Yönetimin fabrika işçisi mavi yakalıların elinde olduğu, üretim ve hizmet araç ve gereçlerinin kişilere değil işçi kesime ait olduğu yönetim biçimi. Lenin ve yuri andropov dönemi Sovyet Rusya’sında uygulanmıştır.
Amele diktatörlüğüdür. Ameleler aydın, eğitimli değilse sıkıntı yaratacağını düşünüyorum. Yaşasın aydın ve yönetici burjuva. Avam sen yerinde dur. Evet.
komünizm evreleri proletarya diktatörlüğünde noktalanmaz. bu sadece marx'ın ongorulerindeki ideal sosyalist devlete giden bir gecis noktasidir. siz olayi proletarya diktatörlüğüne odaklanarak ele alirsaniz gucu kendinizde toplamaktan baska bir sikim dusunmuyorsunuz demektir.
Acik acik mevcut duzeni yikicam yeni kral ben olucam artik onlar degil ben sizin aminiza koyucam dersen kimse senin arkanda durmaz.
Ki zaten komunizm denenmis ve basarili olamamis bir metottur, hala savunulmasi da gariptir. Marx'in proletaryasi işçi sinifidir, isci sinifi da sanayi toplumlarinda olusur ve dogal olarak da marx'in beklentilerinin sanayi toplumlarinda cereyan etmesi beklenir.
ancak bunu ilk yapan bir tarim devleti olan rusya olmustur, orada da tutmamistir zaten.
Yani komunizm'i bir ok gibi dusunursen marx kendisini firlatmis, ancak hedefiyle alakasiz bir yere düşmüş ve orada da beklenildigi gibi pozitif bir etki yaratamamistir.
Kaldi ki dünyanin (tum problemlerin temelinde yatsa da) temel tasi ve insanlarin temel gayesi olan mulkiyeti kaldirmak ancak bir utopyada olabilecek bir seydir.
O yuzden kendinizi kapitalizmin ılık sularina birakmanizi ve modern koleligin tadini cikarmanizi tavsiye ederim.
azınlığın çoğunluk üzerindeki diktatoryasının kırılıp, çoğunluğun azınlık üzerinde egemenlik kuracağı düzendir. marksist düşünceye göre bu düzene geçilmesinin ardından zamanla ekonomik açıdan azınlık ve çoğunluk kavramları sönümlenecek ve herkesin eşit olduğu komünal düzene geçilecektir.
yirmibirinci yüzyılda az da olsa savunucularının olması insanlık adına bir utançtır. ha 100 yıl önce de pek farklı değildi. burjuva dediğimiz medeni, aydın ve yürütücü sınıf ortadan kalkacak proletarya gibi süslü bir isim bulunmuş ayak takımı mutlak hakimiyet kuracak. en azından teoride böyle. gerçekte öyle bile değil. bu bahsini ettiğimiz amele sınıfımı kullanan lavuğun biri kendini ölene kadar şef ilan edecek, halkı açlıktan ölürken kabilesi ile mutlu mesut bir yaşam sürecek, binlerce insanı devrim karşıtı gibi sikimsonik sıfatlarla yaftalayıp idam ettirecek. kazanan kim olacak peki? belki komünistler ama kesinlikle halk değil.
Burjuva demokrasisini parçalayan işçi sınıfının tüm idareyi, devlet kurumunu köylülük ve diğer emekçi yığınlarla bile paylaşmayacak şekilde tekeline almasıdır. Çünkü devrimin öznesi işçidir ve tüm diğer emekçi yığınlar ve belki küçük burjuvazi işçilerin ittifağıdır. işçi sınıfının önderliğini kabul ederek savaşırlar. Proleterya diktatörlüğü aşaması yeni oluşturulacak sosyalist inşanın ilk basamağıdır. Toplumsal ilişkileri yeniden düzenlerler. Tüm üretim araçlarına el koymakla ve hala ortadan kaybolmamış olan burjuvaziyi baskı altında tutmak esas görevidir. Sosyalizmi ve sınıfsız bir topluma geçişi örgütler görevini yerine getirdikten sonrada kendi kendini devleti ve diğer tüm kurumlarıyla fesheder.
