Zorluk derecesi parça sayısına ve renklere bağlıdır. Örneğin farklı birçok renkten oluşan bir puzzle'ı tamamlamak siyah beyaz bir puzzledan çok daha kolaydır. Zorluk derecesi ve bitirme zamanı parça sayısı arttıkça artmaktadır. 50,100,150,200,500,1000,1500,2000,3000 parçalık puzzlelar piyasada rahatlıkla bulunanlardır. Bunların dışında 5000,10000,20000 ve 24000 parça puzzlelarda mevcuttur. Bir puzzle'ı yapmanın en kolay yolu öncelikle çerçevesini oluşturmaktır.ilk yapılması gereken parçaların içinden bir kenarı düz olan parçaları ayırıp birleştirerek çerçeveyi ortaya çıkarmaktır. Çerceve tamamlandığında puzzle bittiğinde ne kadar büyük olacağı da ortaya çıkmış olacaktır.
gaydiri gubbak insanların hiç anlamayacağı uğraş.
sabırlı insanlar için eğlenceli bir hobi.
yanlış ellerde kullanıldığında günahsızları bombe gibi patlatabilecek bir silah.
ben kendim en son sekiz yaşındayken filan pazıl yaptım. bir parçasına bir zürafa iki de at sığan bir pazıldı. çok rahat yapıyordum. yapboz diyorlardı, günde seksenbeş kere yapıp bozuyordum. pahalı, çok ve küçük parçalı olan bitirdikten sonra da tablo deyu duvara asılan pazıllardan hiç yapmadım. yapmayı da düşünmüyorum. halbuki gaydiri gubbak da değilim.
yapanını görerek yukarıdaki üç küçük tanımı pazıl parçaları gibi atıverdim.
son olarak, bana sorarsanız herkes bunu bırakıp solo test oynamalı.
1500+ olanlar ömürden ömür alır. insan gözünü kapattığında bile puzzle parçaları geliyorsa gözünün önüne, bağımlılık, alışkanlık, zevk, her şeyden önce hırs devrededir demektir. Sıkıcı gibi gözükse de bittiğinde insana büyük bir mutluluk verir. Özellikle çerçeveletip asıldığında. Boş zamanı ve sabrı olan herkese tavsiye edilir. Yapılışı zor ama bitişi muhteşem olandır. *
bitirildiğinde insanı tarifsiz duygular içine sokan, dakikalarca mal gibi tebessüm ettiren, sanki yeni bir devlet kurmuşun hazzı veren, kanına işlemişçesine bırakılamayan aktivite.
amaçsızım bu aralar. alacağım vereceğim yok hayatla. arzum da talebim de yok tanrıdan. kötü değil aslında kimseye karışmadan, bir şeye kafayı takmadan ot misali uyan, uyu, takıl tadında fizyolojik ihtiyaçlarımı karşılayarak mutlu olmak. başlarda iyiydi. sonra bir şeylere hayatımı adamam lazım dedim. uğraşacak bir şeyler olsun. düşün düşün... kedi? olmaz tüylü o yaratık. onu sevmekten vazgeçince kaldırıp çöpe atamamak da büyük risk bir kere. vazgeçmesi kolay şeyler bu aralar tercihim. sıkılınca hayatından sıyırıp atmak kolay olsun bir zahmet. iz de kalmasın gidince. başka? ne olabilir? araba alayım ben mesela. para biriktirme iyi bir uğraş gibi. ama olmaz sıkıcı. çok istediğim şeyleri almayı erteleyerek, başka bir şey için para biriktirmeyi mantığım asla kabul etmiyor. başka? düşün düşün... yok başka bir şey derken D&R yetişti imdadıma. puzzle aldım. bu sabah 3 saatimi verdim ona. daha da epey vaktimi alacak gibi. al sana amaç işte. al sana uğraş. sıkıldın mı kaldır at çöpe. mis.
yapması çok keyiflidir ama alışana kadar adamı delirtebilir de. en güzeli de o küçük parçalara ayrılan vakitten sonra ortaya çıkan bütünü duvara asıp karşısına oturup kahvenizi yudumlamaktır.
yemek yemek su içmek gibi bir şey olmayınca olmuyor uyumaya gidiyorsun aklına bir parça takılıyor uyuyamıyor ah ne lanet şeysin dedikten sonra sıcak yatağından kalkıyorsun parçayı takıp uykuya dalıyorsun.
