profesörlerin genelde salak durumuna düştüğü, gerçek olup olmadıklarını merak ettiren hikayelerdir. bir örneği olarak: öğrenci vizeye sınavını kaçırır ve hocasından sınava girmek için şans vermesini ister hoca '' sınav yaparım ama zor sorarım'' der. öğrenci kabul eder, dersin adı ''aydınlatma'' soru: bu sınıfta kaç adet ampül vardır? öğrenci sınıfa bakar ve 1 cevabını yazıp hocaya verir. hoca '' yanlış'' der, çekmeceyi açıp burada da bir adet lambanın olduğunu söyleyip cevabın 2 olduğunu söyler. öğrenci aynı dersin finaline de girmez. tekrar hocadan rica eder ve hoca kabul eder. öğrenci çantasını sıraya koyup sınava başlar. soru aynıdır. '' sınıfta kaç ampül var? öğrenci 2 yazar. hoca gülümser ''hayır bir tane var o da tavanda'' der. öğrenci çantasından bir ampül çıkarıp ''hayır 2 tane var hocam'' der.
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.
- Profesör kaşlarını çatarak: öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!
- Öğrenci: O zaman ben uçuyorum...
Profesör cevaba çok sinirlenmiş, sınavda öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış.Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış.
Profesör öğrenciye:
-Sana son bir soru soracağım, demiş. Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?
- Öğrenci: Para olan çuvalı seçerdim.
- Profesör: Ben akıl olan çuvalı seçerdim...
- Öğrenci: Normal ! Kimde ne eksikse onu seçer.
Profesör çok sinirlenmiş, öğrencinin not defterini alıp içine "öküz" yazmış.
Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış.Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış :
- Sayın profesör, imzanızı atmışsınız. fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz, demiş.
üniversiteyi yeni kazanmıştım. ilk derslerden birinde profesör bi hocam vardı. tabi biz o zamanlar üniversitede öğrenci-hoca jargonuna çok hakim değiliz. Hoca bir soru sordu ve herkese 15 dakika verdi yapmamız için. herkes yapmaya başladı tabi bende ancak sınıftakiler derin derin soruyu düşünürken ben yapmıştım. hoca baktı benim kağıdıma ve sorunun cevabını gördü. sonra sınıfa dönüp sorunun çözümüyle ilgili ipuçları hatta kopyalar vermeye başladı.
bende benden başka sorunun çözümünü yapabilen olmadığını düşündüğüm için hocamı, hocam yaptığınız haksızlık. benim sorumun tek doğru olması gerekirdi. bu adaletsizlik diyerek bir tartışmaya başladık. tartışmamız bir ders sürdü. daha sonra yaptığımız tartışma odasına kadar taşındı. odasında tatlıya bağladık olayı. sonra hocam özür dilerim dedim ve hayatımın dönüm noktası "olsun, problem değil. siz hata yapacaksınız, bizler büyük olarak affedicez." demesiydi. saygım birken on olmuştu.
sonrasında kendisi benim en sevdiğim hocam ve daha sonrasında da tez hocam olmuştur. Teşekkür ederim Prof. dr. Nurcan Çalış Açıkbaş hocam.