tarihsel süreci tüm acımasızlığıyla ve yalın gerçekliğiyle bilimsel olarak değerlendirebilen marksizmin, bu noktada işçi sınıfını beklediği tarihsel duraklardan biri.
kendisi çoğu insan tarafından bilindiği üzere bir son değildir. yani amaç bu değildir. ve bunun sosyalizm ile ilgisi de yoktur. bir sürecin adıdır. sosyalizmden hemen önce kapitalist ilişkilerin sonlandırılması ve üretim araçlarının asıl sahiplerine verilmesi aşamasında yaşanacak olan geçiş döneminin adıdır proleterya diktatörlüğü ya da Dictatorship of the proletariat. burada diktatörlük popüler anlamında değil, romalıların adını koyduğu anlamda meşru, anayasal bir cumhuriyettir. bu cumhuriyette, amaç kapitalist ekonomik sistem ve onun sosyo-politik araç ve desteklerini devirmektir. başka türlüsü elbette kanlı bir şiddet yolu olmak zorundadır, şiddet yerine konan bir çözümdür bir yerde bu yönetim.
marxın yaşamı boyunca paris komünü haricinde böyle bir deneme ve girişim olmamıştır olmadığı için de teoride kalmıştır sonradan lenin devlet ve devrim kitabında işin pragmatik açılımlarını belirtmiş, pratiğe dökülürse ne olacağını belirtmiş ve marksizmden çok uzakta konumlanmamış olsa da ayrı bir şekilde leninizmi yaratmıştır ve sonra dünyada yaşanan devrimlerin hepsi bu yolu izlediklerinden marksist-leninist hareketler olarak bilinmiştir. elbette başka proleterya diktatörlük önerileri ve farklı sosyalizmler de vardır. ben en çok bernstein sosyalizmini kayda değer bulurum mesela.
komunist devrim sırasında; işçi ve köylü devrimi bir süreçtir ve bu süreç içerisinde öncü bir partinin yetkin liderliği şarttır. rus devrimi sırasında bu görevi bolşevik partisi üstlenmiştir. bu sayede de bizim ekim devrimi dediğimiz ama aslında miladi takvimde kasımda yapılmış olan sovyet devrimi gerçekleşmiştir.
çünkü kimse bilmez genelde ama, kralcılar -rusya durumunda çarlık taraftarları- hariç, sol sosyalistler, sosyalistler, bolşevikler, menşevikler, ayrı bir kralcılar grubu -hangi kral bilmiyorum-, askeri yönetimciler, demokratlar, liberaller, sosyal demokratlar, cumhuriyetçiler, feodalistler (evet hepsi ayrı bir grup) 1916 yılında bir darbe ile çarlığı yıkmışlardır, aradan geçen bir sene boyunca da duma'da sürekli hangisine geçelim diye tartışırlarken, bolşevik partisi sovyetleri aracılığı ile gücü eline geçirip ekim 1917de de sosyalizme geçişi başlatmak için proleterya diktatörlüğünü kurmuştur. bu aşama 1977 ye kadar sürer 77 de de anayasaya artık sosyalizme geçtik, "proleterya diktatörlüğü amaçlarının hepsini yerine getirdi, sovyet devleti artık bütün insanların devletidir, şimdi komunizme geçiş aşamasına başlayabiliriz" yazılır. yani sosyalizm rusyaya bile 1977de gelmiştir.
yani kimse diktatörlük kısmına takılmasın, bildiğin anlamda varolan çoğu cumhuriyetten daha katılımcı bir demokrasi vardır.
2000 li yıllarda artık romantik solcuların dilinde kalmış olan çağdışı bir düzen. kulağa hoş geliyor çünkü "işçi" diktatörlüğü demek ama artık kapitalizm çöküşün eşiğinde ve sosyalizm dışında başka alternatifler de çıkacaktır ortaya. merkezden diktatörün ağzından çıkacak kelimelere bakan ve acaba ne vaad edecek diye merakla bekleyen bir işçi sınıfı, iktidar olduğu yalanına gerçekmiş muamelesi yaparak sürekli bir beklentiyle hayat süremez.
demokrasiyi kullanarak iktidara geldikten sonra demokrasiyi ortadsan kaldırmaktır. amacı ve niteliği ne olursa olsun diktatörlüktür. diktatörlükler de tarihin çöplüğüne gömülmelidir.
