Bazı insanlar teknik konulara doğuştan meyillidirler, öyle bir eğitim almasalar bile işleyişi çözüverir, ortaya yeni bir şeyler koyarlar. işte 1903 Michigan doğumlu Preston Tucker onlardan biridir, her türlü makineden anlar ama hususiyetle arabalara merak sarar. Öyle ki ilk otomobili gördüğü zaman hayretten dona kalır, tekerlekler ayak parmaklarının üzerinden geçer de yine uyanmaz. Henüz 11 yaşında direksiyona oturur ve iki yıl kadar Cadillac ofisinde getir götür işleri kovalar. Ford, Studebaker ve Chrysler'de ne iş olsa yapar, test pilotluğundan tutun da mümessiliğe kadar.
Preston araba sevdası yüzünden indianopolis pistlerinden ayrılamaz. Devrin ünlü pilotlarıyla çalışır en süratli, en dengeli, en emniyetli arabayı yapmak için kafa yorar. Aslında böylesi bir gencin üç büyüklerden (General Motor, Chrysler, Ford) birinin çatısı altında bulunması gerekir ama bu şirketlerin yapıları kemikleşmiştir. fakat tucker'ı ciddiye alıp da işe almazlar. şirketlerinde bu işte ustalaşmış onlarca mühendis vardır.
Preston yakışıklı ve neşeli bir gençtir, nitekim hali vakti yerinde olan bir kadınla (Vera Fugo) evlenir. Böylece projelerine zaman ayırma fırsatı bulur. En azından bahçeli bir evi, hem tamirhane, hem büro olarak kullandığı bir garajı olur.
dünya savaşı patlayınca üzerinde kurşun geçirmez camdan bir kubbesi olan 'taret' yapar. Ancak genelkurmay bunu fazla hızlı bulur ve kaale almaz. Gelgelelim hava kuvvetleri adı geçen taretleri tayyarelerin üzerine monte eder ve it dalaşından başarı ile çıkarlar.
Preston, Amerikalıların mevcut arabalardan sıkıldığı hakikatini iyi yakalar. Nitekim o günlerde yayınlanan bir istatistik halkın % 87'sinin yeni bir marka ve yeni bir dizayn arayışında olduğunu ortaya koyar.
Bizimki derhal garajına kapanır ve oturup yarının aracını tasarlamaya başlar. Bu alamet öncelikle aerodinamik olmalı, şekliyle şemaliyle göz okşamalıdır. Preston birbirinden sevimli 4 çocuk babasıdır ve yolcuların hayatını fazla ciddiye alır. Bu yüzden yedi ayrı koltuk düşünür ve dizaynı üç farlı yapar. Ortadaki sabit durur, yandakiler direksiyona uyar. Virajlarda ölü nokta bırakmazlar. Malum otomobil kazalarında cam kırıkları kan kaybına sebep olurlar. Öyleyse camları plastik yapmalı ve bunlar herhangi bir tazyikte dışarı fırlamalıdırlar. Ani darbelerde insanlar sağa sola savrulmasınlar diye koltuklara emniyet kemeri koyar. Bu basit çare hem işe yarar, hem de ciddi bir masraf açmaz. Devrin arabalarında göğüs torpido nahiyesinde metal kullanırlarken o kauçukla süngerle kaplamayı planlar. Henüz hava yastığı yapacak teknoloji yoktur ama bu minderler de işe yarar. Sonra gücü dört tekere dağıtmanın yollarını arar, öyle ya Tucker'ler yol tutuşuyla da sahife açmalıdırlar.
En önemlisi de motoru arkaya almalı, uzun burunu bagaj olarak kullanmalıdır. Benzini karbüratörden akıtmak yerine püskürtmeyi denemeli, tek damladan bulut yapmalı, büjiler oksijenle harmanlanmış yakıta çakmalıdırlar. Daha neler neler, hidrolik süspansiyonlar, disk frenler, darbe emici tamponlar... Ve en önemlisi sadece bin dolara satılmalıdırlar... Diğerlerinin yarı fiyatına...
Halk için süper bir araba.
Preston'un çizimleri haftalık bir dergide yer alınca, çuvalla mektup yağar, tam 150 bin kişi yanında olacaklarını haykırırlar.
iyi de bütün bunları hangi parayla gerçekleştirecektir? Aklına bir ara trende tanıştığı bir iş adamı (Mr. Karatz) gelir, onu bulur ve içini açar. Karatz, güç odaklarının çirkefliğini iyi bilir, teklifi cazip bulmaz. Ama yine de bir toplantı ayarlar.
