Film bilim kurgu yazarı Robert A. Heinlein'in "all you zombies" isimli eserinden uyarlanmış olup filmde devlet adına görev yapan ve john/jane in patronu olan Roberta ismi verilerek gönderme yapılmıştır.
Benim kafama takılan soru ise şu film boyunca sonsuz döngüde çocuğu alıp yetimhaneye bırakıyorlar ve çocuğun büyümesini bekleyip tekrar iletişime geçiyorlar. Bunun başarısız olduğu 1-2 döngü sonra anlaşılabilir. Ve 3. döngüde çocuğu yetimhaneye bırakmak yerine bir aileye verseler olayın gidişhatını değiştirebilirler bence.
eminim nolan veya tarantino yapsaydi daha iyi yerlerde olacak olan filmdir. cok iyi senaryo olaylar ancak cekimi mekanlar renkler sıkıci geldi. yoksa filme laf yok kesinlikle izlenmeli.
bu neydi şimdi dedirten filmdir. harikaydı tek kelimeyle. bittiğinden beri kafamda deri sorular modundayım. düşün düşün işin içinden çıkılmıyor. gerçi zaten filmin anlatmayı amaçladığı da bu (bkz: paradoks). jane'in babası şimdi başkahramanımız mı oluyor yoksa "john" mu? yoksa john oraya sadece o anı karşı taraftan yaşaması için mi bulunuyor?
--spoiler--
adam fizzle bomber denen suçluyu ararken, zamanda yolculuk yaparak kendi kendini hamile bırakıp, kendi çocuğu olan kendisini yetimhaneye bırakıp, kendisini zaman yolculuğu yapan bir ajan olarak yetiştirerek, filmde bahsi geçen fizzle bomber olmak suretiyle new york'u patlatan ve burada öldürdüğü insanlarla gelecekte işlenecek suçlardan doğan yüz binlerce hayatı kurtaran bir adama dönüşüyor.
--spoiler--
özet: beyin yakan film. izleyin.
not: türkiye'de de çakallarla dans 3 falan takılıyoruz işte.
Michael Spierig ve Peter Spierig, kısaca Spierig kardeşlerin yazdığı-yönettiği 4. filmleri.
Rober A. Heinlein'in uyarlanmasından. ( 1958 )
Zaman yolculuğu ile pekiştirilmiş büyük bir paradoksu anlatan ve izleyicinin kafasını yoran bir film olmakla birlikte aynı zamanda filmin süre olarak uzunluğu iyi ayarlanmış olmasının izleyiciyi tatmin etmesi ve sıkmaması sağlanmış olan film.
Spierig kardeşlerin kendilerini her yaptıkları yeni filmde daha ileriye götürdüğünün kanıtlarını taşıması da cabası.
Ethan Hawke'ın muhteşem sayılmayacak ama bir o kadar da iyi oyunculuğuna diğer başrol olan Sarah Snook eşlik etmektedir. Sarah Snook'un oynadığı karakter için film boyunca verdiği performansı göz önüne alırsak yabana atılmayacak kadar iyi bir performans olduğunu söylememiz gerekir. Kendini harcayacağı bi proje ile tekrardan yüzünü göstermediği sürece bir sonraki projede oyunculuğunu yükselen değerler seviyesinden çok daha ileri götüreceğini kesin olarak düşünmekteyim.
Paradoks veya beyin yakacak ( akıl karıştıracak ) film severlerin kesinlikle izlemesi gereken bir film.
Spierig Kardeşlerden dede paradoks niteliğinde bir film. senaryo açısından 10 üzerinden 8'i hakettiğni düşündüğüm lakin müzik açısından pek tatmin edici gelmedi bana. müziklerini hans zimmer veyajohn murphy yapsa harikulade bir film olacağını düşünmekteyim.
filmin bazı kesitlerinde inception'da ki yaşadığım duyguları yaşatması ise beni kendisine daha da çekti.
--spoiler--
film tek karakter üzerine çekilmiş. ve tam bir kendi kuyruğunu yiyen yılan hikayesi. önce kız olarak başlıyor, sonra erkek oluyor. zamanda yolculuk yapıp kendisiyle ilişkiye giriyor vs.
--spoiler--
oldukça eksikleri olmasına rağmen izlenilebilir film.
--spoiler--
milyon dolarlık teknoloji sadece 1 adam üzerine kurulu, elemanın nerden geldiği belli değil bi geçmişi yok nereye gittiğini kendisi de bilmiyo, kuyruğunu kovalayan kedi misali kendi kendini kovalıyo garibim. değişik paradoksal bi filmceğiz.
hepsini geçtim de insan kendi kendini nasıl siker lan?
