proleterya diktatörlüğünü bir grup amelenin başa geçtiği ve kendisi gibi ameleleri yönettiğini zanneden guruhun kurulmasına köstek olduğu yönetim şekli.
bir de şu şekilde düşünelim, halkın egemenliğini isteyen insanların oluşturduğu topluluğu, burjuva sınıfının emrinde çalışan cahil halk yönetebilir mi? haklarının bile bilincinde olmayan bir kesimi yönlendirecek bir kişiye ya da kişilere gerek yok mudur? en azından tarih kitaplarını karıştırın, bu durumun aksi hiç görülmüş mü?
proleterya diktatörlüğü olmasa da, kendi ülkemizde yapılan devrime bakalım yahu. yıllarca padişah boyunduruğu altında ezilmiş bir halk nasıl allah ın gölgesi saydığı halifeye ve onun maşalık ettiği işgal kuvetlerine karşı koyabilir? elinde gücü olsa dahi "işgal kuvvetlerine direniş gösterenler kafirdir." temalı bildirileri okuduktan sonra kim onları işgal kuvvetlerine karşı koymadığı için suçlayabilir?
zaten bu yüzden de, halkın yanında olan ve halkın için savaşan aydınlara gerek vardır. haklar ve özgürlükler geri alındıktan sonra onlarda halktan biri olur ve onlar gibi yaşar, onlar gibi davranırlar.
ama, siz hala her dönem halkın üzerinde bir kesim olacak ve onları yönetecek diyorsanız, temel ve hak özgürlüklerden haberi dahi olmayan, olsa bile yeri geldiğinde sırf kendi çıkarları amacıyla kullanmak için yalanlar uydurabilen birisiniz demektir.
ilk entryme ek olarak halkinin ancak binde 1' i amele olan ve amele sinifindan cok baska sinif halklari ezilmis olan turkiye'de amele sinifinin haklarini mudafaa icin ortaya atilmak ancak beyinleri kafataslarindan disariya firlamis ahmaklara yarasir. canim ortaya atilmak dediysek oyle mertce, hayatin tam ortasinda mucadele etmeyi kastetmiyoruz tabi. sanal devrim pesinde kosan ahmaklar sizeydi bu tas.
proleterya diktatörlüğü lafı amele sınıfının iktadırı mıdır? evet bir bakıma öyledir, klasik diktatörlük anlayışı ile yargılanama fakat günümüz değerleri ile yaşama geçirilemez bir düşünce biçimidir. fakat bu sınıfın iktidarı, tek başına soyut bir iktidar değil, halkın ya da bir başka deyişle tüm ezilenlerin-emekçilerin- iktidarıdır. amele dediğimiz sınıf tersanelerde, fabrikalarda çalışılan cahil bırakılmış kesimler değildir artık. bu sınıf toplumun genelini yansıtan bir deyimdir artık. yani bir mühendis, öğretmen, küçük rütbeli bir asker ya da bir memur da pek ala günümüzde bu sınıfa yakındır. çünkü amele denen kısım emeğini satan kısımdır, burjuva denen kısım ise bu emeği satın alan kısımdır. günümüz dünyasının bize öğrettikleri somut veriler bunu destekler yapıdadır. klasik anlamda burjuva yada işçi sınıfı tabirleri geride kalmıştır. günümüz dünyasında gerçek iktidar bu sınıfın aydınlarındadır. 19.yy dünyasını günümüze taşıyan gözler elbetteki burjuva denen sınıfı ilerici sayacaklardır. fakat dinazor düşünceleri ve gericilik sonsuza dek süremeyecektir. günümzü anlamak için yüzeyselliği bırakıp, derine inmekte fayda var.
türkçesi: "bir ülke insanı köle haline getirmek". ha içinde yaşadığımız sistem çok mu farklı? elbette değil, ama bu sistemin panzehiri de amele diktatorlugu değil elbette!
meali amele diktatorlugudur efendim. ameleye proletarya, isci sinifi vs gibi cafcafli isimler uydurmak onu amelelikten cikarmaz. amele ameledir. Ha simdi amele dedik diye lafi kicindan anlayip emegiyle gecinen insanlari hakir gordugumu ima edicek tipler cikacagini bildigimden mutevvellit hemen su aciklamayi yapma geregi hissdiyorum ; Amele de insandir. Her insana ait olan temel hak ve hurriyetlere o da sahiptir. yanliiiiz ameleye hak tanimak baska, onun medeni bir toplumun hakimi olmasini istemek baska seylerdir. tarihin her doneminde oldugu gibi Toplumun hakimi daima adina burjuva denilen aydin ve yurutucu sinif kalacaktir. avam sinifinin hakimiyeti Milleti hotanto durumuna getirecektir. kaldi ki tarihin hicbir doneminde avam sinifinin medeniyet yapici ozelligine rastlanmamistir.
Marksizme göre, bu dönem zorunlu bir tarihsel dönemdir. Bu dönemde proletarya sınıf olarak iktidarı elinde bulundurur ve adım adım sönümlenerek sınıfsız topluma geçişi sağlar.
Varsayımsal olarak sınıflı bir toplumdan sınıfsız bir topluma kendiliğinden geçiş sözkonusu olmayacaktır. Bir öznel irade devreye girmek zorundadır ve bu Marksist tarih anlayışına göre, kapitalist toplumun bağrında ortaya çıkmış olan proletaryanin iradesidir. Çünkü, Marksist tarih anlayışında tarihin öznesi proletaryadır. ayrıca Burjuvazi kendiliğinden iktidardan tamamen vazgeçmeyecegi ve her an iktidarı almaya çalışacağı için proletaryanın diktatörlüğü de zorunludur.
bunun dışında toplumsal konumu gereği proletarya, sınıflı toplumsal yapıyı sona erdirecek olan iradedir.
marksist öğretide, komünizme geçiş aşamasından önce, proleteryanın mutlak hakimiyeti sağlamasıdır..bu süreçte, proleter kesimin burjuva üzerindeki bir diktatörlüğünden bahsedebiliriz..amaç, üretim araçlarının topluma ve proleter kesime devredilmesini sağlamaktır..proleter diktatörlükten bir sonraki safha da, komünizmaşaması olmaktadır..
prolerteryanın tüm kesimlerinin sosyalizme geçiş aşamasında kuracağı,burjuvazinin tüm güçlerinin tasfiyesi ile sonuçlanacağı süreç.bu dönemde tüm toprak ağaları,büyük burjuvazi,orta ve küçük burjuvazinin belli kısımları tasfiyue edilir.topraklar devletleştirilir ve tarımda kollektivistleşme sağlanır.tüm sanayi işletmeleri işçilere devredilerek onların üretmesi sağlanır.(işçi sovyetleridir bunlar)işçi-tarım emekçilerinin burjuvazi üstüne uyguladığı diktatörlüktür kısaca.
işçi-köylü dayanışmasının politik kurumsallaşmasını simgeleyen en önemli,sembol olmuş kavramdır.Her ne kadar idealde "aaa ne güzel lan işçi sözcüleri tek yetkili" gibi gelse de, bu kavramla hareket ettiğini söyleyen her düşünce ya da topluluk, ''proletarya''yani "emekçi sınıf" kelimesinin anlamını öldürerek, mefhumu ''şahsi diktatörlük''haline getirilmiştir. Asla gerçekçi bir politik sistem değildir, olmamıştır, olamayacaktır da!