demokrasiyi kullanarak iktidara geldikten sonra demokrasiyi ortadsan kaldırmaktır. amacı ve niteliği ne olursa olsun diktatörlüktür. diktatörlükler de tarihin çöplüğüne gömülmelidir.
bu kavramla ilgili sık yapılan hatalardan biri geçmiş toplumlarda, üretim biçimlerinde etkili olan toplumsal yasaların bu evrede geçersiz olacağı sanılmasıdır. hayır, bu çok büyük bir hatadır. toplumsal formasyonlarda, üretim ilişkilerinde tezahür eden kavramlar toplum yasalarıdır ve geçmişin birer birikimine sahiplerdir. yani geçmişte insan toplumu şiddet uygulayarak iktidara gelip, iktidarı bir dönüştürme aracı olarak kullanıyorsa gene aynı biçimde kullanılacaktır. sonuçta sınıflı toplumların hepsinde iktidar kendisini bir diktatörlük olarak cisimleştirir.
buradan hareketle yapılan diğer hata toplumun önemli bir kesminin işçi sınıfına benzetileceği hatasıdır. bu durum önemli bir hatadır. nitekim proleterya diktatörlüğü bir geçiş aşamasını temsil etmekle birlikte işçi sınıfının diğer sınıfla birlikte iktidarı ele alması anlamına gelir. kapitalist toplum bir piramit biçimde hayal edilecek olursa en alttakiler ile ortadakilerin el ele verip üstlerindekileri devirmesi ve üçgenin uç kesminin törpülenmesi anlamına gelmektedir. bununla birlikte pratik sonuçlar bize gösteriyor ki; eğitimli kesimler ile kitlelerin öncüsü sayılabilecek parti komiserleri belli bir bürokrasi sağlamaktadır. ancak bunun klasik bir sınıf konumuna gelmediği de açıktır. nitekim sosyalizmin çözüldüğü ülkelerde kapitalist mülk sahibi sınıfları bu bürokratlar değil, sözümona aydınlar ile kahraman diye peydahlanan fırsatçılar oluşturmuştur. yani sosyalizmde de gün be gün kendini var eden küçük burjuvazinin uzantıları yeni mülk sahibi sınıflar olmuştur. o halde buradan çıkacak sonuç klasik anlamıyla var olmayan sınıflar bir azınlık tahakkümü kuramazlar.
sonuçları çok açıktır. bu sürecin ne kadar süreceği ve ya nasıl biteceği tamamen sermaye sınıfı ile işçi sınıfı arasındaki sınıfsal dengelere bağlıdır. biri diğerine göre kat be kat üstünse zaten doğal olarak bu süreç hızlıca geçilecektir. ancak tek tek ülkelerdeki kopuşlar uluslarası egemen güçlerinde dengesine bağlı kalacağındn sınıfsal dengelerle birlikte uluslarası dengelerde bu dönemin ne kadar süreceğini belirler. sonuçta teorinin griliği yerine hayat ağacının yeşilliği belirler proleterya diktasını.
teoride mükemmel olan her siyasi doktrin gibi mükemmel olan bir durumu tasvir eder bu kavram. ancak proleteryanın nasıl bu kadar bilinçli olacağı ve her şeyi bir robotmuş gibi çok az hatayla yaparak böyle bir düzeni kurabileceğini anlamak olanaklı değildir. proleter olarak tabir ettiğimiz kişilerin oluşturduğu kitle zaten yeteri kadar bilinçli olabilseydi elde edecekleri haklar onların emeklerine gayet yakışacaktı. ancak bu bilinç olmadığı için böyle bir durumda oluşacak karmaşa sadece anarşi doğuracaktır. proleterya diktatörlüğü içinde hakim kuvvetin tam olarak proleter kitlesi olmayacağı da varsayıldığında sadece pembe gözlükle bakılan bir dünyayı tasvir eder.
Tüm sosyalist dönüşümlerin kapitalist burjuva egemenliği altındaki tekelleştirilmiş , özelleştirilmiş hizmetlerin bir parti yolu gerçekleştirilmesi için kurulan bir diktatörlük. Amacına ulaştıktan sonra kendisini de yok edecek ve komunist bir toplumun inşaasını tamamlayarak misyonunu gerçekleştirecek olan partidir.
(bkz: Tkp)