Sinemamız güzel güzel giderken yapımcıların fikrini bozmaya çalışan, seyircinin zaten kıyıda duran aklını sütlaca çeviren filmler yapmayı tasarlayan entel yönetmenlerden ricamdır..
Yılbaşından bu yana on altı Türk filmi vizyona girmiş.. Geçen yıl vizyondaki film sayısı otuz yedi olduğuna göre sayı artacak..
Bu iyi haber..
Sırada vizyona girmek için bekleyen on iki film daha var.. Beş de bitmiş ama 'gireyim mi girmeyeyim mi' diye düşünen film..
Yani yaza kadar otuzu geçiyoruz.. Bu daha da iyi bir haber.. Sektör ayağa kalkıyor..
***
Ancaaak..
Gördüğüm o ki bizim sinemanın başına belâ olan seksenli yılların hastalığı yeniden hortluyor..
'Psikolojik film yapma merakı'
Sinema işletmecisinin böyle bir talebi yok.. Seyirci zaten bu merak yüzünden sinemadan kaçmış..
Yazar bir kadın var.. Bu yazar kadın şahıs gerçek kimliği ve içsel dünyasına yolculuk yapıyor..
Hangi aracı kullandığı belli değil..
Film de belli bir saatten sonra başroldeki kadının başına gelenleri anlatıyor..
Ama filmin tanıtım tarifi benimkisi gibi sade değil..
'Kahramanın kendi iç dünyasına yaptığı yolculuk sırasında kısa deneyimlerin yanısıra kadının evrensel bir perspektiften duygusal iç zenginliğini anlatan bir kadın filmi'
BOŞ BAKIŞLAR..
Bizim ahali de 'Bir kadının evrensel perspektiften duygusal iç zenginliğini' görmeye çok meraklıydı..
Biraz merakı olan varsa Zuhal Olcay'ın başrol oynadığı ';pşikolocik filmler' sayesinde nefsini körletmiştir..
Daha iki gün önce bunlardan biri Türkmax'ta oynuyordu..
Elinde cıgara, orta yerde sinirli sinirli dolanan bir kadın.. Ne sorsan ne söylesen ters cevap veriyor..
Bir şeye terslenmediği zaman da kamera Zuhal Hanım'ın gözünü yakalıyor..
O göz kameraya, kamera o göze boş bakıyor..
Seyircinin üzerine düşen vazife bu boş bakışlardan psikolojik mânâlar çıkarmak..
Sebep olanlar Allah'tan bulsun..
Zuhal Olcay gibi hem güzel hem de sinemaya yatkın bir kadını psikolojik filmlerde oynata oynata telef ettiler..
Gidin ortalama bir sinema seyircisine Zuhal Olcay kimdir, diye sorun..
Aklına gelen tek şey 'Sıkıntılı entel kadın' resmi olacaktır..
***
Ayrıca ben sinemamızda 'psikoloji' konusunda yeterli bir yönetmen olduğunu sanmıyorum..
Senaristler için de göğsümü gere gere 'yoktur' diyebilirim.. Olsa olsa heveslileri vardır..
Öyle bir film yapmak başlı başına uzmanlık gerektiriyor.. Diyelim ki yönetmenin de senaristin de usta.. Kime faydası var?
Psikoloji ince bir bilimdir.. Öyle ulu orta anlatılacak bir şey değildir.. Anlatılsa bile onu anlayacak, onu merak edecek bir kitle lazım..
Önündeki araba yol vermediği zaman inip içindekileri denize atan.. Ayrıldığı nişanlısının makatına adam tutup cezvenin sapını sokturan.. istanbul'dan kalkıp taaa izmitler'e kadar gidip bir beygirle cinsel ilişki kurmaya çalışan insanların yaşadığı toplumdan söz ediyoruz..
Demek ki..
insanın iç yapısını anlatan filmler yapacaksan ilk sırada manyaklar var.. Sonra deliler.. Sonra deli olduğunun farkında olmayıp akıllılara akıl verenler..