Sermaye sahiplerine bir yemek verir, dertlerini anlatırlar. Preston halihazırdaki arabaların nasıl emniyetsiz olduğunu anlatmak için yüzlerce kanlı ceset resmi gösterince adamlar biftekleri kenara bırakırlar, adeta içleri dışına çıkar. Bizimki coştukça coşar, ileri geri konuşmaya başlar. Hiç gereği yokken Detroit patronlarına giydirir, Mr. Karatz'ın kaş göz işaretlerine rağmen onları cinayetle suçlar.
Netice hepsi bir yana kaçar, sadece Robert Bennigton kartını verip görüşmeyi arzular.
Bu adam Ford'dan kovulan, Plymauth'a takılan bir sektör eskisidir, birlikte çalışırlarsa önlerini açacağını fısıldar.
Nitekim hem boş bir fabrika bulur, hem de kredi ayarlar. Düşünün SEC (Sanayi Komitesi) onlara tam 475 dönüme yayılan eski Dodge tesislerini sunar. Zira boşta kalan fabrika yüzünden sendika ve otomobil işçileri Roosevelt'e baskı yapmaktadırlar.
Preston'un keyfi yerindedir ancak Karatz ihtiyatlıdır, işlerin böylesine kolay yürümesinden endişe duyar. işin içinde iş olduğunun farkındadır ama bunu Tucker'a nasıl anlatacağını bilemez.
Aslında bu alımlı araba Washington'un umurunda değildir. Beyazsaray'dakiler , yaklaşan seçimi en az hasarla atlatmaya bakar, otomobil işçileri ve sendika ile takışmaktan kaçarlar.
Ona bu imkanı sunan komite bir yıl içinde 50 imal edilmiş araba şartı koşar, arkasında ince ince yazılar olan mukaveleyi imzalatırlar. Sonrası kolaydır, 15 milyon dolarlık krediyi serbest bırakacaktırlar. Ama bu arabalar hazırlanamazsa.
işte o zaman canlarına okur, fabrikayı ellerinden alırlar.
Preston heyecanlıdır, içi içine sığmaz sadece aile otomobilleri değil, spor arabalar, cuplar, kamyonlar yapma hayali kurar.
Ancak yeni bir araba prototipi geliştirip, üretime geçmek kolay iş değildir. ihtimal süre dolduğunda ortaya bir şey koyamayacak bu teşebbüsten cayacaktırlar.
Seçim kaygısını atlatan Başkan da emredecektir: "Gereği yapıla"
Nitekim Tucker cendereye alınır. Onlara kimse çelik satmaz, bırakın çeliği model için kıl bile bulamazlar. Yardımını istediği senatör üç büyüklerle rekabet etmesine karşı çıkar ve kapıyı yüzlerine kapar.
Prototip için hurdalıktan eski arabalar alır, mükemmel bir tasarımcı olan Alex Tremulus'un kontrolünde çekiçle döve döve şekillendirmeye çalışırlar. Bu arada resim çekmeye muvaffak olan gazeteciler arabanın adını Tin Goose'a (Teneke Kaz'a) çıkarırlar.
Oto sanayicileri onları an be an takip eder ortaya bir şeyler çıktıkça telaşlanmaya başlarlar. Nitekim prototipi iki ay içinde hazırlar ve büyük bir merasimle halka tanıtırlar.
Bir araba mesele değildir, peki ya bundan sonra?
Onlar bunalım içindeyken benzer maceraları yaşayan, yaptığı 8 motorlu uçakla devlerin nasırına basan bir havacı Prestonu çağırır ve gözünü açar. "Bak" der "benim ipimi bu gün yarın çekecekler, senin de sonun benden farklı olmaz.
Doğrusu dayanmanı isterim. Filanca helikopter firmasında senin ihtiyacın olan saclar ve motorlar var. Ağızlarını aradım satmaya hazırlar."
Bu alüminyum gövdeli DOHC motorlar arayıp da bulamadığı cinstendir. 8 silindirli 32 valfli canavarlar boxör tarzında çalışır ve arka kapak altında yer tutmazlar. Arabayı adeta uçurur, 100 km sürate sadece 7 saniyede ulaşır, rahatlıkla 130 mil/saat (200 km filan) yaparlar.
