"...Peki, Çinli de dünya pazarı için üreterek Japon'u taklit etmeye başladığında ne olacaktır? BUndan çıkan sonuç, sıklığı ve süresi giderek artan sanayi krizlerinin birçok sanayi kolunda kronik hale geldiğidir. Şark'taki ve Afrika'daki pazarlar için mücadele de birkaç yıldan bu yana gündemdedir; Avrupa savaşının kılıcı yirmi beş yıldır Avrupa devletlerinin üzerinde sallanmaktadır. Ve bu savaş henüz patlak vermemişse eğer, bunun nedeni, belki de, devletlerin giderek daha çok borçlanmasını büyük finans gruplarının daha yararlı buluyor olmasıdır. Fakat, büyük banka kendi çıkarını savaşın patlak vermesinde gördüğü gün, insan grupları başka gruplara saldıracak ve evrenin finans efendilerinin işlerini yoluna koymak için kavgaya tutuşacaklardır..."
işin asıl ilginç yanı ise amcamızım bu sözleri 1896 yılında söylemiş olmasıdır.
anarşist komünisttir. anarşizmle tanışması isviçre'de gerçekleşir Enternasyonal'in yerel şubesine üye olduktan kısa bir süre sonra daha aktif olan Jura Federasyonu (anarko) ile tanışmıştır ve anarşizmi benimsemiştir.
"anarşistlerin geleceğe dair bir düş dünyasında yaşadıkları ve bugünün dünyasına gözlerini kapadıkları sık söylenen bir şeydir. belki de, bugünün dünyasını fazlasıyla görüyoruz; gerçek renkleriyle hem de. yakamızı bırakmayan bu otoriter önyargılar ormanında baltayla dolaşmamızın nedeni budur. bizler ne hayal aleminde yaşıyoruz, ne de insanları olduklarından daha iyi hayal ediyoruz, onları oldukları gibi görüyoruz. bu nedenle insanların en iyisinin bile otoritenin uygulamalarıyla özde kötü kılındığını; "güçler dengesi" ve "yetkililerin denetimi" teorisinin, iktidara sahip olanların, aşağıladıkları "egemen halk"ı, yönetenin kendileri olduğuna inandırmak için ürettikleri ikiyüzlü bir formül olduğunu ileri sürüyoruz. insanın insanı yönetmesinden bu nedenle nefret ediyoruz. biz insanları tanıdığımız için, yokluklarında insanların birbirlerini boğazlayacaklarını düşünenlere şöyle sesleniyoruz: "sınırdışı edilirken, yoksul tebam bensiz ne yapar! diyen kral gibi düşünüyorsunuz"
Ya devlet bireyi ve toplumsal hayatı daima ezerek, insanın etkin olduğu bütün alanları ele geçirerek savaşlarla ve iktidar mücadelelerine, bir tiranın yerini diğerinin aldığı saray darbelerine yol açacaktır, ki bu gelişmenin sonucunda kaçınılmaz bir biçimde ölüm vardır.. Ya da devletler yıkılacak ve özgür anlaşmasıyla bireylerin ve grupların canlı insiyatifini bir ilke olarak benimseyen binlerce merkez yeniden hayat bulacaktır.
Pyotr Alexeyevich Kropotkin
Bununla birlikte şunu biliyoruz ki, kamulaştırma fikri, taraftarlarını çoğunlukla toplumsal dönüşüm esnasında, herkesin toplumsal meselelerle ilgilendiği, insanların tümünün okuyup, tartışarak faaliyetlerde bulunduğu ve özellikle de en açık ve temel fikirlerin kitleler içerisinde yayıldığı anda kazanacaktır. Özellikle bu coşku dolu süreçte, insanların zihinlerinin ivme kazanmış bir canlılıkla işlediği bu zamanlarda, şimdiden mevcut topluluklar tarafından yayılan anarşist fikri benimseyeceklerdir.
Ardından bugünün kayıtsız insanları bu yeni fikrin partizanları olacaklardır.
Oysa devrimden birkaç yıl önce Fransanın ne kadar acı bir manzara sunduğunu, krallığın ve feodalizmin ortadan kaldırılacağını düşleyen güçsüz azınlığı hatırlayın.
Etraflarına baktıklarında gördükleri derin bir umutsuzluk dönemin az sayıdaki gerçek devrimcisine ilham vermişti ve Camille Desmoulins haklıydı: Biz Cumhuriyetçiler 1789dan önce ancak bir düzineydik.
1788 yılı boyunca köylüler arasında yalnızca küçük ayaklanmalar vardı. Bugünün küçük ve kararsız grevleri gibi zaman zaman ortaya çıktılar ama yavaş yavaş yayıldılar, daha sonra uçsuz bucaksız, şiddetli ve bastırılması çok daha güç hale geldiler. Yaklaştığını sezdiğimiz devrim için de aynı şeyler gerçekleşecek Bugün güçsüz ama çoğalarak genel dışavurumlara ulaşan azınlıkların savunduğu anarşist komünizm fikri halk kitleleri arasında kendi yolunu bulacaktır.