Antik yunanda yaşamış filozuftur. Şüpheciliği uçlarda yaşamıştır dış dünyada yer alam herşeyin aslında bir sanrıdan da ibaret olabildiğini düşünür ve bunu bilmekse hiçbir zaman mümkün olamayacağından pyrrhoncular hep bir bilinmezlik yüküyle yaşarlar bu yük onları her geçen gün daha sakin daha dingin yapar yani doğru bir tabir olur mu bilmiyorum ama anlayacağınız cinsten söylemek gerekirse: götlerini kes umrunda olmaz adamların.
Bir psikoterapi yöntemi olarakta görülür bu felsefe.
antik yunanistan'da yaşamış, gelmiş geçmiş en ünlü ve abartıya kaçacak belki ama en uç şekilde şüpheciliği yaşayan filozof.
hiç kimse bir şey bilemez, hatta bunun bile kesinliğinden bahsedemeyiz. doğru olduğuna inandığınız şeylere kesinlikle güvenemezsiniz. çünkü yanılıyor ihtimaliniz her zaman var. bildiğiniz her şey sorgulanabilir, her şeyden mutlak şüphe edebilirsiniz. bu nedenle yapılabilecek en iyi şey, açık fikirli olmak. eğer birey kendisini bir düşünceye adarsa, hayal kırıklığına ulaşması muhtemeldir.
pyrrhon'un hayatı oldukça sıradışıdır. hayatı ile anlatılanlara inanırsak, kendisinin bir deli olduğunu bile söyleyebiliriz. şüpheciliği olağanüstü şekilde yaşadı. onu koruyacak arkadaşları olmasaydı etrafında, yeryüzünde geçirdiği zaman oldukça kısa olurdu.
pyrrhon hayata şöyle yaklaşmaktaydı: duyularımıza tamamen güvenemeyiz çünkü bizi çoğunlukla aldatırlar. örneğin karanlıkta etrafta gördüğünüz bir şey, bir cisim hakkında oldukça kolayca yanılabilirsiniz. size karanlıkta tilki gibi gelen bir şey aslında çok basit, bir kedi olabilir. yolda yürürken birinini size seslendiğini duyabilirsiniz ama bu ağaçların yapraklarının çıkardığı bir hışırtı olabilir. duyularımız bizi sık aldattığı için, onlara asla güven olmayacağını düşünür pyrrhon.
pyrrhon, çoğu kişinin uçurumun kıyısındayken yürümeye devam etmeyi aptallık saymasını aptallık sayar. duyuları onu aldattığını düşündüğü için, ayaklarının uçurumun kenarında kıvrıldığını ya da öne doğru devrildiğini hissetse bile aşağıdaki kayalara düşeceğine ikna olmaz. hatta ve hatta kayalara düşmenin sağlığına zarar vereceği bile onun için kesin değildir. mutlak olarak bundan nasıl emin olabiliriz ki?
canımızı yakmayı istemesinden emin değilsek vahşi bir köpekten korkmanın ne anlamı var? caddeden karşıya geçerken hızla akan trafik kimin umrunda? akrabalar size çarpmayabilir. bundan emin olamayız.
pyrrhon'un bu kadar aşırı, radikal şüpheciliği yaşamasının temelinde hindistan'a gitmesine bağlıyorum. muhtemelen sıradışı yaşamının ilham kaynağı burasıdır. çünkü hindistan, kendisini aşırı, neredeyse mümkün olmayacak fiziksel zorluklara tabi tutan ruhani hocaların, guruların yaşadığı yerdi. ve mükemmel bir mistik geleneğe sahipler. pyrrhon'un felsefesine yaklaşımı zaten bu mistikliğe yakın bir yaklaşım.
pyrrhon felsefesini, mutlu olmak isteyen herkesin sorması gereken üç soru biçiminde düzgünce özetlemişti:
nesnelerin gerçek yapısı nedir?
nesneler karşısında duruşumuz ne olmalıdır?
nesneler karşısında doğru bir duruştan ne kazanırız?
kendisinin verdiği cevaplar kolay cevaplardı. ilk soruya cevabı dünyanın neye benzediğinin kesinlikle bilinemeyeceğiydi. hiç kimse gerçekliğin doğasını bilemez. bu yüzden bu sorunun geçerliliğini yitirdiğine şahit oluyoruz. ikincisi ilk cevabın sonucu olarak, kendimizi hiçbir görüşe teslim edemeyiz. tüm yargılar askıda kalmalı, hayatımızı yargıdan kaçınarak yaşamalıyız. sahip olunan arzular, bir şeyin diğerinden daha iyi olduğuna inandığımızı gösterir. istediğimizi elde edemediğimizde mutsuz oluruz. ama pyrrhon'a göre bir şeyin diğerinden daha iyi olduğu kanısına varamayız. ve mutlu olmak için, kendimizi arzularımızdan kurtarmamız ve işlerin asıl sonuçlanacağıyla ilgilenmememiz gerekir. doğru yaşamanın durumu budur. üçüncü soru ise bu öğretiyi benimsersek şöyle olacaktır: başta, herhangi bir şey hakkında muhtemelen ne diyeceğimizi bilemeyeceğimiz için, sessiz kalırız. kalmalıyız.
pyrrhon tüm endişelerden özgür olmayı tavsiye etse de çoğumuz bunu başaramayız. ortak kaygılarımızdan biri de öleceğimiz gerçeğidir. bir başka yunan filozofu epikuros bu konuyu nasıl kabullenebileceğimizle ilgili bazı zekice önerilerde bulunmuştur.
yararlandığım kaynak: nigel warburton - felsefenin kısa tarihi
düşünce bizi kararsızlığa, endişeye ve tereddüde düşürür. bunun yanında düşünce faydasız bir uğraştır. çünkü sonu gelmez tartışmalara neden olur. bir konuda iki çelişik iddiayı ayrı ayrı kanıtlamak mümkündür. bu yüzden, bu böyledir diyemeyiz. yalnızca, "bana öyle geliyor diyebiliriz. çünkü yargılarımız nesneler veya olaylar üzerindedir. nesneler ve olaylar sürekli değişirler. ayrıca bunlar üzerine bilgimiz yalnızca beş duyu organızmızla sınırlıdır. duyu organları ise bizleri her an yanıltabilir" diyerek gönülleri fethetmiştir.
milattan önce 4. yüzyılda yaşamış yunanlı filozof. timon' un öğretmenidir. görecelik kavramının ısrarla üstünde duran pyrrhon, mutlu bir yaşamın temelinde erdemli olmanın yattığına dikkat çeker. pyyrhon, kuşkuculuğundan hareketle, bilginin doğru ya da yanlış olarak kategorize edilemeyeceğini savunmaktadır. **