Deneme sürüşlerinde yaptıkları kaza yüzlerini ağartır. Beklendiği gibi camlar dışarı fırlar, emniyet kemeri sürücüyü koltuğunda tutar, araba takla atmasına rağmen dağılmaz, üstelik tek marşla çalışıp yola devam edebilecek kadar kalender çıkar. Kameralar kazayı kare kare görüntülemiştir, bunlar duyulunca Tucker sahibi olmak isteyenlerin sayısı artar.
Bu arada yer gök ajan kaynar, onlar takır takır Tucker üretirken, civar kulelerden şakır şakır fotoğraf alırlar. En ufak aksaklığı allar pullar manşetlere taşırlar. Ve ihanetler başlar, şirketin CEO'luğunu üstlenen Mr. Benington eski patronlarına çalışır, Detroitten gelen emirleri uygular. Preston'u kandırıp tanıtım gezilerine yollar, üretimden uzak tutar. Bizimki büyük bir hevesle açılıştan açılışa koşarken fabrikayı ablukaya alır ve planları değiştirmeye başlar. Önce arabanın tavanını yükseltir, motoru öne alır, hidrolik süspansiyonu, disk frenleri ve emniyet kemerini iptal eder, ortaya sevimsiz, şekilsiz, abuk subuk bir araba çıkar. Yetmez karasörleri iğrenç renklere boyar, ki görenler kussunlar.
Ancak Tucker'in karısı kül yutmaz kocasına tanıtım kampanyalarını bırak, fabrikanın başına koş çağrısı yapar. Tucker fabrikaya döner ama Benington'a söz anlatamaz, bir zamanlar heyecanla imzaladığı kağıtlar tuzaklarla doludur. Satır aralarına sıkıştırılan ifadeler, adamı salahiyetli kılar.
Böylesi gerginliklerde daima küçükler kaybeder, nitekim ipler atılınca dava açılır, hiç yoktan mahkemeye çağrılırlar.
Bu arada Tucker';e omuz veren Mr Karatz'ın yıllar evvel yaptığı ticari hataları (halbuki cezasını çekmiştir) dosyalar, önüne koyarlar. Tucker'i "araba yapmak gibi bir hedefi yok, hazineden para sızdırmaya çalışıyor"bahanesi ile sorguya alırlar. Ellerinde henüz 47 araba vardır ki dava başlar. Anan kim, baban neci derken süreyi dolduracak Tucker'i deliğe tıkacaktırlar.
Ancak ona sadık bir avuç işçi geceli gündüzlü çalışır ve 50 arabayı tamamlar. Tucker nasıl rahatlar anlatılamaz, o keyifle kendini tutuklamaya gelen polis ekiplerini peşine takar. daha sonra kendisi teslim olur.
Tucker "Biz çocukluğumuzdan beri başarı hikayeleri okuduk. Hani serbest piyasa önümüzü açacaktı. Hani güzel fikirler alkışlanacaktı. Bunların hepsi yalanmış. Eğer bu gün yaşasalar Edison kablolarla oynadığı için tutuklanacak, Wright kardeşler ruhsatsız uçurtma uçurmaktan yargılanacaklardı. Ne yani benim suçum geç kalmak mı? Benjamin Franklin'in alkışladığı hareketler şimdi neden suç oluyor? iyi ki bir bomba yaptık, meğer kendi kendimizi patlatmışız. Japonları ve Nazileri yendiğimizi sanıyoruz, göreceksiniz yakın bir gelecekte Japon malı radyolar dinleyecek, Alman arabaları kullanacağız. Yeni fikirlere kulak tıkarsanız, kendiniz tıkanırsınız. Öyle ya devletime inanamadıktan sonra niye çalışayım?'
Buz gibi bir sessizlik olur. Jüri toplanır neden sonra karar metnini hakime uzatırlar. Hakim heceliye heceliye okur, "ayağa kalkın!"
"Preston Tucker'in suçsuzluğuna karar verilmiştir"
Preston jüri üyelerini olmadığı iddia edilen arabalarla şehir turu attırır.
Elbette Detroit çetesi ve Washington'dakiler bu karardan hoşlanmaz. Oto sanayine belki 50 yıl kazandıracak teşebbüsü beşiğinde boğar, fabrikaya el koyarlar.
Tucker kimbilir daha neler tasarlayacaktır ama insanlarla uğraşmaktan yorulur ve birkaç yıl sonra da gözlerini hayata yumar. * *