bak jane, bak my darling, sana saygım var. ama çok abartıyorlar seni be güzelim. yeminlen çok itici oluyorsun.
evet, jane bacımızın karakter yaratma konusunda başarılı olduğu bir gerçek. ama kendisini shakespeare ile falan karşılaştıranlar gördüm. neyin kafasında olduklarını gerçekten çok merak ediyorum. shakespeare ki sadece beş cümlesi olan adamdan bile senelerdir tanıyormuşuz gibi hissettiğimiz karakterler yaratan bir sanat dehasıdır. bu ablam 500 sayfa yazıyor ki kişilerin büyük bir kısmı karakterden ziyade tip olarak kalabiliyor sadece. shakespeare'in kemiklerini sızlatmanın manası yok arkadaşlar.
şimdi bu kitaba ve bu kitabın neden bu kadar popüler olduğuna gelirsek... hiç kusura bakmayın arkadaşlar ama siz bu kitaptaki "tüm kızların hayali darcy"i ve "ne kadar da haşin ama bir o kadar da zarif elizabeth"i seviyorsunuz. çok açık konuşuyorum, twilight okuyup edward'a ya da bella'ya aşık olan ergenlerden farklı olduğunuzu zannediyorsunuz ya, değilsiniz işte. acı gerçek.
"yazarın anlatım tarzı", "sadelik", "konuyu nakış nakış işlemiş", "naif", "karakterler" diye haykırdığınızı duyar gibiyim. bunların birçoğunu reddettiğim de yok zaten. ama bunlar bir eseri "harika, müthiş, çok acayip, hayatımın kitabı" yapmaya yetmez. insanların bu kitabı bu kadar çok sevmelerinin tek nedeni yukarıda da bahsettiğim iki kasıntı karakterdir(kesinlikle çok kasıntı karakterlerdir). bunu seven, kasıntı karakterleri olan başka kitapları da seveceklerdir muhtemelen. austen'ın diğer kitaplarından herhangi biri olabilir mesela ya da wuthering heights. bunları okuyup sevme nedenleriniz üzerine bir düşünün bence ve içinizdeki tıvaylaytçıyı çıkarın. netekim, meyer adlı kafası çalışan bi abla madeni bulmuş ve benzer karakterleri evirip çevirip başka bi şekilde önümüze koyup paranın dibine vurmuştur.
o dönemin romantik ya da romantizm katkılı eserlerinden genellikle çok hoşlanmam zaten. özellikle kadın yazarların yaratmaya bayıldığı herkesin bayılacağı süper zengin, süper yakışıklı, süper romantik, süper fedakar, süper vsvs... karakterler hep çok itici geldi bana. romantizm yapacaksan da quasimodo'yla yap bacım, rahip frollo'yla yap. bak victor abim ne güzel yapmış. darcy'ye benzeyen adam mı var dünyada anasını satıyım! dünya quasimodo gibi çirkinlerle, frollo gibi tutkulu ve saplantılılarla ya da phoebus(wickham buna benzer bak biraz) gibi piçlerle dolu.
BBC'de ki colin firthlü dizi versiyonunu defarlarca izlediğim, 2005 yapımı filmini 2 kere seyrettiğim, kitabını okuduğum nadide eserlerdendir. tavsiye edilir.**
roman farklı yayınevlerinden farklı isimlerle okuyucuya sunulmuştur. can yayınları aşk ve gurur ismini uygun görmüştür. tabii filmden dolayı da olabilir bu. iş bankası yayınları gurur ve önyargı ismini vermiştir.
roman bennet ailesinin beş kızının evlenmesi üzerine kurulu. yazarın yaşadığı dönem hakkında gelenekçi ingilizlerin yaşam tarzı hakkında bize bilgiler veriyor.
romanın bana en ilginç gelen yönü kızların ve annelerinin evde kaldık mnkoim dercesine bir telaşları var. yani hatun her yerde hatun hacı. bunun ingilteresi türkiyesi yok. bir de en küçükleri olan 16'lık lydia evden başka bir herife kaçınca verilen tepkilerde bizim tepkilere çok yakın.
özellikle evde kaldık lucasların kızı bile evlendi diye düşünen kızlarımıza tavsiye ederim.
aşka aşık olmamı sağlayan mükemmel ötesi film. kostümler, müzik, konu, görüntü yönetmeni nin muhteşem karelerle filmi aynı zamanda görsel bir şölene çevirdiği bir hafta etkisinden kurtulamadığım film.