çok sabırsız birisi olduğum için bu yaşıma kadar bulaşmadığım ama oğlumun tam bir puzzle canavarı olması ile kendimi bir anda puzzle dünyasında bulduğum beni acayip geren uğraş. öncelikle oğlana küçük puzzle'ları almıştık, 50-100'lükler. onları zaten uzun zamandır yapıyordu. geçen 260'lık aldık bir tane, uzun uzun uğraşsın da biz de rahat edelim dedik, sıpa 2-3 saatte bitirdi. dedik bu basitti, biraz daha zor bir 260'lık aldık, onu da iki günde bitirdi. moto gp'li bir puzzle'dı, anatolian'ın. ne olduysa bende ondan sonra oldu, o puzzle kutusunda öyle durmuyordu ama bitince mükemmel bir renk ve görüntüsü olduğunu fark ettim ve hemen çerçeveletip astık. harika oldu. sonra dedik işi büyütelim, gittik bir tane 500'lük bir tane de 1000'lik puzzle aldık. bir de puzzle halısı tabiki. yalnız 2 günde yaparız dediğimiz puzzle'In ancak 4'te 1'i bitti bir haftada. ben bilmezdim hiç 500'lük puzzle'ın bu kadar zor olacağını. e oğlana da çok zor geldi tabi. bir sürü küçücük parça, bir sürü renk. fırsat buldukça yapmaya çalışıyorum ama çok kazık be sözlük. gittim bi de sandallı, denizli, zor bir tablo aldım, asınca güzel dursun diye evde. bakalım bitirebilecek miyiz? gözümde büyüyor valla, parçaları görünce bile içime afakanlar basıyor.
başlamak için bin bahane uydururken başladıktan sonra da müptelası olunan en bi güzel uğraştır. bir süre sonra evinizin duvarlarını süsleyen çeşit çeşit, rengarenk, birbirinden güzel tablolara dönüşür. baktıkça emeğinizi görürsünüz, sevindirik olursunuz.
küçük parçaları birleştirmek suretiyle büyük resme ulaşmaya çalışmak, bu uğurda ömürden ömür tüketmektir.
bana kalsa çok gereksiz bir eylemdir. ne gerek vardır.
illaki illaki puzzle dense, 10 parçalı olanları candır, neymiş o 1000'lik 10000'lik falan.
matematik çalışırken çok işe yaradığını gördüğüm tutkum. matematiği iyi olmayanlara özellikle tavsiye ediyorum. matematik çalışırken anlamadığınız bir yerine geldiğinizde ara verip 15 dakika puzzle yapın sonra anlamadığınız konuya tekrar bakın. anlayabildiğinizi göreceksiniz. bilimsel olarak ispatlanmış birşey değil. tamamen ders çalışırken sıkılıp, puzzle yaptığımda daha iyi anlayabildiğimi keşfettim. zihin mi açıyor napıyor bilemiyorum. herkeste aynı etkiyi yaratır mı onu da bilmiyorum. denemeye değer.
önümüzdeki hafta eve kapanmam gerektiği için sıkıldıkça yapacağım şey. gittim aldım bir tane resmi bir piramit deve falan hoş yani. bitirince asarız eve hem bir işe yarar.
Haftasonu küçük kuzenimin sabahıh 7sinde uyandırıp gözümü açar açmaz hadi puzzle yapalım demesiyle ağlasam mı gülsem mi durumunu yaşatan bir oyundur. Benim gibi sabırsız biriyseniz öyle hiç 3000liklere falan bulaşmayın derim.
benim gibi aniden deliren, sabırsız ve maymun iştahlı birine göre asla değil. 1500 parçalık olanlarından çok değer verdiğim bir arkadaşım hediye etmişti, "yaa ben deliririm ne ki bu" da diyemedim, sırf ona verdiğim değer yüzünden hediyesini de değerlendirmeye kalktım, olmadı. cinnet geçirip bir poşete koyup gözümün görmeyeceği bir yere kaldırdım. allah rahmet eylesin.