--spoiler--
Sonu filmin ortasında anlaşılan, bundan öte paradoks denen olgunun mına koyan, imkansızlıklarla dolu ama heyecanlı bi film. Bence zaman yolculuğu olaylarına girmeden önceki barda muhabbet ettikleri sahneler falan daha güzeldi. Bu filme ölüp bitenler Nolan filmlerinde napıyosunuz olum lan?
Ethan Hawke ve Sarah Snook'un başarılı oyunculuklarına rağmen benim puanım 6 kanka.
gece gece beyin amcıklaması yaratan film. aslında sorun ne anlattığını çözmek de değil, zaten esinlendiği yer nam-ı değer dede paradoksu başka bir deyişle;
(bkz: predestination paradox)
bundan sonrası;
bir adamın(veya kadının) kendisini sevmesi, doğurması, becermesi, çalması, bırakması, kısacası kendi neslini kendisiyle paranoyak bir şekilde yaşamasıdır.
gelelim fizzle bombacısı'na. paradoksun yaratılma sebebi robertson (şu spacecorptaki eleman). kendisi bütün bu paradoksun sebebi. yaratma sebebini de zaten film içinde söylüyor. "belki de fizzle bombacısı bu büro için iyi bir şeydir" diyor filmde.
paradoksu yaratan kişi o. bütün bu fizzle bombacısı döngüsü/paradoksunu oluşturuyor.
filmin başında yaklaşık 30-40 dk lık bir muhabbet kısmı var. bu kısım biraz sıkabilir ancak! bu kısımda anlatılanları kaçırmaz iyi analiz ederseniz, filmin sonunda kendinizi zamanın üzerinden bakarken bulabilirsiniz...
paradokslarla dolu şimdiye kadar izlediğim zindan adası , benjamin franklin gibi filmlere bin basar. tam bir baş yapıt. aslında filmde asıl anlatılmak istenen şu; insanlar hayatlarını tek kişi olarak yaşamazlar. yaşam sürelerince karşılaştıkları olaylar kişilerin hayatında çok sapmalara yol açabilir.
mükemmel bir senaryonun, basit bir kurgu, mekan gibi etkenlere kurban gitmesi durumu var bu filmde notu ne kadar yüksek olursa olsun, eminim ki bu filmin 4-5 katı daha büyük etkiler yaratılabilir, Daha beyin yorucu olabilirdi. daha büyük etki bırakacakken (bkz: coherence) hollywood klişelerini fazlaca hissettim. Buna rağmen 3,4 yerde tüylerim köküne kadar ürpermedi değil,
--spoiler--
bazı çiftler birbirine benzer ya hani, ya da size de demişlerdir, aa ne kadar benziyosunuz diye, insan kıllanmıyor değil hani.
--spoiler--
yapmayın, izlemeyin, izleyip kendinize ve beyninize yazık etmeyin. şaka lan şaka tabi ki izleyin ama muhtemelen 2 saat o kimdi bu kimdi onu kim yaptı falan derken bulacaksınız. kendinize gelemeyebilirsiniz. bilim-kurgu filminde mantık aramayan normal izleyicilerdenseniz kesinlikle izleyiniz.
--spoiler--
kendine aşık oldu, kendini sikti, kendini doğurdu, kendini öldürdü
filmin sonunda ana karakterlerin aynı çıktığı filmdir. filmde sonsuz bir döngü işlenmiştir, doğan bir çocuk var, bu yetimhaneye bırakılıyor büyüyor ve uzay bilimlerine girmek isterken hormonal bozukluk çıkıyor. sonra aşık oluyor, hamile kalıyor çocuk doğuyor, o esnada kendisini ameliyatla erkek yapıyorlar ve vücudunda zaten bulunan penisi büyütüyorlar ardından erkek hali kadın haliyle tanışıyor bu arada hamile kalıyor işte. ilerde de new york bombacılığı yaparken yüzü yanıyor, yüzünü düzeltiyorlar, doğan çocuğu kaçırıyor ve sonunda yetimhaneye bırakıyor. en son olarak da kendi yaşlanmış halini öldürüyor. filmde zaman makinesi gibi bir şey var, bu sayede bunlar gerçekleşiyor, tam bir sonsuz paradoks.
bir kaç gün önceden inception izledikten sonra sonunun tahmin edilebilen film. tam 3 gün önce inception'ı izlemesem beni baya etkileyebilecek bir filmdi. filmin ortasında sırıttı her şey bence. zaman kaybı değil. izleyin.
zamanda yolculuk yapabilmek demek kendini sikmek, kendinden gebe kalmak, kendini öldürmek demekmiş. napoleon izlese o veciz tümcesi şöyle olurdu: paradoksparadoksparadoks!!!
bir insan bile isteye kendine bu eziyeti etmemeli yav!