çok geç tanıştığım baş ucu kitabımdır, hayatıma yön veren nadir kitaplardan, her okuyuşumda darcy'de kendimi bulumuşumdur, insanlarla iyi iletişim kuramama, sadece dostlarımlayken kendim gibi olma, dışarıdan burnu havada, şımarık, memnuniyetsiz biri profiline sahipmişim vs. insanların öngargılarından bıkmış birisiyim. türk halkı bu kitabı mutlaka okumalı ya da filmini izlemeli, bir şeyler öğrenmelidir!
söylentilere göre jane austen'nin kendi ask öyküsünü anlattıgı eseridir. hayatından farklı olarak eserinde ask öyküsünü mutlu bitirmeyi tercih etmiştir. kitabın orjinal ismi pride and prjudice yani birebir cevirisi gurur ve önyargı olsa da film ve romanı türkiye aşk ve gurur olarak yayınlanmıştır ( bir kaç yayınevi aslına baglı kalmıştır).
romana gelince 1700lerin sonundaki ingiliz aristokların aile hayatından bahsetmektedir. mrs. bennet'in 5 kızı vardır. babalarının ölümüyle tüm mirasları yalaka kuzenleri mrs. collins'e (kendisi din adamı ama aristokrat sınıfının etegi dibinde yasayan bir adamdır) kalacaktır (sanırsam o dönemde ingiltere de kadınların miras hakkı yok, gelişmiş avrupa'nın ne kadar gelişmiş! oldugunun göstergesi) bu sebeple annesi varlıklarını kaybetmeden her bir kızını zengin ve aristokrat sınıftan birileriyle evlendirip geleceklerini güvene almak istemektedir. miss elizabeth bennet ailenin ikinci kızıdır. içlerinde en zeki olan kızları zamanına göre dik baslı bir kızdır. annesinin iyi kısmet olarak gördüğü mrs. collins'i reddecek kadar güçlü bir karakterdir. ve elbbette mrs. darcy soguk, kibirli, kendimi begenmiş darcy karakterine hem filmi hem diziyi izlemiş biri olarak diyebilirim ki soylu durusuyla colin firth tam olmuştur. bu ikili ilk karsılasmlarında birbirlerinden pek hoşlanmasalar da zamanla aralarındaki nefret aska dönüşür. ve sonucta her ikisi hatasını anlar ve kavusurlar.
romanda döneme bakınca aslında bugun de aynı seylerin oldugunu bariz sekilde oldugunu farkettim her ne kadar anneye bak tu kaka desek de bugun de anneler kızlarının zengin olmasa da iyi aileden ve kariyerli biri olmasını istemezler mi? veya oğlan anneleri. onlar da aynı sekilde iyi aileden bir kız demezler mi? kişiler kendi egitim seviyesinde veya daha yüksek biriyle muhatap olmak istemezler mi? demek ki o zamanlardan bu zamanlara gelişen fazla da birşey yok.
son olarak: dizieki diyologlar birebir romandan alıntıdır. her ne kadar jennifer ehle kitapta tasvir edilen kadar güzel olmasa da dizisi hem kıyafetler hem dekorlar bakımından cok daha aslına uygundur.
insanın ağzı kulağında okuyacağı bir Jane Austen romanı ve 1995 BBC uyarlaması bir dizidir aynı zamanda.Bir de 2005 yılında filmi çekilmiştir, ama dizi versiyonundan kesinlikle iyi değildir,hatta film kendi başına da iyi değildir.Filmde olaylar daha yüzeysel anlatılırken,dizide nerdeyse okuduğunuz her ayrıntıyı görebilirsiniz.
Ama tabiki'95 versiyonunda Mr.Darcy'i canlandıran Colin Firth'i unutmamak gerek çünkü kelimenin tam anlamıyla 'cuk' diye oturmuştur.Mesela ben genelde beğendiğim filmlerden sonra oyuncuların biyografilerine bakarım ama özellikle Colin Firth'e bakmıyorum.Onu Mr.Darcy olarak izledikten sonra gerçek hayatını okuyup ''3 çocuk babası,şurda yaşıyor, aslen buralı'' diye görmek istemiyorum,sinirlerim geriliyor.O hep Darcy olarak kalsın,Pemberley'de yaşasın,arada bir çılgınlık yapıp kıyafetleriyle göle atlasın falan istiyorsunuz.Hatta iyi özelliklerinin yanında o kibirini,gururunu,önyargısını artık daha ne kadar kötü özelliği varsa hepsini istiyorsunuz.
