fiziksel şiddetin yaraları kısa bir süre içinde sarılabilecekken, psikolojik şiddet insan ruhu üzerinde yıllar boyunca hatta ömür boyu sürecek yaralar açabilir. bu sebepledir ki bir insana yapılabilecek en büyük kötülüklerdendir.
çağımızda insanların daha çok maruz kaldığı şiddettir. internet ortamında hayatımızda hiç görmediğimiz önemsiz insanlar bile bazen bize yönelik şeyler yazabilirler. (bkz: internetin zararları)
"babam çok modern biriydi, o yüzden dövmezdi rencide ederdi"
(bkz: alper canıgüz)
şaka bi yana, en beter şiddet türü bu herhalde, hoş bu tür kötü şeyler kıyaslanmaz, kötünün iyisi olmaz bu mevzuda ama, yine de en beteri diyebilirim.
insanı içten içe çürütür.öldürmez, süründürür.
en acı şiddet türüdür kanıtlanması zordur ceza almaz ama hayatınıza fiziksel ve cinsel şiddetten daha çok sıçar. insanların cahillikle attığı triplerle çıkardığı kavgaların psikolojik şiddet olduğu sanılır ama değildir . ruhsal cinayet veya kalbe tecavüz gibi tanımlayabiliriz bu kavramı . uygulayıcısı ise sevgi ve empati duymaktan yoksun narsisist sadist hasta kişilerdir . bu kişiler eşiniz olduğunda dahi onarılması güç hasarlar bırakırken babanız anneniz olduğunda tarifi imkansız acılar çekersiniz ve bu durum hakkında aydınlanana kadar kötü davranışlara sahip insanlar olursunuz . çevreniz ya sizi gerçekten sevmeyen insanlardan oluşur ya da izole olursunuz . yapmayı sevdiğiniz tek bir iş kalmaz çünkü hep o mutsuz olacakmışsınız hissi depresyon buna engel olur . rahat nefes alamazsınız kendinize zarar verme ( kendini kesme , bulimia ) gibi davranışlar gösterirsiniz. kaçacak hiçbir yer yoktur üstünüzde pek çok toplumsal sınıfsal baskı vardır . başkasının itaat etmenizi beklediği hasta kişinin hayatını söndürmesini hazmedezsiniz . ancak hareket edecek gücünüz yoktur .
ailede, okulda, işyerinde, kışlada, tarikatta görülen ve piramidin tepe noktası iktidarın bir yönetme tarzı olarak tüm topluma yönelen şiddet türüdür.
fiziksel şiddet gibi daha dar kapsamlı uygulamalardan çok daha geniş alanda, tüm kitle üzerinde etki yapar.
big brother konuşur, sözlerinin yayılmasını medya sağlar. medyayı ele geçiren bir iktidar psikolojik şiddeti en etkili silah olarak kullanmanın araçlarına sahip olmuş demektir. buna, dar alanda uygulanan fiziksel şiddetin aynı medya tarafından işlenmesi ile de psikolojik şiddet ortaya çıkar.
psikolojik şiddet toplumun bir kesiminin stockholm sendromu tarzı hastalıklı bir sevgi ve saygı duymasına yol açar. bir kesim ise bu şiddete karşı direnir. direnenler sayesinde, stockholm sendromu hastaları dahil, tüm toplum bu şiddet rejiminden kurtulabilir.
fiziksel şiddetten ağır olan ve ruh sağlığını mahveden şiddet türüdür.
atlatılabilecek türden olsa bile etkisinin geçmesi fiziksel şiddete göre uzun sürer.
bu şiddeti uygulayan bir süre sonra defolup gitse de şiddet gören zaman zaman tekrar aynısını yaşayabilirim hissine kapılabilir. bu şiddet türü ileri derecede güven sorununa da neden olur.
nasıl anlatsam, biri vurunca ağlamazsınız. siz de ona vurursunuz gerekirse.
ama biri bu şekilde vurunca size, ağlıyorsunuz işte.
en sert olanı sevilen kişilerden gelenidir.
sonuç: kimseye gönül koymayan çünkü gönül kayabilecek naz yapabilecek kadar değerli olduğunu hiç hissetmemiş, neredeyse hiçbir şey istemeyen, hiçbir şeye heveslenmeyen, uzun zamandır görüştüğü bir arkadaşı olsa merhaba deyince mutlu olan, az samimi olduğu biri merhaba deyince şaşıran biri seni seviyorum dediğinde "dalga geçiyor" diye alarm çanlarını çalan bir speedy..
merak ediyorum bu bitince nasıl bir insan olacağım acaba?
Bunu kurumsal firmalarda (özellikle bankalarda) bir kadının altında çalışan herkes bilir. Öyle bir raddeye gelir ki fizyolojik şiddeti bunun yerine tercih edersin.
Yarası kapanmayan, kanaması durmayan, iyileşmesi çoğu zaman imkânsız ya da uzunca zaman alan şiddet türüdür.
Benliği yok eder.
Ve ne yazık ki cezası yok!
ruhunuzda kapanmayan yaralar açar. tedavisi uzun yıllar alabilir. tam atlattım derken bir şey olur hayatınızda ve tekrar tetiklenir. işkence altındaki insaların bu yöntemle kişilikleri ve düşünce yapıları bile değiştirilebilir.
bunun bir cezasının olmayışı berbat bir şey. hele bu kişi ailedense, güçlüyse, statüsü yüksekse, insanlara nazik biri izlenimi verecek kadar zekiyse. anlatsan seni garipserler . dövmüyor,sövmüyor, alkol yok , aldatma yok eee diyorlar. diyemiyorsun gözlerindeki hissizlik duygusuzluk, seni küçültme çabaları , azıcık mutluluğuna bile hasetlenmesi , seni yüzde yüz kontrol edemediğinde sorun çıkarması ,evin her yerine duygusal tuzaklar kurması imalarla o ses tonundaki gıcıklıkla bile zihinini kontrol etmeye çalışması ,sevgisizliği belki de gizli kini,bilincinizle baş edemediğinde buz gibi sessizliğiyle evin her yerine huzursuzluk ağı örmesi, kıskançlığı,yüzeyselliği , kışkırtıp delirdiğinizde ajitasyonu kullanması ,mağdura yatması, iyilikle yaklaştığınızda bunu fırsat görüp gram minnettarlık göstermeden üzerinize daha çok gelip daha fazla şey beklemesi, ürkek ,insanlara güvenemeyen, sosyal ilişkileri bozuk başarıdan bile korkan motive olamayan bir birey olmanız ve o insana maalesef daha bağımlı hale gelmeniz. bunun bir cezası olmalı.
Ancak ilişki bittiğinde yarattığı travmanın boyutuna dair korkutucu gerçekleri görebiliyorsun sanırım. Hep biliyorsun iyi gelmediğini de bu farkındalık seni koruyordur diye düşünüyorsun yaşarken. Hayır korumuyor. işittiğin cümlelerin hakaret olduğunu bilmek onun seni yaralamasına engel olmuyor. Zihninde açılan bir yara da bedenindeki kadar çabuk iyileşmiyor. Psikolojik şiddetin sadece bir alt başlığını yaşatan kişi, mutlaka zaman içinde diğer alt başlıkları da yaşatıyor. Sabretmek, görmezden gelmek, önemsememek en büyük yanlış. Zaman geçtikçe yitirilen özsaygı ve yok olan özgüven yüzünden, dönüp gitmek her geçen gün zorlaşıyor çünkü. Kısırdöngüde yok olan bir benlik olmamak için, arda bakmadan uzaklaşmak gerek.