jan hus zamanında yakılmadan önce demişti ki: "şimdi bir kazı yakıyorsunuz ama bir yüz yıl sonra kuğunun şarkısını dinleyeceksiniz"
işte bu nedenle martin luther'in adı ne kadar anılıyorsa bu adamın da bu başkaldırıda hakkı vardır. martin lüther'in swan song'unu bir asır öncesinden müjdelemiştir. buyrun bu da o meşhur sahne:
160 milyon inananıyla afrika nüfunun %27'sinin,
3.9 milyon inananıyla asya nüfusunun %1.6'sının,
118 milyon inananıyla avrupa nüfusunun %20'sinin,
239.2 milyon inananıyla kuzey ve güney amerika nüfusunun %40.3'ünün,
13.5 milyon inananıyla okyanusya nüfusunun %44'ünün dinsel tercihi olan hıristiyanlık mezhebi.
ılımlı islam denerek , islamın dönüştürülmek istediği noktadır.
"hiper gücümüzün" pek saygın think thank leri boş durmamışlar ve artık yok ettiklerine inandıkları komunizm tehlikesine(!) alternatif olarak "islamı" üretmek istemişlerdir.
komunizm tehlikesini engellemek için kendi elleriyle besleyip büyüttükleri yeşil kuşak ekiplerini üst noktalara taşıdıktan sonra , bilimum medya ve istihbarat oyunlarıyla bu ekipleri "radikal islamcı" ilan etmişlerdir.
dünya kamuoyuna sunulan bu yeni "öcü" nün , gayet tabii "evcilleştirilmesinin" daha "diplomatik" anlamda "modernizasyonunun" gerekliliği tüm toplumlara aşılanmıştır.
artık geriye kalan yumuşak uçlu bir islam'dır.
etliye sütlüye karışmayan,
yazın kumsalda kızları kesen ama cumaları kaçırmayan,
tv de israile kızarken ver şu malborodan bir yakalım diye içlenen,
savaşa hayır yürüyüşünde nike'larını kişiliğinin etiketi gibi sergileyen,
apiş arasına geçirdiği bezle tüm toplumun önünde yürümeyi matah bir sanat tavrı sanan,
yazın etekler havaya diyen coca-cola reklamıyla iç geçirip , ramazan da orucunu coca-colasız açamayan,
tüketime hevesli , popüler jargona endeksli , zekeriya hocayla magazinleşip , yaşar nuriyle siyasileşen bir protestan islam toplumu oluşturulmuştur.
üstelik bu toplumun konuşacak birşeylere ihtiyacı olacağını , aksi takdirde yanlışının farkına varacağından hareketle
islamın yayılmasına , devletin ve milletin birliğine hizmet eden hareket ve şahıslara çok gariptir , aynı anda hem "ılımlı islamcı" hem de " iran şeriatçısı" yakıştırmaları yaftalanmış ; haydar dümenle tiraj yaptırdığı gazeteleri ve mehmet ali erbille gülmeyi eziyet haline getiren tv kanallarıyla bizlere bir güzel ezberlettirmiştir.
hırisyanlığın reformist koludur. martin luther'in önderlik ettiği reform hareketi sonucunda ortaya çıkmış ve bütün dünyaya yayılmıştır. din savaşlarında 16. yüzyıldan sonra yer almışlardır.
hristiyanlık mezhepleri içinde bence en akla mantığa yatkın olanıdır, ne kadar olabilirse tabi.
şimdi martin luther amcamız yıllardır süregelen papa ve kilise otoritesine bakıp "yahu bu adamlar resmen yok din, yok günah çıkarmak yok cehennem yok aforoz diyerekten insanları sömürüyorlar" demiş ve protestanlığı oluşturmuştur.
aslında basit olarak baktığınız aman gayet mantıklı.
adamın dediği şey incil'deki tanrının sözlerini anlamak için hiç bir din adamına ihtiyacınız yok. kendiniz okuyun ve anlayın.
tabi daha sonra zaman içinde protestancılık üç kola ayrılmıştır. ama üçüde belli daireler etrafında ilerlerler.
meryem ana ve azizlere tapınma yasaktır.
roma kilisesi ve papalık reddedilmiştir.
ruhani başkanları yoktur bahsettiğim nedenden dolayı.
rahipler evlenebilirler. kadınlar da olabilirler.
günah çıkarmak diye birşey söz konusu değildir. tanrı herkesi affeder.
cehennem yoktur. ölümden sonra mutlu bir yaşam vardır, herkes için.
12.yy dan itibaren baslayan sermaye birikiminin ve bunun diyalektik uzantisi olarak ortaya cikan ve ust-yapisal bir donusum olan aydinlanma ideolojisinin katolikligi asindirmasi ile ortaya cikmis mezheplerden biridir.
sermaye birikiminin sonsuzlastirilmasi baglaminda kapitalizme inanilmaz bir hegemonik soylem kazindirmistir.
protestanlık'ta, katoliklik ve ortodoksluk'tan farklı olarak merkezi bir kilise ve baş rahip olgusu yoktur. bu bağlamda kiliseler oldukça özgür ve bağımsızdır. günah çıkarma ve azizlere de inanılmaz.