Ayrıca dönemin kabul ettiği değerler de gösterilir,hatta inceden inceye de eleştirilir,tümüyle bir aşk romanı değildir esasen.Ama sürekli ve sürekli ve sürekli..izleseniz de hala siz de ilk heyecanı bırakan nadir kitaplardan-dizi uyarlamasından biri.
kitabını okurken de çok etkilenmiştim, çok sevmiş bazı yerlerini defalarca okumuştum ama 2005 yapımı filmi mükemmeldir. aslında film kitaptan iyi olamaz diye ortak bir kanı var ancak burada filmi daha etkileyici yapan oyuncuların mükemmel performansı. ben keira knightley'i bilirdim de hiç sevmezdim, bu filmden başka hiçbir filmde hiçbir karakterde sevmedim onu. ve ben matthew macfadyen'i hiç bilmezdim, bu filmden sonra bulduğum bütün filmlerini izledim, hiçbirinde bay darcy gibi olamadı o başka.
tam yedi kere izledim bu filmi, izlettim de çoğu kişiye, erkeklerin çoğu sevmedi, kızlardan "çok kötü bee" diyen ve izlerken uyuyakalanlar oldu. belki o kadar abartılacak bir hikayesi yok ama bay darcy'nin yağmur altında ilan-ı aşk ettiği sahnede hala salya sümük ağlarım. jane austen, aşkı en güzel bu kitabında anlatmış, hayır, herkes için geçerli değil ama çoğu kadın için öyle.
aşk filmi türüne bayılanlar bu filme de bayılacaklardır büyük ihtimalle, çünkü bu film bir başyapıt. romanın en iyi uyarlaması ayrıca. tabii gerçek ve karizmatik darcy'i ve işte bu dediğiniz kadın elizabeth'i tam olarak tanımak için hala bile çok modern duran, muhteşem bir mizahi dile sahip romanı okumanızda fayda var. ikisi arasındaki diyalogların ve oluşan elektriğin tadına öyle varabilirsiniz, tabii bu, filmin sanatsal açıdan çok iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor, özellikle wright'in plan sekanslarda ki ve dönemi verişinde ki başarısını..
Jane Austen (1775-1817): Sadece kırk iki yıllık, gözden uzak ve sade yaşantısına karşın yazdıklarıyla "roman tarihinin ilk büyük (ve sahici) kültü" olmayı başaran bir 19. yy romancısıdır.Sayısız Tv ve sinema uyarlamalarının yanısıra tüm "satış/okunma" anketlerinin de gösterdiği üzere , yazarın 1813'de yayaınlanan ikinci romanı Gurur ve Önyargı tüm zamanların en sevilen romanlarının başında gelir . Bu da sanırızi Austen'in , dünyanın pek çok yerinde geleneklerin kadına biçtiği " en iyi gelecek " rolüyle kadınların, aşklarını seçme hakkı arasındaki gerilimi "mizah, zeka ve sevecenlik " le yansıtmasından kaynaklanmaktadır.**
jane austen tarafından yazılmış eser.kitap aslında ilk yazıldığında mutlu bir sona sahip değildir; ancak yayımlandıktan sonra bu mutsuz son halk tarafından çok büyük bir tepkiyle karşılandığından kitap ikinci baskıda değiştirilir.enteresan.
jane austen'ın romandan uyarlama, başrollerini matthew macfadyen,keira knightley ' in oynadığı, son derece lineer bir tempoda süren 2005 yapımı filmdir.
--spoiler--
orta halli 6 kızlı bir aile kızlarını zengin ailelerin erkekleriyle evermeye çalışmaktadır. bu uğurda erkeklerle geç saatlere kadar eğlenilebilmekte, türlü kaşarlıklar yapılabilmektedir. ancak kız erkekle evlenmeden kaçarsa ailenin namusu kirlenmektedir. bu kızlardan en çirkin olanı ilk olarak evlenir. diğer 5 kızdan 3 ise gerizekalı bile değildir. elde kalan iki kızdan biri polyanadır. güzeldir ama her şeyi iyi görmek gibi bir huyu vardır. ama fakat bu ailenin secondary güzel bir kızı vardır ki o da sözlerini zengin fakir çatır çatır söylemekte, herkese ..ktir çekmektedir. film bize matthew macfadyen' in oynadığı rolü pride, keira knightley' in oynadığı rolü ise prejudice olarak vermektedir. bu iki karekter kendini kasar kasar sonunda kavuşurlar. sen sağ biz selamet film biter.
--spoiler--
filmde yönetmen çeşitli varyasyonlar denemiş ancak ancak filmin akışı içerisinde çok sığ kalmıştır. sıradan seyirlik bir filmdir. neden bu kadar popüler olmuştur anlayamamışımdır.
kitabında da filminde de her türlü bay darcy'e aşık eden eser.
hikaye içinde hiç seks barındırmamasını bando takımıyla kutlamasam da böyle de bir şeyin mümkün olduğunu anlatmış olması bakımından seviyorum.