiyatrosu'nda çalışmaya başladı. çeşitli gazete ve dergilerde tiyatro eleştirileri yazdı. akışı olamayan sular adlı öykü kitabıyla 1984'te sait faik öykü ödülü'nü kazandı. asılacak kadın romanı (1979) başar sabuncu tarafından 1986'da sinemaya uyarlandı. halen istanbul bilgi üniversitesi'nde öğretim üyesidir.
türkiye'de yazılan ilk cinayet romanlarından olan "bir cinayet romanı" ile amatör detektif, matematikçi emin köklü karakterini yaratmıştır.
emin köklü serisi:
1989 bir cinayet romanı
1994 sonuncu sonbahar
2006 cinayet fakültesi
ama şu aralar bir kaç arkadaşla ntv'de bir programda yer almaktadır.
"haydi gel bizimle ol"du galiba programın adı...
Muhalifliği pek çoklarınca anlaşılamamış yazar. Kendisine kadın yazar denilmesine, daha doğrusu kitap yazan kadınlara kadın yazar denmesine tahammül edemez. Çünkü edebiyatta cinselliğin erkeklerin tekelinde olduğunu kabul etmez. Kadınların yeterince açık sözlü olamayacaklarına inanan, kadınları küçük gören bir zihniyetten dem vurur. Der ki "Kadın yazardan beklenen duygusallık. Benim de duygusal öykülerim var ama hiçbiri ağlak değil".
Sözlükte hiç mi bayan kalmadı ya da Pınar Kür'ü okuyan yok mu gerçekten? Girilen entry'lerin büyük çoğunluğu aşağılayıcı, hakaret barındıran girişler. Hele Türkiye'nin sorunlarına karşı duyarsız olduğu için suçlayanların Pınar Kür'ün hangi kitabını okuduklarını merak ediyorum. Hatta hiç okudular mı hatta ve hatta kitap okudular mı acaba? TV programlarından edindikleri izlenimle bir insanı, sanki çok varmış gibi yazarlarımızı karalamak mı popüler oldu şimdi. TV ekranlarına çıkan insanların kim olursa olsun göğüs dekoltesine takan zihniyete, insanların fiziklerindense ağızlarından çıkacaklara dikkat etmesini öneriyorum. Hillary Clinton insan hakları konusunda büyük gelişmeler kaydettiğimizi söylediğinde sendikaların işlevsizleştirildiği, 301'in varlığını sürdürdüğü bir dönemde buna katılamayacağını söyleyerek aslında bu ülkenin sorunlarına pek çok sanatçıdan daha duyarlı olduğunu göstermiyor mu? Demokrasi ile ilgisi olmayan bir hükümetin ve 12 Eylül'de bile görülmemiş baskıların olduğunu söyleme cesaretini göstermek bile duyarlılık örneği sayılmalı bence. (Off...Bu entry eksi oya boğulacak ama bu kadar da haksızlığa göz kapamak imkansız.) Sivri dilli olması bir yana ama yazarlığına ya da bir tv programı ile tanıyarak yargıda bulunan arkadaşlara "Bitmeyen Aşk"ı, ülke sorunlarından bihaber olan arkadaşlara da "Yarın Yarın" ı okumalarını öneririm. Fiziğine takan bir takım arkadaşlara da söylemek isterim ki doğanın gereği insanlar yaşlandıkça fiziksel olarak değişirler. Ama Pınar Kür'ün 1960 yılında Playboy'a poz verilmesi teklif edilecek güzel bir kadın olduğunu söylemek isterim. Ama arşivleri taramaya başlamayın, çünkü kabul etmemiş. Bitmeyen Aşk, özellikle çok iyi bir kitaptır. Üstelik kitapta yer alan karakterlerin ayrı ayrı içseslerine yer vererek edebiyat dünyamızda çok ta ayrı bir yere sahiptir. Sinan ile Nilgün'ü bir okuyun bence. Melissa P.'ye benzemez pek.
kara çarçaflı birinin görüntü kirliliğiyle, kendisinin sırf ben modern hatunum imajını yansıtmak için (ya da ne bileyim ne tür egolar barındırıyorsa içinde) giydiği kıyafetlerden dolayı göğüs kısmındaki görüntü kirliliğinin aynı oranda tiksindirici oldugunu düşündüğüm tanınan kişilik.
gençliğinde (bkz: playboy) dergisinden teklif alacak derecede güzelmiş, ama eşi itiraz etmiş. ayrıca aysun kayacı'nın "benim oyum çobanınkiyle bir mi" görüşüne katılmaktaymış. kaynak:21 mart cumartesi ya da 22 mart pazar, milliyet ya da habertürk gazetelerinden birinin eki.
chp tipi "aydıncık". türk milletini kendince aşagılayan ama aslında kendisinin düzeyini her konusmasında belli eden, kibirli bencil ve müslüman düşmanı faşist bünye.
bu ekranda ne insanlar gördüm (reha muhtardan serhat uluerene. esra ceyhandan derya baykala. kimler kimler) hepsine sabrettim de içlerinde tek sabredemediğim ekran kişisi. benim için en anlamsız en gerksiz en bilgisiz en tipsiz en faydasız en b.ktan insan.
lan bi insan bu kadar mı antipatik bu kadar mı sinir bozucu olabilir? dünyada kendi inandığı, savunduğu fikirler haricinde bir şey olamaz sanki." faşist düşünceye neden saygı göstereyim?" diyebiliyor ama kendileri faşistin önde gideni, bayrak taşıyanı.
Türkiye'nin en iyi yazarlarından biridir, ama değeri bilinmez. amacı boş yere birilerini aşağılamaya çalışmak değil, yapılan yanlışı eleştirmektir. bütün düşüncelerine katılıyor muyum? hayır, ama çok satanlar listesinde yer almak için birilerine yaranmaya çalışmaması, kendi düşüncelerini açık yüreklilikle dile getirmesi bendeki yerini bir başka yapar.
...her gün dört saat boyunca istanbul iki yanımdan akıyor, ben saydam bir kutu içinde istanbul'un ortasından akıyorum. ama birbirimize değmiyoruz. şişe içinde ırmağa atılmış bir mektup gibiyim. hem ırmağın içindeyim, hem ona bir katkım yok. hem diyeceğim bir şeyler var şişenin içinde kapanmış, hem ırmağın bundan haberi yok ve olmayacak. hem ırmak beni bir yerden bir yere götürüyor, hem gittiğimiz yönü ben saptayamıyorum. hem ırmak bana dokunmuyor, hem ben ırmağa dokunamıyorum. birbirimize değmiyoruz.
iskender pala'nın 10 nisanda muhafakazar sanat manifestosu yazısı üzerine balatayı sıyırmış ve "benim bir öğrencim böyle bir yazı yazsa, saçmalama derim" minvalinde sözler sarf ederek basitliğini göstermiştir. ya teyze yürü git yat!