bunun garip olduğunu savunan beyinsizler sanırım yaşları ilerleyip biraz olgunlaşınca bu sözlerini hatırlayıp hemen internete girecekler ve ulu sözlük şifrelerini hatırlamaya çalışıp silmek için entrylerini arayacaklar.
en basitinden açıklayım sana karmaşığını algılamaz beyin-ciğin :
seçilen kişinin sırf profesörleri değil, çobanları da ilgilendiren ve ikisininde yaşadığı alana eşit koşullarda yatırım gerektiren bir konumda olması sebebiyle...
halk düşmanlarının kafa karışıklığıdır. birincisi, anadolu insanı bu insanlar kadar mal değil, yargıları güzeldir, kalpleri temizdir. ikincisi ak parti'ye yalnızca eğitimsiz kişiler oy vermez, buna onlar da şahit aslında.
Demokrasi zırvası insanların gözünü o derece boyamıştır ki, kimseler gerçekten cahil olan bir kimse ile okumuş bir insanın erdemini eşit seviyede tutup ülke adına kararlar alan merciyi seçme konusundaki hassasiyeti eşit derecede paylaşmasına ses edemez olmuş. Arkadaş, eğer insanları eğitim, kültürel seviye, vatana olan aidiyeti vs vs gibi parametrelere göre nitelendirebilseydik oylarına da ona göre bir katsayı belirleyebilirdik. Böyle ütopik bir şey asla olmayacağı için genel huzuru sağlamak adına herkesin oyu eşit. Saçma mı, saçma. Ama yapacak da bir şey yok. Kaldı ki demokrasi çoğunluğun azınlığı ezmesidir, dolayısıyla ulvi bir adalet beklemek de saçma. Konunun akp isimli parityle bütünleşmesi de daha da saçma. Akp nere, adalet nere ?
bunun insanlıkla ilgisi yoktur prof insanları eğitir insanlar çobanları böylece halkın cahilliği azalır ama hala halkta zümreler arası uçurumlar varsa özellikle bilgi yönünden, bu o ülkede işlerin iyi gitmediği ve yönetim biçimi ve iktidarın sorgulanması gerektiğini gösterir.
demokrasinin bir gereğidir. yani öyleymiş. koduğumun fakirleri de yerler bu zırvayı. lan dangalak madem demokrasi eşitlik diye avutuyorsun kendini diğer haklarda da eşitlik istesene. desene lan aga ülke yüzde bilmem kaç büyüyor da herkese eşit mi yansıyor hani bizim hakkımız diye.
olmaması gereken durumdur. ki zaten aslında demokrasi diye bir şey hemen hemen hiç bir ülkede tam anlamıyla çalışmamaktadır. siyasetçiler de işte size "demokrasi getirecez" naralarıyla meydanlarda palavralar sıkmakla vakit geçirirler. o palavralara çoban inanır ama prof. inanmaz. çünkü prof. demokrasinin ne olduğunu ve gerekliliklerini bilir. palavracı siyasetçi onu kandırmakta zorlanır. çoğu zaman da kandıramaz. prof adam bilim bilir, edebiyat bilir, siyaset bilir, rejim bilir, çoban ne bilir koyun otlatmasını ya da kafatasının içerisine saman doldurmasını. tükiye isimli ülkede de halkın neredeyse %60'ı (daha fazla olabilir) çoban ve türevlerinden oluştuğu için atatürk'ten sonra ülkenin durumu ortadadır. çoban oyuyla prof'un oyu bir değildir. sen halkın gerizekalı kalması için çabala dur, ondan sonra prof'la çoban oyu aynıdır de. bi siktir git.
prof içkiye eğlenceye sefahate oy veriyor da olabilir. çobanın maksadı daha masum. karnını doyurmak. azgınlar gibi eğlenmek milletin zihnini bedenini maneviyatını köreltmek değil.
"la okulda evrim mi öğretilirmiş" kafasında profesörler olduğunu düşünürsek garip olmayan durum. hem yükselmelerin en çok siyaset ile iç içe olduğu alan da akademik alan olduğuna göre seçimler iyice s.kik bir hal alırdı herhalde.
Bunu çelişki olarak nitelendirenler açıkça söyleyeyim milletin düşmanı olan güruh, 100 yıldır postal yalayanlardır.
Bunlar 100 yıldır halka kılavuzluk ettiler ama maalesef milletin burnu boktan kurtulamadı. Sandıklarda halk bunlara her defasında yanlış öğretmen olduğunu hatırlattı ama bu sözde entelektüel kesim basın yoluyla darbeler hazırladı ve aristokrat cumhuriyet yaratmayı hedeflediler. 28 Şubat'ta son darbeyi vurmak istediler ama millet yenilmedi çünkü millet son kertede daima kazanmıştır.
Atatürk oku demiş de sizler ne zaman fırsat eşitliği yarattınız sizler ne zaman o ortamı hazırladınız. Aksine başörtüsünü yasakladınız. Bu milletin önüne set çektiniz set! Kalıp yaptınız insanları istediğiniz kalıplarda kek yaptınız!
inşallah bu zihniyetin sonu Lût kavmine benzeyecektir. Bunlar milletin yüreğinde helak olacaktır. Zaten helak olmuşlardır.
aysun kayacının çobanla benim oyum eşit mi demesine kesinlikle katılıyorum. Ülkenin durumuna bakarsak koyunlarla oyumuzun bir olmasından dolayı akp başa geçmiştir. Yani koyunlar çobanlarına kavuşmuşlardır.
olmaması gereken durumdur. ki zaten aslında demokrasi diye bir şey hemen hemen hiç bir ülkede tam anlamıyla çalışmamaktadır. siyasetçiler de işte size "demokrasi getirecez" naralarıyla meydanlarda palavralar sıkmakla vakit geçirirler. o palavralara çoban inanır ama prof. inanmaz. çünkü prof. demokrasinin ne olduğunu ve gerekliliklerini bilir. palavracı siyasetçi onu kandırmakta zorlanır. çoğu zaman da kandıramaz. prof adam bilim bilir, edebiyat bilir, siyaset bilir, rejim bilir, çoban ne bilir koyun otlatmasını ya da kafatasının içerisine saman doldurmasını. tükiye isimli ülkede de halkın neredeyse %60'ı (daha fazla olabilir) çoban ve türevlerinden oluştuğu için atatürk'ten sonra ülkenin durumu ortadadır. çoban oyuyla prof'un oyu bir değildir. sen halkın gerizekalı kalması için çabala dur, ondan sonra prof'la çoban oyu aynıdır de.
iki çarşaflının bir profesörü etkisiz bıraktığı, köyünden başka yer görmemiş 3 öküzün dünyayı turlamış üretken başarılı 2 girişimcinin fikrini meclis dışında bıraktığı bir sisteme demokrasi değil, çoğunluk diktası denir zaten...
örgütlü cehaletin kitlesel reflekslerini sadece bir sandığa zarf atıldığı için demokrasi zannedenlerin daha okuması gereken çok kitap, edinmesi gereken çok bilgi var...
Demokrasiyle zerre kadar çelişmez. aydın olmak aynı zamanda bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu yerine getirmeyen kişi ise aydın değil sadece profesyonel bir matürbatördür. Aydın yada prof. Aydın olarak anılmanın hakkını verirse, insanlara ideallerini ve düşüncelerini anlatıp onları etkileyerek yakındığı şekilde bir oy etmenin ötesine ulaşabilir. Ama bir çoban bunu yapamaz. işte çoban ile profesör arasındaki fark budur.